Bizdeki, bilhassa son Ramazanları yaşıyor biliyorsunuz.
Son senelerde, oruç ayı değil sanki zehir ayı oldu.
Bazı dini meseleleri ele alıp, bu vesileyle zihinleri bulandırarak mübarek Ramazan'ı Müslümanlar'a zehir etmek son senelerde âdet haline geldi.
Ortaya bir iki dini mesele atılır; ondan sonra bu mesele işin erbabı olmayan kimseler tarafından gazete ve TV'lerde ipe sapa gelmez konuşmalarla tartışılır.
Her sene bu rezalet sadece Ramazan ayında yapılırdı.
Sebebi neyse ve nerelerden düğmeye basıldıysa bu sene biraz erken başladı.
***
İslam dini, İstanbul Üniversitesi'nin rektörünü neden ilgilendirir?
İst. Ün. Rektörü Kemal Alemdaroğlu, üniversitenin açılışında kalkmış, "Kur'an'ın ve ibâdetin Türkçeleştirilmesi gerektiğinden" bahsediyor. Kur'an'ın emirlerinden sadece birisine, Müslüman hanımların başlarının kapatılmasına bile tahammül edemeyen bu zat, kalkmış kendisini uzaktan yakından hiç mi hiç ilgilendirmeyen bir meseleyi karıştırmaya çalışıyor.
***
Hayatında Kur'an'ın yeri olmayan ve "Kur'an Türkçe olmalı" diyen bu zata, ne yapıp ne etmeli de Türkçe Kur'an meal ve tefsirlerinin piyasada bolca bulunduğunu anlatmalı...
"Kur'an Türkçe olmalı" diyenler "Türkçe olmalıydı" demek mi istiyorlar?
Bunu demek istiyorlarsa, zihinlerinden geçen şudur:
- Allah yanlış lisanla göndermiş, (hâşâ) biz bunu Türkçe yapalım.
Allah bilir ya, bu satırları okuyan Alemdaroğlu sinsi sinsi gülerek şöyle diyordur:
- Hele şunu bileydin.
Doğru!
Onların gayeleri bundan başka ne olabilir ki...
Piyasada varsın bol bol meal ve tefsir bulunsun. Onlara ne!
Gayeleri belli...
Her isteyenin eline bir Kur'an meali tutuşturulup, "İşte Kur'an bu" denilmeli. Alan da, "Yahu Kur'an meali nasıl Kur'an olur?" diye düşünememeli bile...
İstenilen işte bu...
Nasıl ki, İncil ve Tevrat orijinal lisanıyla dünyada yoksa, Kur'an da öyle olsun; yani yeryüzünden tamamen kalksın...
Kur'an'ın Arapça orijinali de, çeşit çeşit meal ve tefsirleri de piyasada bol bol bulunduğu halde, bu işlerle ilgisi bulunmayan birisinin böyle konuşmasının başka ne gayesi olabilir?
***
Gelelim ibâdet meselesine...
Rektör Alemdaroğlu, ibâdetin de Türkçeleştirilmesini istiyor.
Kendisi için istiyorsa namerdim.
İbâdet hangi lisanla olursa olsun, o yine de ibâdet etmez.
O bunu bizim için, ibâdet edenler namına istiyor.
Demek istiyor ki:
-Ben ibâdet etmem, ama siz ibâdet edecekseniz Türkçe etmelisiniz.
Kim bu adam ve bizimle ilgili meseleden ona ne?
İbâdet serbestliği nerede kaldı?
Türkiye'de, benim istediğim lisanda ibâdet etmek hakkım yok mudur?
İbâdet serbestliği demek, başkalarını ibâdet dilinde zorlamak mıdır?
Ve bu hürriyet, hem kendisi ibâdet etmemek, hem de "Sen yapacaksan ille de Türkçe etmelisin" demek midir?
Ey Millet!
Ey parlamenterler!
Ey bakanlar!
Ey başbakan!
