ODTÜ'de (Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde) bir konuşma yapan ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in, talebeler tarafından nasıl protesto edildiğini seyrettiniz mi?
O şekilde sıkıştırılmayı Allah kimsenin başına vermesin.
Sayın Derviş hem tenkit yağmuruna tutuldu, hem sıralara ve koltuklara vurularak protesto edildi, hem de yuhalandı.
Zaten düzelteceği müzelteceği yoktu da, Sayın Derviş'in bu bozuk moralle artık ekonomiyi falan hiç mi hiç düzeltemeyeceği için, Türkiye namına üzüldüm.
Çünkü, insanın verimli iş yapabilmesi için bikere her şeyden önce moralinin yerinde olması lâzımdır. Derviş'te ise talebeler moral falan bırakmadılar...
Ne var ki, bu protestolar bir bahane olarak kullanılabilir.
Beceriksizliklerini başkalarına yükleyip temize çıkmak isteyen hükümetlerin, kendilerinden öncekileri suçladıkları gibi, bu protestolar da Derviş için iyi bir bahane olmuş oldu.
Artık rahatça, "Kardeşim, insanı doğru dürüst iç rahatlığıyla çalıştırmıyorlar ki. ODTÜ'ye bir konuşma yapmaya gittik; insanda moral falan bırakmadılar. Halbuki, ekonomiyi düzeltmek için insanın moralinin düzgün olması lâzım. Ekonomiyi düzeltememenin suçu, moralimi bozanlarındır" diyebilir.
Derviş'in ODTÜ'de yaptığı konuşmasının sonunda, tenkitlere başlayan ve TKP'li (Türkiye Komünist Partili) olduğunu söyleyen bir öğrenci, bu tenkitlerine "Masal anlatıyorsunuz" diyerek devam etti ve "TKP'liler size burayı dar etmeyi bilirler" dedi.
Bakan Derviş ise, "Türk gençliğine güveniyorum. Size de güveniyiroum" diye cevap verdi.
Enteresan...
Türk gençliğine güvendiğini söyleyip cümlesini bitirmedi ve Komünist Partisi'nden olan gence "Size de güveniyorum" dedi.
Sen, ABD gibi bir memlekette senelerce kal, ondan sonra tut komünist olduğunu söyleyen gençlere güvendiğini söyle.
Ancak, tepkiler karşısında morali oldukça bozulan Derviş, devam edemedi ve "Konuşmam zaten sona ermişti" diyerek kürsüden indi.
Ne yapsın? Başka ne yapabilir ki? İndi ve inmesi kötü de olmadı.
Ya Derviş'in güvendiği TKP'li gençler, kendisine kürsüyü de dar etmeye kalkışsalardı!..
Gazeteler ve TV kanalları, bu hâdiseyi normal bir haber şeklinde verdiler.
Derviş'i sert şekilde tenkit eden öğrenci, kendisinin Türkiye Komünist Partili değil de, dindar bir kimse olduğunu ve elinden geldiği kadar ibâdetini yapmaya çalıştığnı söyleyip arkasından bu tehditi yapsaydı...
Yani, "Dindarlar, burayı size dar etmeyi bilirler" deseydi, ne olurdu?
Şöyle olurdu, böyle olurdu demiyorum. Merak bu ya, kendi kendime, "Ne olurdu acaba?" diye düşünüyorum...
Değerli okuyucu, gazeteler bunu nasıl haber yaparlardı?
TV'ler bunun üzerine kaç hafta ve nasıl porgamlar yaparlardı?
Hangi ilâhiyat profesörleri ekranlara çıkıp, ne kadar laf ederlerdi?
Ama, dindarlar "Burayı size dar ederiz" demeyecekleri için, gazete ve TV'lerin eline böyle bir fırsat geçemedi...
* * *
Söz Derviş'ten açılmışken, IMF'yi hatırlayıverelim ve IMF programını uygulayan ülkelerden bazılarına bir göz atalım.
Meselâ önceleri pirinç satan Tayland, IMF programı sonucu, pirinç satın alır hâle gelmiş.
Mozambik'te 30 bin kişi işini kaybetmiş. Rusya'nın millî geliri % 30 azalmış. Hindistan'da tarım çökmüş, halk ayaklanması başlamış. Zaire'de, halk ayaklanmış ve hükümet devrilmiş. Vietnam'da 200 bin kişi işten atılmış. Meksika'da 30 bin işyeri kepenk indirmiş. Ruanda'da açlıktan toplu ölümler başlamış. Arjantin'i ise zaten biliyorsunuz...
Arjantin'i biliyorsunuz ama, diğerlerini bilmiyordunuz değil mi?..
Bilin, bilelim ki IMF programını tatbik eden ülkelerin % 98'i batmış.
Ama bizim için önce kendi memleketimizin hali mühim.
Toplu halk hareketinden korktukları için, "Tükiye Arjantin olmaz" diyerek milletin sırtını sıvazlayan yöneticiler zamanında Türkiye'de ise, ekonomi % 9 küçülüp, enflasyon % 90 olmuş. 125 bin işyeri kapanmış ve 3 milyon kişi işten atılmış.
Memleketin hali böyleyken, Ecevit de kalkmış kendi sağlığının yerinde olduğunu söylüyor...
Sayın Ecevit! Vatandaşın hali ortadayken, -değilsin ama- Herkül bile olsan vatandaşa ondan ne?..
