Döviz kurları ile ilgili tartışmalar bitmiyor. Biteceğe de benzemiyor. Ama en kritik soru hala cevap bekliyor. Türkiye için olması gereken TL/Dolar paritesi ne olmalıdır? Asıl tartışılması gereken konu bu olmalı.
Döviz kuru ile ilgili tartışmalar bir dönem 1 TL, 1 Dolar'a eşit olacak şeklindeydi. Hatta ihracatçılar bu duruma isyan eder hale gelmişlerdi. Onlar da aşırı değerli TL'nin ihracatı olumsuz etkilediğini ve rekabeti imkansız hale getirdiğinden şikayet ediyorlardı. Rekabetçi bir döviz kuru seviyesinin temini için hükümetin kapısını aşındırıyorlardı. Fakat istedikleri sonucu alamadan elleri boş dönüyorlardı. Türkiye İhracatçı Meclisi'nin o günkü beyanları arşivde duruyor. İsteyen bakabilir.
Günümüzde ise kurun yüksek olması herkesin canını fena halde yakıyor. Buna zamanında kurun düşük olmasından yakınan ihracatçılar da dahildir. İhracatçılar, bu sefer imalat yapmak için yüksek maliyetlere bir de kur artışının bindirdiği ek maliyetlere katlanmak zorundadırlar.
2002 - 2014 yılları arasında Dolar kuru 1.17 - 1.80 aralığında seyretti. Bu düşük kurun uygulandığı bir dönemdir. Sıcak paranın oluk oluk aktığı bu lale devrinde Türkiye ucuz dövizin etkisiyle bir ithalat cenneti oldu. Batının açık pazarı haline geldi. Türkiye bu sayede cari açıkta dünya şampiyonu oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı tehlike sınırlarına dayandı. Zamanın ekonomi bakanı Ali Babacan'a bu meselenin Türkiye ekonomisini tehdit eder hale getirip getirmediği sorusu tevcih edildi. Verdiği cevap "ABD de cari açık veriyor. Demek ki cari açık o kadar da önemli değildir. Önemli olan sürdürülebilir cari açıktır." şeklindeydi.
"Unutulmaması gereken bir konu var. ABD kendi parasını basarak yıllık 600 milyar doları bulan cari açığını finanse ediyor. Bizim böyle bir imkanımız yok. Bizim paramız tercüme para. " açıklamaları da Sayın Prof Dr Haydar Baş'tan geliyordu.
Yerli üretim, düşük kurun sebep olduğu olumsuzluklar karşısında günden güne eridi. Sanayicilerin nerdeyse tamamı inşaatçı oldu. Hükümet de tarımsal ve sanayi üretimini ihmal ederek büyük inşaat projelerine konsantre oldu.
Yabancılar düşük kurlarla bizi borçlandırdılar. Aslında yaptıkları iş, kendi kontrollerinde olan kuru istedikleri zaman 3 katına çıkartarak bize verdikleri borçları TL bazında 3'le çarparak tahsil etmekten ibarettir. Meselenin aslı esası budur.
Bizim hali hazırda milli paramız yoktur. Prof Dr Haydar Baş'ın bu tespiti mevcut hastalığı geçmişten günümüze kadar çok mükemmel bir tarzda teşhis etmiştir. Bu gerçeği kabul ettiğiniz takdirde tedavi yoluna girmişsiniz demektir.
O halde yapılması gereken ilk iş kendi milli paramızı inşa etmektir. Milli para tarifini, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi olan Prof. Dr Haydar Baş, 2005 yılında yapmıştır. Para üretilen mal ve hizmetlerin karşılığıdır tanımı milli paranın özüne işaret eder. Yani paramızı bir kağıttan ibaret olan Dolar'a değil de madenlerimize, sanayi ve tarımsal üretimine ve alınterimizin karşılığı olarak tarif etmeliyiz.
Eğer milli paramıza kavuşursak paramızın kontrolü merkez Bankasının uhdesinde olur. Diğer para birimleri karşısındaki değerini dış ticaretin en önemli argümanlarından olan kur seviyesini, rekabet edebileceğimiz bir noktada biz belirliyor olacağız. Yani dış pazarlara hakim olmamız Dolar'ın 5 TL olmasını gerektiriyorsa Dolar 5 TL olacak. Aksine menfaatimiz Dolar'ın 50 kuruş olmasını gerektiriyorsa Dolar'ı 50 kuruşa indirecek kararı yine bizim irademiz belirleyecektir.
Günümüzde her ikisi de yerine göre aleyhimizde olan düşük kur veya yüksek kur seviyesine biz karar vermiyoruz. Yani kendi paramızın değerini biz belirlemiyoruz. O halde gerçekten bize ait olan bir para yok. Adı Türk Lirası ama değerine başkaları kendi iktisadi menfaatleri doğrultusunda karar veriyor.
