Küresel iklim krizi nedeniyle 54 ülkede çevreciler protesto eylemi başlattı.
Rekor düzeyde artan seller, orman yangınları ve kuraklık…
Protestocular hükümetleri, gezegen elden gidiyor gerekçesiyle, önlem almaları konusunda uyarıyor.
Bu uluslararası iklim protestosu nedeniyle ülkemizde yaşanan sel felaketini değerlendirelim istedik.
Özellikle Karadeniz bölgemizde dağlık araziye düşen yüksek yağışlar sellere dönüşmekte ve önemli ölçüde zarar vermekte, can kayıpları da olmaktadır.
Sel olayının etkileri üzerine çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan birisi de Türkiye Ormancılar Derneği'nin düzenlediği kapsamlı rapordur.
Konuyu yağış/akış ilişkisi ve iklim değişikliği açısından da ele almak gerekmektedir.
Dağlık arazide ormandaki işlemleri, fındık dikim alanlarını, derelerin taşkın yataklarına yerleşimleri, taş, kum ve çakıl ocaklarını, hidroelektrik santrallerini (HES) değerlendirmek gerekmektedir.
Herhalde insanlarımızın ölmesini, evlerinin yıkılmasını, arabalarının, iş yerlerinin tahrip olmasını, dağlarımızın göçmesini kimse istemez. Ama sistem ve bu sistemde değerlendirmeleri yapanlar ile uygulayanlar veya uygulamak zorunda bırakılanlar bütün bu felaketlere sebep olmaktadırlar.
İklim değişimi ülkemizde de çok belirgin olarak hissedilmektedir. Meteoroloji istasyonlarımızın verileri iklim değişimini sayısal olarak kavramamızı sağlamaktadır.
Özellikle sıcaklık değerlerinin değişimleri çok önemlidir.
Sıcaklık değerlerindeki değişimleri değerlendirirken yanardağ püskürtmelerinin atmosfer sıcaklığı üzerine etkilerini göz önüne almak gerekmektedir. Uzmanlar göre, Yanardağların püskürttükleri küller ve gazlar güneş ışınlarını emmekte, uzaya yansıtmakta ve atmosfere girmelerini engellemektedirler. Güneş ışınlarını yeterince alamayan atmosferin sıcaklığı azalmaktadır.
Karadeniz bölgesinde dağlık arazide havanın daha serin, kıyılarda ise ısınma nedeniyle sıcaklık farkının sağanak yağış oluşumuna sebep olmaktadır.
Türkiye Ormancılar Derneği araştırmalarına göre;
Taş ocakları, yağışın tamamının sele dönüşmesine sebep olmaktadırlar. Dere yataklarındaki kum/çakıl ocakları aşırı miktarda malzeme alarak dere yatağı ve kıyı dengesini bozmaktadırlar.
Dağlık arazide "dağ yolu yapım tekniği" ile yol yapılır. Dağ yolu otoyol gibi yapılmaz. Paletli makine ve kepçe ile kazılan materyal yamaç aşağı ittirilmez. Göçüklere sebep olan yüksek yarmalar bırakılmaz. Dağ yolları yapımı özel bir ihtisas konusudur.
Arazide yapılan tüm kazılarda (Yol, HES) materyalin ve bitki (ağaç ve çalı) dalları ile köklerinin yamaç aşağı ittirilip, dere yataklarına dökülmekte olduğu, fındıklıklarda ve benzeri alanlarda budama artığı dalların da sürüklendiği ve su akışını engelledikleri belirlenmiştir.
Sonuç olarak; HES'ler, taş ocakları, kum/çakıl ocakları ve benzer girişimler için ÇED raporu hazırlayanlar, bu raporları kabul edenler veya "ÇED raporu gerekli değildir" gerekçesi ile izin verenler, ormanlarda aşırı kesim yaptıranlar, dere yataklarını daraltanlar, taşkın alanlarında yerleşime izin verenler ve benzerleri bizim insanlarımızdır. Bu durum ülkemizde özellikle kamu yönetiminde "sistemin bozulduğunu", meslekte ihtisaslaşmanın göz ardı edildiğini göstermektedir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023