"Göklerin ve yerin yaratılmasıyla dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O'nun ayetlerindendir. Bunda, ilim sahipleri için elbette ibretler vardır." (Rûm-22)Surâka b. Cu'sum el-Müdleci (r.a.)dan rivayet edildiğine göre; Hz. Peygamber (s.a.s.) bir defasında bize bir konuşma yaptı ve şöyle buyurdu: "Sizin en hayırlınız -kavminin zulüm ve haksızlıklarını destekleme gibi bir günah işlemeden- kendi soyunu müdafaa eden kimsedir." (Sahih el-Buharî, IV, s. 34, Krş. Sahih-u Müslim, XVII, s.37)Âziz Gönüldaşlarım!Durduğumuz yeri, temsil ettiğimiz-savunduğumuz fikri, anlaşılır bir Türkçe ile bütün Türklere ve Türk Milletine anlatmakla mükellefiz.Bunu başarırsak millet bizi tanır ve iddia ediyorum, bizi tanıyanın sevmemek gibi bir tavrı, asla olamaz! Çünkü biz; "İnsan gönüldür, gönül" diye seslenen bir Gönül Adam'ın Sevgi Süvarileri'yiz... Sevmeği bilmeyen nefret ehli, bizimle savaşabilir mi?Bizim bereketli sevgimiz, nefreti bozmaz mı?Konumuza dönelim:Fakîri tanıyanlar, yirmi yıldan fazladır; "Nasılsın?" sorusuna her muhatap olduğumda; "Elhamdülillâh Türk'üm" diye cevap verdiğimi, bilirler. Şükürler olsun fısıltıyla epeyce yayıldı! Bu cevap ve sergilediğim tavır, şahsi kararımın tezâhürüdür.Pîr-i Türkistan Hâce Ahmet Yesevî'nin de, dinini soranlara; "Müslüman Türk'üm" demesi üzerine; "Pîrim! Biz dinini sorduk. Türklüğü neden kattın?" itirazlarına; "Türklük kaderimiz, İslâm seçimimizdir" dediğini de öğrendikten sonra, içgüdüsel tavrımı daha da onurla sergilemeğe devam ettim ve ediyorum!Pîr-i Türkistan da Türk olarak yaratıldığını ve İslâm'ı aklıyla îman ederek tercih ettiğini söylemiş yüzlerce yıl önceden! Demek ki aklın yolu bir...Demek ki; "Bütün kitaplar, bir Kitâbı anlamak için okunur" mantığıyla okuyunca insan, Yaratıcı'nın kendisinden sadece kulluk beklediğini, bu kulluğa da asla ihtiyâcı olmadığını anlayabiliyor."Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı..." (Nahl-93)"Ey İnsanlar! ... ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır." (Hucurat-13)"... Her birinize bir şeriat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde sizi denemek için (böyle yaptı). Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır." (Mâide-48)"... Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik." (Bakara-36)Aziz Dostlarım;Benim savunduğum kesinlikle doğrudur ukalâlığına hiç düşmedim. Kibirden Allah'a sığındım ama bana doğruyu bulduran Allah'a îman eden aklımdan dolayı da, şükürlerdeyim. İlahiyatçı değilim!Medrese tahsilim yok!Kitâb-ı Ekmel'i lafzından okumayı çocukluğumda öğrendim. Ama yıllarca meâller ve tefsirler arasında kalınca, Kur'ân'ı lafzıyla okumamda bir yavaşlama söz konusu... Nasipse inşaallah düzeltirim...Bugün mesele ben değilim, kendim değilim!Ûlemaya sitem hakkımı kullanarak sesleneceğim!Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın, televizyonlarda, yaptı/rdı/ğı panellerde-toplantılarda defalarca; Diyânet İşleri Başkanlığı başta olmak kaydıyla herkese seslenerek sorduğu; "Âyet olmadığını biliyorum. Bana Sünnîlik hakkında bir tek Hâdis gösterin, bütün söylediklerimden dolayı özür dileyeyim ama ben size Ehl-i Beyt ve dostluğu hakkında onlarca âyet, yüzlerce hâdis gösteririm! Hakkında bir tek hâdis olmayan yol doğru; onlarca âyet, yüzlerce hâdis olan yol bâtıl! Böyle bir insafsızlık olabilir