Aldatıldık, kandırıldık kelimeleri son yılların siyasetteki ağrı kesicisi adeta. Devlet ve milletin tamamına sarsan, ağır yaralayan icraatlara imzalar atılıyor, ardından 'aldatıldık' cümlesi ile hiçbir şey yokmuş gibi yola devam ediliyor. Millette alkışlıyor. 'Aldatıldık' markası çok iyi ağrı kesici demek ki!
Ama artık Türkiye'nin iç ve dış siyasette, ekonomide kredisi yok. Bir 'aldatıldık', ağrısını kaldırabilecek güçte değil. Bundan dolayı 25 Haziran'da sandıktan (eğer varsa) 'aldanmayacak' bir lider çıkmasını temenni ediyorum.
Tabi temenni ile iş bitmiyor. Aldanmayacak bir lider istiyorsak sık sık aldanan kişilerin genel karakteristik özelliklerini kabaca bilmemiz lazım ki, ona göre bir tahlil yapalım. Bu konuda bir insan nasıl yanılır, yanılan insanların genel özellikleri nelerdir, psikologlar, sosyal bilimcilerin bu konuda ne diyorlar, Türk Dil Kurumu 'aldatılmayı' nasıl tarif ediyor diye kısa bir araştırma yaptım;
Türk Dil Kurumu aldanmayı, yanılmayı; niteliğini iyi anlamayarak aldanmak. Sonucunu düşünmeden veya bilmeden uygunsuz bir davranışta bulunmak, olarak tariflendiriyor.
Neymiş? Niteliğini yani vereceği kararın, göstereceğin duruşun iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin olduğunu anlamadan, hesap etmeden karar vermek.
Başka? Sonucunu düşünmeden veya bilmeden uygunsuz bir davranışta bulunmak. Oysa 'Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz' hadisini biliyor ve çok sıklıkla da duyuyoruz.
Psikologlar ise şöyle diyorlar; "İnsan karar alırken, biri mantıksal, diğeri sezgisel iki ayrı sistem kullanır. Mantıksal sistem, ölçüp biçerek, neden-sonuç ilişkileri kurarak karar alır. Sezgisel sistem, mantık tanımaz, verileri kendi kurallarına göre değerlendirip, yaşadığı deneyimlere dayanarak çok hızlı karar alır."
Bu tarifte iki kavram var; mantık ve sezgi. Mantığını kullanan, yani vereceği kararların niteliğini tartan, istişare eden, getiri-götürüsünü, kısa ve uzun vadede etkilerini hesaplayan kişilerin kullandığı yöntem. Bu yöntemle yanılma çok az olur.
Diğeri ise sezgi. Düşünmeden, tartmadan, neden-niçin ilişkisi ve sonuçlarını hesap etmeden atılan adım, verilen karar. Sonuç? Yanıldık, aldandık, kandırıldık.
Tabi yanılma ya da eş anlamlısı aldanmayı yazdığımıza göre demek ki, bir de aldatan var. Aldatanı bırakalım bir kenara. Aldanan kişinin özellikleri nelerdir, uzmanların tespitlerini aktarayım;
1. Aldanana kişiler her şeyi bildiklerini zannederler. Yalancıdırlar. Bu yalancılık, karakter haline geldiği için kendilerine özgüvenleri tamdır. Bu özgüvenle korku ve suçluluk gibi duygularını gizlerler.
2. Menfaat, onlar için birçok şeyden önce gelir.
3. Sözleri sert, tavırları şiddetlidir. Rol yaparlar. İzleyicilerin, yalanlarına kandığını görünce özgüvenleri artar.
4. Dünyanın kendileri için yaratıldığını zannederler.
5. Kendilerinden bahsederler ve kendilerinden bahsedilmesini isterler.
6. Cahil, bilgisiz gibi ithamları şiddetle reddederler.
7. Eleştirilere bir kılıf bularak sizi cahillikle itham edebilirler. İyi hatiptirler. Etkili konuşma yeteneği ve verdikleri örneklerle karşısındakileri etkilerler. Hem sorar, hem de cevap verirler.
8. Az okur, az düşünür ama çok konuşurlar. Hazır cevaptırlar. İnkarcıdırlar. Yemin ve ithamlarla haklı çıkarlar.
9. Değişime kapalıdırlar. Ama ani değişikliklere de çok kolay uyum sağlarlar ve bunun yaparken de çevrelerini kolayca yönlendirirler.
10. Uzmanlık alanınız, tahsiliniz, alıntı yaptığınız kaynaklarınız onun karşısında önemli değildir
11. Kendilerini gururla ifade edebilecekleri bir özellikleri olmadığı için din ve milliyet gibi bütünleştirici özellikleri çok sık kullanırlar.
12. Kendilerine dayatılan düşünceleri size dayatmaya çalışırlar.
13. Her başarısızlıkta yeni hedefler koyarlar.
Daha birçok madde var ama anlayanlar için bu kadar yeter.
