Hakkari Şemdinli'de ülkemizi karıştırmaya yönelik çok ciddi bir tiyatro oynanıyor.Birileri bu bölgede, devletle milleti, askerle sivili karşı karşıya getirmek için özel bir çaba sarfediyor.Öncelikle olayları biraz hatırlayalım.Bayram öncesi Cumhuriyet Meydanı'nda bir patlama olmuştu, bomba yüklü bir araç havaya uçmuş, sağlam bina kalmamış, onlarca insan yaralanmıştı.Askeri hedefleri, iş merkezlerini ve de yolcu otobüslerini hedef alan patlamalar halkta paniğe yol açmış ve esnaf kepenk kapatmak zorunda kalmıştı.Bölgede bu gerginlik devam ederken, bir PKK'lıya ait olduğu bilinen Umut Kitabevi'nin önünde bomba patlaması ve bir kişinin ölmesi, olayın içinde birtakım askeri görevlilerin olduğu iddiaları ortalığı iyice karıştırdı.Olayın soruşturma aşaması sürüyor. Sonuçlanmadan kesin bir şey söylemek mümkün değil, ama sadece aklımıza takılanlardan yola çıkarak sebep sonuç ilişkisini irdeleyebiliriz.Olayların, AB ile müzakerelerin başlandığı, Katılım Ortaklığı Belgesi'nin (KOB) yayınlandığı ve de Irak'ın kuzeyinde kurulan sözde Federasyonun başındaki Barzani'nin ABD Başkanı Bush tarafından "Başkan" olarak ifade edildiği bir dönemde gündeme gelmesi oldukça düşündürücü.KOB'daki taleplere bakılırsa, bir taraftan askerin manevra sahası daraltılmaya, elindeki yetkiler alınmaya çalışılıyor, susması ve siyasetin güdümünde olması isteniyor, diğer taraftan da Kürtler, Aleviler, Keldaniler, Süryaniler? azınlık yapılmak isteniyor.AB, PKK terörüne askeri müdahale yapılmamasını, bu noktada silah bırakılmasını ve de PKK'nın siyasal zemine kaydırılmasını destekliyor.Madalyonun diğer yüzünde ise Irak'taki gelişmeler var. Anayasa ile varlığını tescil ettirmiş bir peşmerge federasyonu ve başındaki insana ABD, "Başkan" diyor, altına, Başbakan Erdoğan'a layık görülmeyen kırmızı halı seriliyor.Yani sınırlarımıza yakın bir bölgede, cazibe merkezi haline getirilen ve de Güneydoğumuzu tehdit eden bir yapılanma oluşturuluyor. Tam bu aşamalar gerçekleşirken, Güneydoğu'da askerle sivili, devletle milleti karşı karşıya getirebilecek provokasyonlar olmasının arka planında bir bityeniği olduğunu düşünmemek yanlış olur.2004 yılında gündeme gelen ABD'nin Ortadoğu raporunda Irak'ta Şii-Sünni çatışması desteklenirken, Türkiye'de de Türk -Kürt çatışmasının körüklenmesi gerektiği vurgulanıyordu. Son zamanlarda olan PKK gösterilerini, bayrak yakma eylemlerini ve Şemdinli'de ve birçok yerde olan ve olabilecek olayları bu kapsamda değerlendirmek faydalı olacaktır.Şimdi Şemdinli'deki olaya tekrar dönelim.Olaya karışan PKK itirafçısının kaçarken binmeye çalıştığı otomobil beyaz renkli Renault-19. Araçta askeri kimlikli birileri var ve kimlikler bulunuyor. Aracın arkasında bazı silahlar ve bombalar var, ama özellikle belirtiyorum, askeri hücum yeleği, jandarma görevlendirme yazısı, krokiler var. Hem de olay gündüz vakti, herkesin gözü önünde göstere göstere cereyan ediyor.Sizce bu garip değil mi?Yine her zamanki gibi şu gerçeği ifade etmek yerinde olacaktır: "Herhangi bir terörist eylemi gerçekleştirenler, o eylemden sonuçta en fazla fayda bulanlardır".Peki soruyorum askerin bundan menfaati ne olabilir? Asker böyle bir iftiradan fayda değil, oldukça zarar görür.Olayın hedefinde, halkı, askerin şahsında devlete karşı ayaklandırmak olduğu kesin. Aracın markasından, kimliğine silahına ve hücum yeleğine kadar adres asker gösterilmek isteniyor. Hem de göstere göstere.Hedefte halkımızın en güvenilir kurum olarak gördüğü askerin yıpratılması var.Bir suçlu aranacaksa, bu, ülkemizde güvenliğimizin teminatı olan askerimizin gücünü daraltmak isteyenlerin içinde, ya da devletle milletin askerle sivilin arasını açarak özellikle bu bölge insanımızı oluşturulan cazibe merkezlerine yönlendirmeye çalışanların içinde aramakta faydalı olacaktır.Bu tür provokasyonlar ne ilktir, ne de son olacaktır. Amaç Türkiye Cumhuriyetini zayıflatmak, bölük pörçük bir hale getirmektir. Olayın dış bağlantıları mutlaka değerlendirilmelidir. İsimlere ve de kimliklere takılmak dünyada yaşanan gerçekleri görememektir.Yüzeysel hareket ederek kendi içimizde birbirimize düşersek, üzerimizde hesap kuranların ağına düşmüş oluruz.Tek çözüm vardır, o da askeriyle siviliyle, devletiyle milletiyle bir ve beraber olmak. Dün Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda nasıl tek bilek tek yürek olduysak, dünyanın en güçlü devletlerini geriye dön marş marş dediysek bugün de aynı ruhla oynanan oyunları geri püskürtmeliyiz.Asla ne devlet ne de millet olarak provokasyonlara aldanmamalıyız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025