Bir güzel bayramın ardından umut dolu yazılar beklersiniz şüphesiz. O günler de gelecek. Bu aziz milletin yüzünün hep güldüğü yıllar da gelecek. Bunun için öncelikle bugün kendi hikayemizi çok iyi okumamız gerekir, diye düşünüyorum.
"Neyi arıyorsan O'sun sen!" buyurur Hz. Mevlana. Bir parça ekmek arıyorsan, bir parça ekmek; bir damla su arıyorsan, bir damla su... Neyi arıyorsan, neyin peşine düşmüşsen, gönlün neye kapılmışsa O'sun sen der Mevlana.
Şüphesiz buradaki asıl vurgu kalbi, deruni, içsel.
Ancak insanın "küçük bir kainat" olması hasebiyle "kainatın da bir büyük insan" olduğunun altı çizilir. Bu bağlamda haddizatında aileden devlete, devletten bloklara sosyal oluşumları, insanın büyüteç altındaki izdüşümleri olarak algılamak da mümkün. Böyle olunca fertlerin arayış serüveni kadar, aile ve devletlerin de arayış hikayeleri bir kimliğin ipuçları sayılabilir. Dolayısıyla "Neyi arıyorsan O'sun sen!" taşı, sadece fert planında gediğine oturmaz; devlet ve millet planında da taş gediğine oturur.
Ekonomideki serüvenimize, siyasetteki hikayelerimize, entellektüel, kültürel ve ahlaki düzeyimize şöylece bir göz atalım... Biz, gerçekten neyi arıyoruz? Fert olarak, millet olarak, devlet olarak... Neyi aradığımızın cevabı, aynı zamanda "ne olduğumuz"un ve "ne olacağımız"ın cevabını da özünde barındırıyor.
Türkiye'nin bugünkü tablosundan ve yol haritasından memnun olanımız yok. Ziyadesiyle liberal entellektüellerimiz ve yetkililerimiz bile, arada sırada da olsa başlarını işbirliği halinde oldukları global aktörlere doğru kaldırır gibi yapıyorlar. Başımıza ekonomik, siyasal ve kültürel yüzlerce çorap örenlere, son günlerde "El-insaf ya huu!" diye mırıldanıyorlar. Ancak nafile. Çünkü zihinleri ve gönülleri başkalarının senaryosunun dışına taşamıyor.
Türkiye'nin asıl açmazı bu. Siyasette de açmaz bu, kültürde de, ahlakta da, hukukta da.
Tüm siyasilerimiz aynı senaryoya kilitlenmiş. Eski tüfekler de aynı, yeniyetmesi de; dişisi de aynı erkeği de. Proje kısırı, ufuk kısırı, program fakiri hepsi... AB, ABD ve IMF'ten gayrı adresi, dayanağı, umudu olan yok. Hepsinin arayışı bu bermuda üçgeni içinde. Fakat peşinden koştuklarımız, üzerimize üzerimize geliyorlar. Kıbrıs'tan geliyorlar, Güneydoğu'dan geliyorlar; etnik düzlemden, kültürel plandan sokuluyorlar. Sonuna kadar bölüp parçalamanın, taviz üstüne taviz koparmanın planlarını uyguluyorlar. Asırlar boyunca üç kıtada at koşturup insanlığa medeniyeti yaşatan bir millet, bugün maalesef peşinden koşuşturduklarının adeta esiri haline getirilmiş. Ortada tam bir dolap beygiri manzarası. Şimdi hayallerimiz bile "üç kıta"ya ulaşamıyor, değil atlarımızın nalları. Neyi arıyorsan O'sun sen, diyen Mevlana'nın taşı, bu planda da gediğine oturuyor.
"Bağımsız ve Vergisiz bir Türkiye" projesiyle, başkalarının uydusu değil "Kainet Devleti" idealiyle tek yeni söylem sahibi var; o da Bağımsız Türkiye Partisi.
Türkiye işte bu arayışta ve bu buluşta, asıl kimliğine kavuşacak.
