Ekonomide, geçmişten günümüze kadar bitmeyen tartışma, liberalizm ile korumacılık tartışmasıdır. Bu tartışma, Tanzimat'la birlikte ülkemizde de hızlanmıştır. Çünkü Tanzimat, Avrupa'nın sadece teknik alanda değil, ilmi alanda da üstünlüğünü kabullenişti. Tabii olarak ekonomi ilmi de buna dâhildir. Bir başka deyişle, Tanzimat'tan sonra Osmanlı'da, ekonomik alanda da dönüşüm olmuştur.
Osmanlı'da egemen olan ekonomik düşünce, insanın kendi kendine yetmesi ve elindekiyle yetinmesiydi. Tanzimat'la bu düşünce değişmiş, yerini daha fazla biriktirmeye ve servet edinmeye bırakmıştır. Söz konusu düşünce üzerine, Osmanlı aydınları eserler kaleme almaya başlamışlardır.
İlk eser yazanlardan biri Serandi Arşizen idi. O, "Tasarrufat-ı Mülkiye" adlı eserinde ekonomi ilminin hedefinin toplumun refahını artırmak olduğunu savunmuştur. Daha açık bir deyişle, Tanzimatçılar, ekonomide liberalizmden yana tavır almışlardır.
Liberalizmin en ateşli savunucuları Sakızlı Ohannes Paşa ve İttihatçıların Maliye Nazırlığını yapmış olan Mehmet Cavit idi. O dönemde bile liberalizme karşı çıkan, onu yerden yere vuran fikir adamlarımız çıkmıştı. Bunlardan biri, 1898 yılında "İktisat veya İlmi Servet" adlı bir kitap yazan Musa Akyiğit idi.
Adı geçen kitapta, liberalizm ile korumacılık uzun uzadıya tahlil edildi. Türkiye için korumacılık sisteminin bir zorunluluk olduğu ısrarla vurgulandı. Musa Akyiğit, bu iki sistemin uzun yıllar birbirleriyle mukayese edildiğini ve tartışıldığını belirtir ve şöyle der: "Liberallerin istediklerinin olabilmesi için birkaç ülkenin üretim kuvvetlerinin denk olması gerekir. Hâlbuki yeryüzünde kuvvetçe eşit iki ülke, ekonomi tarihinde görülmemiştir. Liberalizmde kuvvetli zayıfı ezer ve iç pazar kuvvetli tarafın eline geçer."
Şu bir gerçektir ki, kalkınmış ülkelerin hepsi, korumacılık evresinden geçerek kalkınmışlardır. Bunun en bariz örneği Avrupa ülkeleridir. Bu demektir ki, korumacılık, ekonomik alanda geri kalmış ülkeler için kaçınılmazdır.
Görünen o ki, liberalizm ve korumacılık sistemi tartışmaları yeniden alevlenmiştir. Bunu alevlendirenlerin başında ABD Başkanı Trump gelmektedir. ABD Başkanı Trump, Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurul Zirvesinde açıkça, "Küreselleşme ideolojini reddediyoruz" demiş, demekle de kalmamış, korumacılık uygulamalarını, dahası ticaret savaşlarını başlatmıştır.
Özetle ifade edersek, ekonomi alanında geri dönülmez bir yola girilmiştir. Amerika Birleşmiş Şirketler CEO'su olarak adlandırılan Trump, hiçbir kural tanımadan korumacılık tedbirlerini uyguluyor.
Bu gerçeği görmezden gelen liberaller, ABD Başkanı Trump'ı, kazan/kazan prensibiyle hareket etmeye davet ediyorlar. Eskiye takılıp kalma, olanı biteni ve geleceği görememe işte buna derler.
Liberaller, zamanı geçmiş, hükmü sona ermiş fikirleri yaşatmanın imkânsız olduğunu bir an önce idrak etmelidirler. Bunu idrak etmek için, siyaset bilimci Prof. Dr. John Mearsheimer'in, "Büyük Yanılsama: Liberal Hayaller ve Uluslararası Gerçekler" adlı kitabının, yalnızca adını okumak ve üzerinde düşünmek yeterlidir. Evet, bu yeterlidir, ancak art niyetli olmamak şartıyla…
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018