Cennetmekân Abdülhamid Han, 1918 senesi Şubat ayının 10'uncu günü vefat etmişti. Hakanın vefat gününde olmasa da, aynı hafta içinde, onun ağzından bazı gerçekleri yazmak istiyorum.
Abdülhamid Han diyor ki:
"Hilafetin (halifeliğin) elimde olması, sürekli olarak İngilizleri tedirgin ediyordu. Blunt adlı bir İngilizle, Cemâleddin Afgânî adlı bir maskaranın, el birliği ederek İngiliz hâriciyesinde hazırladıkları bir plan elime geçti.
Bunlar, hilâfetin Türkler tarafından zorla alındığını ileri sürüyorlar ve Mekke şerifi Hüseyin'in halife ilan edilmesini teklif ediyorlardı.
Cemâleddin Afgâni'yi yakından tanırdım. Tehlikeli bir adamdı. Bana bir ara "Mehdilik iddiasıyla bütün Orta Asya Müslümanlarını ayaklandırmayı" teklif etmişti.
Buna muktedir olacağını biliyordum. Ayrıca İngilizlerin adamı idi ve çok muhtemel olarak İngilizler beni sınamak için bu adamı hazırlamışlardı.
Derhal reddettim.
Bu sefer Blunt ile işbirliği yaptı.
Bütün Arap ülkelerinin itibar ettiği Halepli Ebülhüdâ Esseyyâdî yolu ile kendisini İstanbul'a çağırttım.
Aracılığını, Afgâni'nin eski hâmisi Münif Paşa ile Abdülhak Hamid yaptılar.
Geldi ve bir daha İstanbul'dan çıkmasına izin vermedim."
(Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, YEE, 18, 553/586, 93, 38.)
Ulu Hakan Abdülhamid Han'ın "Maskara" diye andığı bu şahıs, "Afgâni-Afganlı" olarak anılıyorsa da aslen İranlıdır.
Cemâleddin Afganî, Kâhire'deki "Şarkın Yıldızı" mason locasına girmek için dilekçe vermiş ve bu isteği kabul edilmiştir.
Faal bir mason olduğu için aynı locaya başkan seçilmiştir. Bununla ilgili kendi el yazısından ibaret belge, tarihçi Ömer Faruk Yılmaz'ın "Belgelerle Sultan İkinci Abdülhamid Han" isimli eserinin 97 ve 98. sahifesinde mevcuttur. Onun dayandığı kaynak ise şudur: Muvaffak Beni el-Mürce, Safvetü'-Racüli'l-Merid, Kuveyt 1984, s. 342, 343).
Cemâleddin Afgânî, "Peygamberlik de bir sanattır" dediği için muhâkeme edilmiştir. Bunun belgesi de aynı eserin 99. sahifesinde yer almaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nde şu kayıtla da ulaşılabilir: YEE, 18, 553-586, 93, 10, 38.
Bu belgelere biz ulaşıyoruz da Afgânî'yi sevenler ve övenler ulaşamıyorlar mı?
Elbette ulaşıyorlar ama, onlar ile bizim aramızda bir fark var:
Biz belgeleri okuyup kabul ediyoruz, onlarsa okuyup yok sayıyorlar. Ne kadar yok saysalar da bu belgeler yerlerinde duruyorlar.
"Keşke bu belgeler olmasa" diye düşünenler olsa da, ne yazık ki yok etmeye güçleri yetmiyor.
Abdülhamid Han diyor ki:
"Hilafetin (halifeliğin) elimde olması, sürekli olarak İngilizleri tedirgin ediyordu. Blunt adlı bir İngilizle, Cemâleddin Afgânî adlı bir maskaranın, el birliği ederek İngiliz hâriciyesinde hazırladıkları bir plan elime geçti.
Bunlar, hilâfetin Türkler tarafından zorla alındığını ileri sürüyorlar ve Mekke şerifi Hüseyin'in halife ilan edilmesini teklif ediyorlardı.
Cemâleddin Afgâni'yi yakından tanırdım. Tehlikeli bir adamdı. Bana bir ara "Mehdilik iddiasıyla bütün Orta Asya Müslümanlarını ayaklandırmayı" teklif etmişti.
Buna muktedir olacağını biliyordum. Ayrıca İngilizlerin adamı idi ve çok muhtemel olarak İngilizler beni sınamak için bu adamı hazırlamışlardı.
Derhal reddettim.
Bu sefer Blunt ile işbirliği yaptı.
Bütün Arap ülkelerinin itibar ettiği Halepli Ebülhüdâ Esseyyâdî yolu ile kendisini İstanbul'a çağırttım.
Aracılığını, Afgâni'nin eski hâmisi Münif Paşa ile Abdülhak Hamid yaptılar.
Geldi ve bir daha İstanbul'dan çıkmasına izin vermedim."
(Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, YEE, 18, 553/586, 93, 38.)
Ulu Hakan Abdülhamid Han'ın "Maskara" diye andığı bu şahıs, "Afgâni-Afganlı" olarak anılıyorsa da aslen İranlıdır.
Cemâleddin Afganî, Kâhire'deki "Şarkın Yıldızı" mason locasına girmek için dilekçe vermiş ve bu isteği kabul edilmiştir.
Faal bir mason olduğu için aynı locaya başkan seçilmiştir. Bununla ilgili kendi el yazısından ibaret belge, tarihçi Ömer Faruk Yılmaz'ın "Belgelerle Sultan İkinci Abdülhamid Han" isimli eserinin 97 ve 98. sahifesinde mevcuttur. Onun dayandığı kaynak ise şudur: Muvaffak Beni el-Mürce, Safvetü'-Racüli'l-Merid, Kuveyt 1984, s. 342, 343).
Cemâleddin Afgânî, "Peygamberlik de bir sanattır" dediği için muhâkeme edilmiştir. Bunun belgesi de aynı eserin 99. sahifesinde yer almaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nde şu kayıtla da ulaşılabilir: YEE, 18, 553-586, 93, 10, 38.
Bu belgelere biz ulaşıyoruz da Afgânî'yi sevenler ve övenler ulaşamıyorlar mı?
Elbette ulaşıyorlar ama, onlar ile bizim aramızda bir fark var:
Biz belgeleri okuyup kabul ediyoruz, onlarsa okuyup yok sayıyorlar. Ne kadar yok saysalar da bu belgeler yerlerinde duruyorlar.
"Keşke bu belgeler olmasa" diye düşünenler olsa da, ne yazık ki yok etmeye güçleri yetmiyor.
Ali Eren / diğer yazıları
- Alın size Avrupa'dan taze cevap / 16.03.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002