Elektronik posta (e-mail) yoluyla ilginç bir kampanya başlatıldı. Kimin başlattığı belli olmayan kampanyada "T.C. Vatandaşı" ibaresi kullanılmaktadır. Kampanyanın amacı, TL.'ye dönüşü sağlamak. Bu kampanya ile "her geçen saniye fakirleşmemek için dövizi bozdurup TL.'ye geçme" çağrısı yapılıyor. Doğrusu, takdire şayan bir duyarlılık. Ama ne yazık ki, "IMF politikaları yürürlükte olduğu sürece, bu duyarlılığın hiçbir faydası olmayacaktır. Çünkü döviz talebi devlet eliyle teşvik edilmektedir. Daha doğrusu, en çok döviz talep eden devlettir. Devlet iç borçlanmayı dahi dövizle yapmaktadır. Böyle bir ortamda bireysel duyarlılık ve çıkışlarla netice almak mümkün değildir.
Yapılan hesaplamalara göre, ülkemizde toplam parasal hareket içinde TL.'nin büyüklüğü üçte birdir. Yani Türk ekonomisinde TL.'den daha çok döviz kullanılmaktadır. Döviz, özellikle de dolar ve mark piyasamızı teslim almıştır. Ev, otomobil, beyaz eşya... gibi alışverişler dövizle, günlük, küçük miktardaki alışverişler de TL. ile yapılmaktadır. Hele TL. ile tasarruf etmek, hiç kimsenin aklının ucundan bile geçmiyor. Bir de, devletin resmi rakamları dolar cisinden ifade etmesi var ya... Tam bir sömürge örneği. Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Merkez Bankası'nın para arzını kontrol etme imkanı tamamen ortadan kalkımşıtr.
Türkiye gibi parası ikinci plana düşen, başka bir deyişle parası pul olan ülkelere, IMF yetkilileri milli paradan vazgeçmelirini teklif ediyor. Bazı ülkeler, bu teklifi kabul edip dolara geçmişler, bazıları da dolara geçişe sıcak bakmaktadır. Örneğin Arjantin, bu teklife sıcak bakan ülkeler arasındadır. Aynı teklifin Türkiye'ye yapılmadığı ne malum? Küresel ekonomiyi savunan ekonomistlerin, söyledikleri ve yazdıkları dikkatle incelenirse, mili paradan vazgeçme konusunu, gündeme getirmek için alt yapı oluşturmaya çalıştıkları anlaşılacaktır.
Evet, milli paramız eridi, gitti. Piyasada esamesi okunmaz oldu. Ama bunun çaresi, mili paradan vazgeçmek değil, döviz giriş ve çıkışlarını kontrol altına almaktır. Milli ekonomi politikası uygulamak istiyorsak, bunu yapmamamız şarttır. Çünkü milli ekonomi, ancak milli para ile olur. Aksisi söz konusu değildir. Milli egemenliğin en önemli simgelerinden biri paradır, dolayısıyla sermaye piyasasıdır.
Sermaye piyasasını kontrol altına almayan ülkelerin ekonomileri, ne kadar güçlü olursa olsun, spekülatörler, o ülkeleri istedikleri anda krize sokabilirler. Örnek Asya krizidir. Asya krizi olduğunda Malezya Enformasyon Bakanı Muhammed Rahmet şaşırmış ve şaşkınlığını şu sözlerle ifade etmiştir: "Son 15 yıldır ortalama 7-10 arası büyüyen, enflasyonu yüzde 4'ün altına hapsetmiş, işsizliği hemen hemen yok etmiş, Malezya ekonomisi nasıl olup da birden krize giriyor". Başbakan Mahathir Muhammed, bunun Macar Yahudisi Geoge Soros'un bir komplosu olduğunu hemen anladı. Gerçekten Soros, spekülatif amaçlı milyarlarca doları Malezya sermaye piyasasına soktu ve sonradan birden çekerek krize sebep oldu.
