Peygamberimiz Aleyhisselam Medine'ye hicret ettiklerinde, onların iki bayram yaptıklarını gördü.
Buyurdu ki: "Allah size bu iki bayram karşılığında, daha hayırlı iki bayram vermiştir. Onlar, Ramazan ve Kurban bayramlarıdır."
Üzerlerine Allah'ın farz kıldığı Ramazan orucunu tutanlar, bir ay müddetince yaptıkları ibâdetlerle, günahlarından temizlenerek Cehennem azabından uzaklaşıp Cennetlik kullar haline geliyorlar.
Bu hâl, elbette ki bayram yapmaya değer.
O birinci bayramımızı, iki ay on gün önce yaşamıştık.
Geride bıraktığımız dört günde ise ikinci bayrımımızı yaşadık.
Bu bayram da Cehennem azabından uzaklaşmanın ikinci bir beratıdır.
Kurban gibi çok mühim bir ibâdetin yerine getirildiği ve Müslümanların manevî derecelere kavuştukları bayramdır.
Bu bayram, "Kurbanın her kılı için, sahibine bir sevap verilir" buyuran sevgili Peygamberimiz'in mübârek hadisleriyle teyid edilmiş bir bayramdır.
Bütün menfîliklere rağmen, Müslümanlar bu ibâdeti yerine getirmekten geri durmadılar ve maddî imkânı olanlar mutlaka kurbanlarını kestiler.
İşte bayram namazında Müslümanları gördük. Camiler yine dolup taştı.
Bu, şükredilecek bir hâldir.
Ve şükürler olsun ki, "Tavuktan da kurban olur mu olmaz mı?" gibi akıl ve ilimden uzak lafların ortaya atılmasına rağmen, böyle şeylere itibar eden olmadı, olmuyor.
Yılbaşlarında hindi satılmasına rağmen, kurban bayramı öncesinde sokaklarda kurbanlık tavuklar (!) görülmedi.
Demek ki, ipe sapa gelmez laflara mü'minlerin karnı tok.
Müslümanların bu vaziyetleri, elbette sevinilecek bir durumdur.
Evet, bu dünyada herkesin bir misyonu, herkesin bir vazifesi vardır ve herkes kendi vazifesini yapacaktır.
Müslümanlar olarak elbette bizim de vazifelerimiz olacaktır ve vardır. O da, dinimize uymayan sözlere itibar etmemek, güzel dinimizi doğru olarak yaşamak.
İnanıyoruz ki, böyle yaparsak karşılığını en güzel şekilde verecek olan elbette ki yüce Rabb'imizidir.
* * *
4 gün süren Kurban baykamı, hicrî senenin son ayı olan Zilhicce'nin 12. günü başlar ve 4 gün sürer.
Ramazan boyunca tutulması farz olarak emredilen oruc, Ramazan bayramının birinci günü yasak olduğu gibi, Kurban bayramı günlerinde de yasaktır.
Çünkü, o günler kulların günahlarından kurtuldukları ve sevinmeleri gereken günlerdir.
* * *
Her bayram gibi, bu bayram da küslüklerin sona erdirilmesine bir vesileydi.
Zaten, Müslümanların birbirleriyle üç günden fazla küs kalmaları câiz değildir.
Bayramda etrafımızdaki fakirleri kolladık, kurbanımızın etlerinden tabiî ki onlara da verdik.
Vatandaşın halinden hiç mi hiç haberder olmayan bazıları, bazı televizyon programlarında çok büyük gaflar yaptılar, birkaç ayda bir bile et yüzü görmeyen fakir fukaraya, "Efendim, evinize kaç günde bir et alabiliyorsunuz?" diye sormaktadırlar.
Bayramlar, vefat etmiş yakınlarımızın da bayram yapmalarına vesile oldu, ruhlarının şâd olması için onların ruhlarına Fâtihalar, İhlaslar, Yâsînler gönderdik.
Büyükler ve konu komşu ziyaret edildi.
Bayramdan sonra yaşayacağımız günler, Hicrî senenin son ayının son günleridir. Biten seneyi kendimizden razı olarak göndermek için, ibâdetlerimize biraz daha hız vermeliyiz.