Bu memlekette, bu rektöre, "İlgin olmayan şeylere karışma! Milletin, ibâdetini nasıl yapacağı senin işin değil! İsteyen, ibâdetini istediği gibi yapsın" diyebilecek kimse yok mudur?
***
Bunların akıllarını Türkçe ibâdet histerisi yiyip bitirecek
Halbuki hac, zekat gibi ibâdetlerin Türkçesi-Arapçası zaten olmaz.
Dua da bir ibâdettir ve isteyen duasını istediği dille yapabilir. Buna, olmaz diyen zaten yoktur.
Namazın kendine mahsus orijinal bir şekli vardır ve ancak öyle kılınmalıdır.
Namazda, bütün dua ve ayetler Arapça aslından yani orijinal şekliyle okunmalıdır ki namaz olsun.
Aksi takdirde, kılınan namaz namaz olmaz...
Bu tiplerin istedikleri de zaten bu; yani namazı namaz olmaktan çıkarmak.
Alemdaroğlu ve diğerlerinin Türkçe ibâdetle hedefledikleri işte budur.
***
Şu garipliğe bakın...
"Ben öyle inanıyorum" diyerek başlarını kapatan kendi talebelerine harp ilan eden kişi, kalkmış ibâdetin hangi lisanla yapılması gerektiğinden bahsediyor.
Ona, kendisinin ibâdet edip etmediğini sormaya zaten lüzum yok.
Ama şunu soracağım:
Alemdaroğlu'nun, imanın alameti olan kelime-i tevhidi veya kelime-i şehadeti söylediğine şahit olan var mıdır?
Kendisi, "Dünya aleme ilan edecek değilim ya" diyebilir.
İyi de, bir de bizim bilmemiz için söylemek günah değil ya.
Öyleyse,
Bu hususta kendisinin muhatap alınması için, bir defaya mahsus kelime-i şehadet okumasını rica ediyoruz.
Bir de şunu:
Bazı localarla ilgisinin olup olmadığını açıklamasını...
Son senelerde, oruç ayı değil sanki zehir ayı oldu.
Bazı dini meseleleri ele alıp, bu vesileyle zihinleri bulandırarak mübarek Ramazan'ı Müslümanlar'a zehir etmek son senelerde âdet haline geldi.
Ortaya bir iki dini mesele atılır; ondan sonra bu mesele işin erbabı olmayan kimseler tarafından gazete ve TV'lerde ipe sapa gelmez konuşmalarla tartışılır.
Her sene bu rezalet sadece Ramazan ayında yapılırdı.
Sebebi neyse ve nerelerden düğmeye basıldıysa bu sene biraz erken başladı.
***
İslam dini, İstanbul Üniversitesi'nin rektörünü neden ilgilendirir?
İst. Ün. Rektörü Kemal Alemdaroğlu, üniversitenin açılışında kalkmış, "Kur'an'ın ve ibâdetin Türkçeleştirilmesi gerektiğinden" bahsediyor. Kur'an'ın emirlerinden sadece birisine, Müslüman hanımların başlarının kapatılmasına bile tahammül edemeyen bu zat, kalkmış kendisini uzaktan yakından hiç mi hiç ilgilendirmeyen bir meseleyi karıştırmaya çalışıyor.
***
Hayatında Kur'an'ın yeri olmayan ve "Kur'an Türkçe olmalı" diyen bu zata, ne yapıp ne etmeli de Türkçe Kur'an meal ve tefsirlerinin piyasada bolca bulunduğunu anlatmalı...
"Kur'an Türkçe olmalı" diyenler "Türkçe olmalıydı" demek mi istiyorlar?
Bunu demek istiyorlarsa, zihinlerinden geçen şudur:
- Allah yanlış lisanla göndermiş, (hâşâ) biz bunu Türkçe yapalım.
Allah bilir ya, bu satırları okuyan Alemdaroğlu sinsi sinsi gülerek şöyle diyordur:
- Hele şunu bileydin.
Doğru!