Ben de Mevlana'nın eşsiz cümlesini tekrarlamayı sürdürüyorum; neyi arıyorsan O'sun sen!
"Neyi arıyorsan O'sun sen!" buyurur Hz. Mevlana. Bir parça ekmek arıyorsan, bir parça ekmek; bir damla su arıyorsan, bir damla su... Neyi arıyorsan, neyin peşine düşmüşsen, gönlün neye kapılmışsa O'sun sen der Mevlana.
Şüphesiz buradaki asıl vurgu kalbi, deruni, içsel.
Ancak insanın "küçük bir kainat" olması hasebiyle "kainatın da bir büyük insan" olduğunun altı çizilir. Bu bağlamda haddizatında aileden devlete, devletten bloklara sosyal oluşumları, insanın büyüteç altındaki izdüşümleri olarak algılamak da mümkün. Böyle olunca fertlerin arayış serüveni kadar, aile ve devletlerin de arayış hikayeleri bir kimliğin ipuçları sayılabilir. Dolayısıyla "Neyi arıyorsan O'sun sen!" taşı, sadece fert planında gediğine oturmaz; devlet ve millet planında da taş gediğine oturur.
Ekonomideki serüvenimize, siyasetteki hikayelerimize, entellektüel, kültürel ve ahlaki düzeyimize şöylece bir göz atalım... Biz, gerçekten neyi arıyoruz? Fert olarak, millet olarak, devlet olarak... Neyi aradığımızın cevabı, aynı zamanda "ne olduğumuz"un ve "ne olacağımız"ın cevabını da özünde barındırıyor.
Türkiye'nin bugünkü tablosundan ve yol haritasından memnun olanımız yok. Ziyadesiyle liberal entellektüellerimiz ve yetkililerimiz bile, arada sırada da olsa başlarını işbirliği halinde oldukları global aktörlere doğru kaldırır gibi yapıyorlar. Başımıza ekonomik, siyasal ve kültürel yüzlerce çorap örenlere, son günlerde "El-insaf ya huu!" diye mırıldanıyorlar. Ancak nafile. Çünkü zihinleri ve gönülleri başkalarının senaryosunun dışına taşamıyor.
Türkiye'nin asıl açmazı bu. Siyasette de açmaz bu, kültürde de, ahlakta da, hukukta da.
Tüm siyasilerimiz aynı senaryoya kilitlenmiş. Eski tüfekler de aynı, yeniyetmesi de; dişisi de aynı erkeği de. Proje kısırı, ufuk kısırı, program fakiri hepsi... AB, ABD ve IMF'ten gayrı adresi, dayanağı, umudu olan yok. Hepsinin arayışı bu bermuda üçgeni içinde. Fakat peşinden koştuklarımız, üzerimize üzerimize geliyorlar. Kıbrıs'tan geliyorlar, Güneydoğu'dan geliyorlar; etnik düzlemden, kültürel plandan sokuluyorlar. Sonuna kadar bölüp parçalamanın, taviz üstüne taviz koparmanın planlarını uyguluyorlar. Asırlar boyunca üç kıtada at koşturup insanlığa medeniyeti yaşatan bir millet, bugün maalesef peşinden koşuşturduklarının adeta esiri haline getirilmiş. Ortada tam bir dolap beygiri manzarası. Şimdi hayallerimiz bile "üç kıta"ya ulaşamıyor, değil atlarımızın nalları. Neyi arıyorsan O'sun sen, diyen Mevlana'nın taşı, bu planda da gediğine oturuyor.
"Bağımsız ve Vergisiz bir Türkiye" projesiyle, başkalarının uydusu değil "Kainet Devleti" idealiyle tek yeni söylem sahibi var; o da Bağımsız Türkiye Partisi.
Türkiye işte bu arayışta ve bu buluşta, asıl kimliğine kavuşacak.
Ben de Mevlana'nın eşsiz cümlesini tekrarlamayı sürdürüyorum; neyi arıyorsan O'sun sen!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019