Buyurdu ki: "Allah size bu iki bayram karşılığında, daha hayırlı iki bayram vermiştir. Onlar, Ramazan ve Kurban bayramlarıdır."
Üzerlerine Allah'ın farz kıldığı Ramazan orucunu tutanlar, bir ay müddetince yaptıkları ibâdetlerle, günahlarından temizlenerek Cehennem azabından uzaklaşıp Cennetlik kullar haline geliyorlar.
Bu hâl, elbette ki bayram yapmaya değer.
O birinci bayramımızı, iki ay on gün önce yaşamıştık.
Geride bıraktığımız dört günde ise ikinci bayrımımızı yaşadık.
Bu bayram da Cehennem azabından uzaklaşmanın ikinci bir beratıdır.
Kurban gibi çok mühim bir ibâdetin yerine getirildiği ve Müslümanların manevî derecelere kavuştukları bayramdır.
Bu bayram, "Kurbanın her kılı için, sahibine bir sevap verilir" buyuran sevgili Peygamberimiz'in mübârek hadisleriyle teyid edilmiş bir bayramdır.
Bütün menfîliklere rağmen, Müslümanlar bu ibâdeti yerine getirmekten geri durmadılar ve maddî imkânı olanlar mutlaka kurbanlarını kestiler.
İşte bayram namazında Müslümanları gördük. Camiler yine dolup taştı.
Bu, şükredilecek bir hâldir.
Ve şükürler olsun ki, "Tavuktan da kurban olur mu olmaz mı?" gibi akıl ve ilimden uzak lafların ortaya atılmasına rağmen, böyle şeylere itibar eden olmadı, olmuyor.
Yılbaşlarında hindi satılmasına rağmen, kurban bayramı öncesinde sokaklarda kurbanlık tavuklar (!) görülmedi.
Demek ki, ipe sapa gelmez laflara mü'minlerin karnı tok.
Müslümanların bu vaziyetleri, elbette sevinilecek bir durumdur.
Evet, bu dünyada herkesin bir misyonu, herkesin bir vazifesi vardır ve herkes kendi vazifesini yapacaktır.
Müslümanlar olarak elbette bizim de vazifelerimiz olacaktır ve vardır. O da, dinimize uymayan sözlere itibar etmemek, güzel dinimizi doğru olarak yaşamak.
İnanıyoruz ki, böyle yaparsak karşılığını en güzel şekilde verecek olan elbette ki yüce Rabb'imizidir.
* * *
4 gün süren Kurban baykamı, hicrî senenin son ayı olan Zilhicce'nin 12. günü başlar ve 4 gün sürer.
Ramazan boyunca tutulması farz olarak emredilen oruc, Ramazan bayramının birinci günü yasak olduğu gibi, Kurban bayramı günlerinde de yasaktır.
Çünkü, o günler kulların günahlarından kurtuldukları ve sevinmeleri gereken günlerdir.
* * *
Her bayram gibi, bu bayram da küslüklerin sona erdirilmesine bir vesileydi.
Zaten, Müslümanların birbirleriyle üç günden fazla küs kalmaları câiz değildir.
Bayramda etrafımızdaki fakirleri kolladık, kurbanımızın etlerinden tabiî ki onlara da verdik.
Vatandaşın halinden hiç mi hiç haberder olmayan bazıları, bazı televizyon programlarında çok büyük gaflar yaptılar, birkaç ayda bir bile et yüzü görmeyen fakir fukaraya, "Efendim, evinize kaç günde bir et alabiliyorsunuz?" diye sormaktadırlar.
Bayramlar, vefat etmiş yakınlarımızın da bayram yapmalarına vesile oldu, ruhlarının şâd olması için onların ruhlarına Fâtihalar, İhlaslar, Yâsînler gönderdik.
Büyükler ve konu komşu ziyaret edildi.
Bayramdan sonra yaşayacağımız günler, Hicrî senenin son ayının son günleridir. Biten seneyi kendimizden razı olarak göndermek için, ibâdetlerimize biraz daha hız vermeliyiz.
Ali Eren / diğer yazıları
- Alın size Avrupa'dan taze cevap / 16.03.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002