Sahi ben neden yazdım yazıyı? Ha! 24 Haziran'da sandığa giderken rota oluştursun, diye?
Ama artık Türkiye'nin iç ve dış siyasette, ekonomide kredisi yok. Bir 'aldatıldık', ağrısını kaldırabilecek güçte değil. Bundan dolayı 25 Haziran'da sandıktan (eğer varsa) 'aldanmayacak' bir lider çıkmasını temenni ediyorum.
Tabi temenni ile iş bitmiyor. Aldanmayacak bir lider istiyorsak sık sık aldanan kişilerin genel karakteristik özelliklerini kabaca bilmemiz lazım ki, ona göre bir tahlil yapalım. Bu konuda bir insan nasıl yanılır, yanılan insanların genel özellikleri nelerdir, psikologlar, sosyal bilimcilerin bu konuda ne diyorlar, Türk Dil Kurumu 'aldatılmayı' nasıl tarif ediyor diye kısa bir araştırma yaptım;
Türk Dil Kurumu aldanmayı, yanılmayı; niteliğini iyi anlamayarak aldanmak. Sonucunu düşünmeden veya bilmeden uygunsuz bir davranışta bulunmak, olarak tariflendiriyor.
Neymiş? Niteliğini yani vereceği kararın, göstereceğin duruşun iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin olduğunu anlamadan, hesap etmeden karar vermek.
Başka? Sonucunu düşünmeden veya bilmeden uygunsuz bir davranışta bulunmak. Oysa 'Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz' hadisini biliyor ve çok sıklıkla da duyuyoruz.
Psikologlar ise şöyle diyorlar; "İnsan karar alırken, biri mantıksal, diğeri sezgisel iki ayrı sistem kullanır. Mantıksal sistem, ölçüp biçerek, neden-sonuç ilişkileri kurarak karar alır. Sezgisel sistem, mantık tanımaz, verileri kendi kurallarına göre değerlendirip, yaşadığı deneyimlere dayanarak çok hızlı karar alır."
Bu tarifte iki kavram var; mantık ve sezgi. Mantığını kullanan, yani vereceği kararların niteliğini tartan, istişare eden, getiri-götürüsünü, kısa ve uzun vadede etkilerini hesaplayan kişilerin kullandığı yöntem. Bu yöntemle yanılma çok az olur.
Diğeri ise sezgi. Düşünmeden, tartmadan, neden-niçin ilişkisi ve sonuçlarını hesap etmeden atılan adım, verilen karar. Sonuç? Yanıldık, aldandık, kandırıldık.
Tabi yanılma ya da eş anlamlısı aldanmayı yazdığımıza göre demek ki, bir de aldatan var. Aldatanı bırakalım bir kenara. Aldanan kişinin özellikleri nelerdir, uzmanların tespitlerini aktarayım;
1. Aldanana kişiler her şeyi bildiklerini zannederler. Yalancıdırlar. Bu yalancılık, karakter haline geldiği için kendilerine özgüvenleri tamdır. Bu özgüvenle korku ve suçluluk gibi duygularını gizlerler.
2. Menfaat, onlar için birçok şeyden önce gelir.
3. Sözleri sert, tavırları şiddetlidir. Rol yaparlar. İzleyicilerin, yalanlarına kandığını görünce özgüvenleri artar.
4. Dünyanın kendileri için yaratıldığını zannederler.
5. Kendilerinden bahsederler ve kendilerinden bahsedilmesini isterler.
6. Cahil, bilgisiz gibi ithamları şiddetle reddederler.
7. Eleştirilere bir kılıf bularak sizi cahillikle itham edebilirler. İyi hatiptirler. Etkili konuşma yeteneği ve verdikleri örneklerle karşısındakileri etkilerler. Hem sorar, hem de cevap verirler.
8. Az okur, az düşünür ama çok konuşurlar. Hazır cevaptırlar. İnkarcıdırlar. Yemin ve ithamlarla haklı çıkarlar.
9. Değişime kapalıdırlar. Ama ani değişikliklere de çok kolay uyum sağlarlar ve bunun yaparken de çevrelerini kolayca yönlendirirler.
10. Uzmanlık alanınız, tahsiliniz, alıntı yaptığınız kaynaklarınız onun karşısında önemli değildir
11. Kendilerini gururla ifade edebilecekleri bir özellikleri olmadığı için din ve milliyet gibi bütünleştirici özellikleri çok sık kullanırlar.
12. Kendilerine dayatılan düşünceleri size dayatmaya çalışırlar.
13. Her başarısızlıkta yeni hedefler koyarlar.
Daha birçok madde var ama anlayanlar için bu kadar yeter.
Sahi ben neden yazdım yazıyı? Ha! 24 Haziran'da sandığa giderken rota oluştursun, diye?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025