O şekilde sıkıştırılmayı Allah kimsenin başına vermesin.
Sayın Derviş hem tenkit yağmuruna tutuldu, hem sıralara ve koltuklara vurularak protesto edildi, hem de yuhalandı.
Zaten düzelteceği müzelteceği yoktu da, Sayın Derviş'in bu bozuk moralle artık ekonomiyi falan hiç mi hiç düzeltemeyeceği için, Türkiye namına üzüldüm.
Çünkü, insanın verimli iş yapabilmesi için bikere her şeyden önce moralinin yerinde olması lâzımdır. Derviş'te ise talebeler moral falan bırakmadılar...
Ne var ki, bu protestolar bir bahane olarak kullanılabilir.
Beceriksizliklerini başkalarına yükleyip temize çıkmak isteyen hükümetlerin, kendilerinden öncekileri suçladıkları gibi, bu protestolar da Derviş için iyi bir bahane olmuş oldu.
Artık rahatça, "Kardeşim, insanı doğru dürüst iç rahatlığıyla çalıştırmıyorlar ki. ODTÜ'ye bir konuşma yapmaya gittik; insanda moral falan bırakmadılar. Halbuki, ekonomiyi düzeltmek için insanın moralinin düzgün olması lâzım. Ekonomiyi düzeltememenin suçu, moralimi bozanlarındır" diyebilir.
Derviş'in ODTÜ'de yaptığı konuşmasının sonunda, tenkitlere başlayan ve TKP'li (Türkiye Komünist Partili) olduğunu söyleyen bir öğrenci, bu tenkitlerine "Masal anlatıyorsunuz" diyerek devam etti ve "TKP'liler size burayı dar etmeyi bilirler" dedi.
Bakan Derviş ise, "Türk gençliğine güveniyorum. Size de güveniyiroum" diye cevap verdi.
Enteresan...
Türk gençliğine güvendiğini söyleyip cümlesini bitirmedi ve Komünist Partisi'nden olan gence "Size de güveniyorum" dedi.
Sen, ABD gibi bir memlekette senelerce kal, ondan sonra tut komünist olduğunu söyleyen gençlere güvendiğini söyle.
Ancak, tepkiler karşısında morali oldukça bozulan Derviş, devam edemedi ve "Konuşmam zaten sona ermişti" diyerek kürsüden indi.
Ne yapsın? Başka ne yapabilir ki? İndi ve inmesi kötü de olmadı.
Ya Derviş'in güvendiği TKP'li gençler, kendisine kürsüyü de dar etmeye kalkışsalardı!..
Gazeteler ve TV kanalları, bu hâdiseyi normal bir haber şeklinde verdiler.
Derviş'i sert şekilde tenkit eden öğrenci, kendisinin Türkiye Komünist Partili değil de, dindar bir kimse olduğunu ve elinden geldiği kadar ibâdetini yapmaya çalıştığnı söyleyip arkasından bu tehditi yapsaydı...
Yani, "Dindarlar, burayı size dar etmeyi bilirler" deseydi, ne olurdu?
Şöyle olurdu, böyle olurdu demiyorum. Merak bu ya, kendi kendime, "Ne olurdu acaba?" diye düşünüyorum...
Değerli okuyucu, gazeteler bunu nasıl haber yaparlardı?
TV'ler bunun üzerine kaç hafta ve nasıl porgamlar yaparlardı?
Hangi ilâhiyat profesörleri ekranlara çıkıp, ne kadar laf ederlerdi?
Ama, dindarlar "Burayı size dar ederiz" demeyecekleri için, gazete ve TV'lerin eline böyle bir fırsat geçemedi...
* * *
Söz Derviş'ten açılmışken, IMF'yi hatırlayıverelim ve IMF programını uygulayan ülkelerden bazılarına bir göz atalım.
Meselâ önceleri pirinç satan Tayland, IMF programı sonucu, pirinç satın alır hâle gelmiş.
Mozambik'te 30 bin kişi işini kaybetmiş. Rusya'nın millî geliri % 30 azalmış. Hindistan'da tarım çökmüş, halk ayaklanması başlamış. Zaire'de, halk ayaklanmış ve hükümet devrilmiş. Vietnam'da 200 bin kişi işten atılmış. Meksika'da 30 bin işyeri kepenk indirmiş. Ruanda'da açlıktan toplu ölümler başlamış. Arjantin'i ise zaten biliyorsunuz...
Arjantin'i biliyorsunuz ama, diğerlerini bilmiyordunuz değil mi?..
Bilin, bilelim ki IMF programını tatbik eden ülkelerin % 98'i batmış.
Ama bizim için önce kendi memleketimizin hali mühim.
Toplu halk hareketinden korktukları için, "Tükiye Arjantin olmaz" diyerek milletin sırtını sıvazlayan yöneticiler zamanında Türkiye'de ise, ekonomi % 9 küçülüp, enflasyon % 90 olmuş. 125 bin işyeri kapanmış ve 3 milyon kişi işten atılmış.
Memleketin hali böyleyken, Ecevit de kalkmış kendi sağlığının yerinde olduğunu söylüyor...
Sayın Ecevit! Vatandaşın hali ortadayken, -değilsin ama- Herkül bile olsan vatandaşa ondan ne?..
Ali Eren / diğer yazıları
- Alın size Avrupa'dan taze cevap / 16.03.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002