mi?" sorusuna cevap verilmeyişi, şahsen beni işkillendiriyor!Bir yerde okumuştum; "Ebu Cehil'in Kur'ân'ı anlamasıyla Ebu Bekir'in anlaması arasında bir fark yoktur. Çünkü ikisi de aynı bölgenin insanı ve aynı Arapçayı konuşurlar. Ebu Cehil de, Ebu Bekir de Kur'ân'ı aynı dilden anladılar ama biri anlayarak îman ederken, diğeri anlayarak inkârı tercih etti" diyordu aklımda kaldığı kadarıyla...Bu müthîş tesbitten hareketle: Haydar Hoca'nın ve diğer ûlemanın, Kur'ân'dan anladıkları aynı ama Haydar Hoca anladığıyla îman ederken, diğerleri anladıklarıyla inkârı tercih etmişler mi diyeyim?Toplam 30.000 sayfadan fazla hacimli eserleri, sayısız makaleleri, sayısız konferans ve panelleri ortadayken, bir fasiküllük yazıları olmayan Siyaset adamları ile Haydar Hoca'yı mukayese, zâlimlik olmaz mı?Hünkâr Hacı Bektaş'ça, aslan ile ceylanı muhabbetle sarıp kucaklayan Türk Gönül ile "Türk oğlu Türk'üm" diyen; Muhteşem Türk Atatürk'çe; "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyen, Haydar Hoca'yı; "Sen ne mutlu Türk'üm dersen, birileri de ne mutlu Küd'üm, der" diyen art niyetli eblehlerle mukayese vicdan işi midir?Muhteşem Türk Atatürk; "Ne mutlu Türk olana" dememiştir Ey eblehler!Atatürk; "Ne mutlu Türk'üm diyene" demiştir. Türk ana-babadan doğmamış birine bunu söyletmek, öyle kolay bir iş midir? Bu, zorla söyletilebilir mi?Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın yakın mesai arkadaşları arasındaki Arap'ın, Çerkes'in, Laz'ın, Kürd'ün, Boşnağın, Gürcü'nün ve Türk'ün; aynı coşku ve kıvanç ile; "Ne mutlu Türk'üm diyene" dediklerini ve Hoca'nın; "Türk oğlu Türk'üm" diye kükreyişiyle övündüklerini biliyor musunuz?Eski İP, yeni Vatan yani Doğu Derinçek'in (Perinçek değil) şimdiki İP'siz Vatan Partisi de, kendilerini Kuvay-ı Milliyeci diye tarif etmeğe başladı!"Zararın neresinden dönülürse kârdır" mantığıyla yanlıştan dönmeyi elbette takdir ederiz ama atalarımızım; "Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver" öğüdünün: "Allah size, mutlaka emanetleri ehîl olanlara vermenizi ... emreder." (Nisâ-58) Âyeti'nin meâli olduğunu görmemek, anlamamak akıl işi midir, insaf mıdır?Bir fıkra ile tamamlayalım: Nasrettin Hoca Merhumu bir gün, kucağında bir saz, eli perdelerden birinde sabit ve diğer eliyle tellere tangır-tungur vurduğunu görür ve "Hoca! Ne yapıyorsun?" diye sorarlar! Hoca; "Saz çalıyorum" der.. "Ama Hoca!" Derler; "Biz saz çalanların bir ellerinin sazın kolu üstünde gezindiğini gördük hep! Sen aynı yerde durup saza vuruyorsun?" Dediklerinde, Nasrettin Hoca; "Onların hepsi, bu perdeyi arıyor, ben bulmuşum!" Der...Şimdi biz, yani II. Kuvay-ı Milliyeciler, yani Bağımsız Türkiye Partisi Mensupları; bütün siyasi particilik oynayanların yıllardır aradıkları ama söz dinlemedikleri için bulamadıkları doğru sesin, yani Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın etrafındayız! 1.300 yıl sonra yeniden yelkenlerini açtığı Ehl-i Beyt Gemisi ile KÂİNAT TÜRK DEVLETİ SEFERİ'ndeyiz.Resulullah (s.a.a.)'in; "Nûh'un Gemisi gibidir. Binen kurtulur" diye tarif ettiği bu Gönül Gemisi'ne; Türk, Müslüman Türk, Kürt, Müslüman Kürt, "Ne mutlu Türk'üm" diyen ve "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyen herkesi de davet ediyoruz. Vallahi gelen herkese yerimiz var..."OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017