Bundan dolayı sermaye piyasını kontrol altına almak isteyen Başbakan Mahathir Muhamed ile Soros arasında tartışma çıktı. O tarihlerde Financial Times'deki makalesinde Dünya Bankası baş ekonomisti Joseph Stiglitz, Mahathir Muhammed'i destekledi. Stiglitz, bu makalesinde, sermaye piyasasını uluslararası para akımlarına açık tutan ülkeleri bir dalgada alabora olabilecek küçük tekneler benzetti. Devletimizi küçük bir tekne olmaktan kurtarmak, Prof. Dr. Haydar Baş'ın deyimiyle "Nuh'un gemisi" yapmak istiyorsak, ilk önce milli paramızı, milli ekonomide egemen kılmak zorundayız.
Yapılan hesaplamalara göre, ülkemizde toplam parasal hareket içinde TL.'nin büyüklüğü üçte birdir. Yani Türk ekonomisinde TL.'den daha çok döviz kullanılmaktadır. Döviz, özellikle de dolar ve mark piyasamızı teslim almıştır. Ev, otomobil, beyaz eşya... gibi alışverişler dövizle, günlük, küçük miktardaki alışverişler de TL. ile yapılmaktadır. Hele TL. ile tasarruf etmek, hiç kimsenin aklının ucundan bile geçmiyor. Bir de, devletin resmi rakamları dolar cisinden ifade etmesi var ya... Tam bir sömürge örneği. Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Merkez Bankası'nın para arzını kontrol etme imkanı tamamen ortadan kalkımşıtr.
Türkiye gibi parası ikinci plana düşen, başka bir deyişle parası pul olan ülkelere, IMF yetkilileri milli paradan vazgeçmelirini teklif ediyor. Bazı ülkeler, bu teklifi kabul edip dolara geçmişler, bazıları da dolara geçişe sıcak bakmaktadır. Örneğin Arjantin, bu teklife sıcak bakan ülkeler arasındadır. Aynı teklifin Türkiye'ye yapılmadığı ne malum? Küresel ekonomiyi savunan ekonomistlerin, söyledikleri ve yazdıkları dikkatle incelenirse, mili paradan vazgeçme konusunu, gündeme getirmek için alt yapı oluşturmaya çalıştıkları anlaşılacaktır.
Evet, milli paramız eridi, gitti. Piyasada esamesi okunmaz oldu. Ama bunun çaresi, mili paradan vazgeçmek değil, döviz giriş ve çıkışlarını kontrol altına almaktır. Milli ekonomi politikası uygulamak istiyorsak, bunu yapmamamız şarttır. Çünkü milli ekonomi, ancak milli para ile olur. Aksisi söz konusu değildir. Milli egemenliğin en önemli simgelerinden biri paradır, dolayısıyla sermaye piyasasıdır.
Sermaye piyasasını kontrol altına almayan ülkelerin ekonomileri, ne kadar güçlü olursa olsun, spekülatörler, o ülkeleri istedikleri anda krize sokabilirler. Örnek Asya krizidir. Asya krizi olduğunda Malezya Enformasyon Bakanı Muhammed Rahmet şaşırmış ve şaşkınlığını şu sözlerle ifade etmiştir: "Son 15 yıldır ortalama 7-10 arası büyüyen, enflasyonu yüzde 4'ün altına hapsetmiş, işsizliği hemen hemen yok etmiş, Malezya ekonomisi nasıl olup da birden krize giriyor". Başbakan Mahathir Muhammed, bunun Macar Yahudisi Geoge Soros'un bir komplosu olduğunu hemen anladı. Gerçekten Soros, spekülatif amaçlı milyarlarca doları Malezya sermaye piyasasına soktu ve sonradan birden çekerek krize sebep oldu.
Bundan dolayı sermaye piyasını kontrol altına almak isteyen Başbakan Mahathir Muhamed ile Soros arasında tartışma çıktı. O tarihlerde Financial Times'deki makalesinde Dünya Bankası baş ekonomisti Joseph Stiglitz, Mahathir Muhammed'i destekledi. Stiglitz, bu makalesinde, sermaye piyasasını uluslararası para akımlarına açık tutan ülkeleri bir dalgada alabora olabilecek küçük tekneler benzetti. Devletimizi küçük bir tekne olmaktan kurtarmak, Prof. Dr. Haydar Baş'ın deyimiyle "Nuh'un gemisi" yapmak istiyorsak, ilk önce milli paramızı, milli ekonomide egemen kılmak zorundayız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018