Onların gayeleri bundan başka ne olabilir ki...
Piyasada varsın bol bol meal ve tefsir bulunsun. Onlara ne!
Gayeleri belli...
Her isteyenin eline bir Kur'an meali tutuşturulup, "İşte Kur'an bu" denilmeli. Alan da, "Yahu Kur'an meali nasıl Kur'an olur?" diye düşünememeli bile...
İstenilen işte bu...
Nasıl ki, İncil ve Tevrat orijinal lisanıyla dünyada yoksa, Kur'an da öyle olsun; yani yeryüzünden tamamen kalksın...
Kur'an'ın Arapça orijinali de, çeşit çeşit meal ve tefsirleri de piyasada bol bol bulunduğu halde, bu işlerle ilgisi bulunmayan birisinin böyle konuşmasının başka ne gayesi olabilir?
***
Gelelim ibâdet meselesine...
Rektör Alemdaroğlu, ibâdetin de Türkçeleştirilmesini istiyor.
Kendisi için istiyorsa namerdim.
İbâdet hangi lisanla olursa olsun, o yine de ibâdet etmez.
O bunu bizim için, ibâdet edenler namına istiyor.
Demek istiyor ki:
-Ben ibâdet etmem, ama siz ibâdet edecekseniz Türkçe etmelisiniz.
Kim bu adam ve bizimle ilgili meseleden ona ne?
İbâdet serbestliği nerede kaldı?
Türkiye'de, benim istediğim lisanda ibâdet etmek hakkım yok mudur?
İbâdet serbestliği demek, başkalarını ibâdet dilinde zorlamak mıdır?
Ve bu hürriyet, hem kendisi ibâdet etmemek, hem de "Sen yapacaksan ille de Türkçe etmelisin" demek midir?
Ey Millet!
Ey parlamenterler!
Ey bakanlar!
Ey başbakan!
Bu memlekette, bu rektöre, "İlgin olmayan şeylere karışma! Milletin, ibâdetini nasıl yapacağı senin işin değil! İsteyen, ibâdetini istediği gibi yapsın" diyebilecek kimse yok mudur?
***
Bunların akıllarını Türkçe ibâdet histerisi yiyip bitirecek
Halbuki hac, zekat gibi ibâdetlerin Türkçesi-Arapçası zaten olmaz.
Dua da bir ibâdettir ve isteyen duasını istediği dille yapabilir. Buna, olmaz diyen zaten yoktur.
Namazın kendine mahsus orijinal bir şekli vardır ve ancak öyle kılınmalıdır.
Namazda, bütün dua ve ayetler Arapça aslından yani orijinal şekliyle okunmalıdır ki namaz olsun.
Aksi takdirde, kılınan namaz namaz olmaz...
Bu tiplerin istedikleri de zaten bu; yani namazı namaz olmaktan çıkarmak.
Alemdaroğlu ve diğerlerinin Türkçe ibâdetle hedefledikleri işte budur.
***
Şu garipliğe bakın...
"Ben öyle inanıyorum" diyerek başlarını kapatan kendi talebelerine harp ilan eden kişi, kalkmış ibâdetin hangi lisanla yapılması gerektiğinden bahsediyor.
Ona, kendisinin ibâdet edip etmediğini sormaya zaten lüzum yok.
Ama şunu soracağım:
Alemdaroğlu'nun, imanın alameti olan kelime-i tevhidi veya kelime-i şehadeti söylediğine şahit olan var mıdır?
Kendisi, "Dünya aleme ilan edecek değilim ya" diyebilir.
İyi de, bir de bizim bilmemiz için söylemek günah değil ya.
Öyleyse,
Bu hususta kendisinin muhatap alınması için, bir defaya mahsus kelime-i şehadet okumasını rica ediyoruz.
Bir de şunu:
Bazı localarla ilgisinin olup olmadığını açıklamasını...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Eren / diğer yazıları
- Alın size Avrupa'dan taze cevap / 16.03.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002