"Sanat hayatı olmayan bir milletin can damarlarından biri kopmuş demektir."
diyen ATATÜRK, daha Ankara'da bir otel yokken insanlar hanlarda barınırken ve daha bir lokanta yokken, insanlar aşçı dükkânlarında karınlarını doyururken o, Avrupa'ya müzik ve resim tahsili için öğrenci gönderdi (yıl 1923); Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kâzım Akses, Ferit Alnar, Adnan Saygun gibi bugün dünyaca tanınmış bestecilerimiz, yine Çallı İbrahim, Namık İsmail, Zeki Faik İzer gibi ressamlarımız hep onun görüş ufkunun genişliği sayesinde Avrupa'ya gönderilip yetiştiler.
Gerçek bir entelektüel olan Atatürk'ün gerek klasik Batı Müziğini, gerek Türk müziğini, Rumeli ve Ege türkülerini çok sevdiği herkesin bilgisindedir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha önce de ifade ettiği gibi, 16 yıllık devr-i iktidarlarında sosyal ve kültürel alanda ilerleme sağlayamadıklarını itiraf etmiştir.
Kültür ve sanat tüm toplumun, insanlığın ortak malıdır. Bu yapısıyla da tüm toplumu ve insanlığı kucaklar.
Oysa siyasal partiler belli bir ideolojik temel üzerine kurulurlar. Bu yapılarıyla da iktidarlar, toplumun ancak belli bir kesimine, genelde kendilerini iktidara taşıyan toplum kesiminin ihtiyaçlarına cevap verirler.
Sanat alanının yönetimi siyaset kurumuna bırakılırsa, iktidarlar da yalnızca kendi ideolojilerine, dolayısıyla toplumun sadece kendisine bağlı kesimine sanat üretirler, diğer kesimini dışlarlar. Böylece de günümüzün siyaset diliyle "bölücülük" yaparlar.
Diğer yandan kültür sanat alanına bu yapı dayatılırsa, değişen iktidarlar nedeniyle, geleceğe dönük, sürekliliğe sahip kültür sanat politikaları ve planlamaları da oluşamaz. Her siyasal parti kendisine göre kültür sanat siyaseti üretir. Ülkenin kültür sanatı da yaz boz siyasetine dönüşür.
Bu gerçeklerle, sanat alanının sanatçılar tarafından yönetilmesi tüm çağdaş dünyada inkâr edilmez bir gerçekliktir.
Siyasal iktidarın yalnız geçmişe dönük kültür sanat değerlerini öne çıkarıp onlarla toplumu geçmişte tutmak ve geçmişe özendirmesi eksik bir sanat politikasıdır. Oysa, yürütülmesi gerekli olan, onları da koruyarak daha üst düzeyde geleceğin yenilikçi kültür sanat değerlerini oluşturmaktır. Aksi halde müzelik kültürle sınırlı kalırsınız ve Erdoğan'ın yakındığı gibi kültür ve sanatta yeteri kadar yol alamazsınız.
Sanat salt güzeli ortaya koyarak ve de sunarak kültürel düzeye katkıda bulunduğu için değil, bir toplumun düşünsel ve duygusal sağlığı için de gereklidir. Toplumumuzun her şeyden ve her zamandan daha çok buna ihtiyacı vardır.
Sonsöz olarak sanat ve sanatçıya saygı duyuyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023