Döviz kuru ile ilgili tartışmalar bir dönem 1 TL, 1 Dolar'a eşit olacak şeklindeydi. Hatta ihracatçılar bu duruma isyan eder hale gelmişlerdi. Onlar da aşırı değerli TL'nin ihracatı olumsuz etkilediğini ve rekabeti imkansız hale getirdiğinden şikayet ediyorlardı. Rekabetçi bir döviz kuru seviyesinin temini için hükümetin kapısını aşındırıyorlardı. Fakat istedikleri sonucu alamadan elleri boş dönüyorlardı. Türkiye İhracatçı Meclisi'nin o günkü beyanları arşivde duruyor. İsteyen bakabilir.
Günümüzde ise kurun yüksek olması herkesin canını fena halde yakıyor. Buna zamanında kurun düşük olmasından yakınan ihracatçılar da dahildir. İhracatçılar, bu sefer imalat yapmak için yüksek maliyetlere bir de kur artışının bindirdiği ek maliyetlere katlanmak zorundadırlar.
2002 - 2014 yılları arasında Dolar kuru 1.17 - 1.80 aralığında seyretti. Bu düşük kurun uygulandığı bir dönemdir. Sıcak paranın oluk oluk aktığı bu lale devrinde Türkiye ucuz dövizin etkisiyle bir ithalat cenneti oldu. Batının açık pazarı haline geldi. Türkiye bu sayede cari açıkta dünya şampiyonu oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı tehlike sınırlarına dayandı. Zamanın ekonomi bakanı Ali Babacan'a bu meselenin Türkiye ekonomisini tehdit eder hale getirip getirmediği sorusu tevcih edildi. Verdiği cevap "ABD de cari açık veriyor. Demek ki cari açık o kadar da önemli değildir. Önemli olan sürdürülebilir cari açıktır." şeklindeydi.
"Unutulmaması gereken bir konu var. ABD kendi parasını basarak yıllık 600 milyar doları bulan cari açığını finanse ediyor. Bizim böyle bir imkanımız yok. Bizim paramız tercüme para. " açıklamaları da Sayın Prof Dr Haydar Baş'tan geliyordu.
Yerli üretim, düşük kurun sebep olduğu olumsuzluklar karşısında günden güne eridi. Sanayicilerin nerdeyse tamamı inşaatçı oldu. Hükümet de tarımsal ve sanayi üretimini ihmal ederek büyük inşaat projelerine konsantre oldu.
Yabancılar düşük kurlarla bizi borçlandırdılar. Aslında yaptıkları iş, kendi kontrollerinde olan kuru istedikleri zaman 3 katına çıkartarak bize verdikleri borçları TL bazında 3'le çarparak tahsil etmekten ibarettir. Meselenin aslı esası budur.
Bizim hali hazırda milli paramız yoktur. Prof Dr Haydar Baş'ın bu tespiti mevcut hastalığı geçmişten günümüze kadar çok mükemmel bir tarzda teşhis etmiştir. Bu gerçeği kabul ettiğiniz takdirde tedavi yoluna girmişsiniz demektir.
O halde yapılması gereken ilk iş kendi milli paramızı inşa etmektir. Milli para tarifini, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi olan Prof. Dr Haydar Baş, 2005 yılında yapmıştır. Para üretilen mal ve hizmetlerin karşılığıdır tanımı milli paranın özüne işaret eder. Yani paramızı bir kağıttan ibaret olan Dolar'a değil de madenlerimize, sanayi ve tarımsal üretimine ve alınterimizin karşılığı olarak tarif etmeliyiz.
Eğer milli paramıza kavuşursak paramızın kontrolü merkez Bankasının uhdesinde olur. Diğer para birimleri karşısındaki değerini dış ticaretin en önemli argümanlarından olan kur seviyesini, rekabet edebileceğimiz bir noktada biz belirliyor olacağız. Yani dış pazarlara hakim olmamız Dolar'ın 5 TL olmasını gerektiriyorsa Dolar 5 TL olacak. Aksine menfaatimiz Dolar'ın 50 kuruş olmasını gerektiriyorsa Dolar'ı 50 kuruşa indirecek kararı yine bizim irademiz belirleyecektir.
Günümüzde her ikisi de yerine göre aleyhimizde olan düşük kur veya yüksek kur seviyesine biz karar vermiyoruz. Yani kendi paramızın değerini biz belirlemiyoruz. O halde gerçekten bize ait olan bir para yok. Adı Türk Lirası ama değerine başkaları kendi iktisadi menfaatleri doğrultusunda karar veriyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024