Önümüzdeki zaman dilimi, Türkiye'miz üzerindeki hesapların artık somutlaşacağı günlerdir. Kıbrıs için karar aşamasına gelinmiştir. Ege kıta sahanlığı yakında Lahey'de sonuçlandırılacaktır. Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi kaşıyanlar, sınır ötemizdeki parselasyonu tamamlamışlar; global güçler, Kuzey Irak'tan hasat almak için sabırsızlanmaktadırlar. Bu arada Irak'ın sınır komşusu olsa da, bölge üzerinde şüfa hakkı bulunsa da Türkiye'nin o yöne yüzünü çevirmesine dahi masaade edilmemekte; hatta Bağdat'a bir tren vagonunun gitmesi bile ABD/AB katırlarını ürkütmektedir.
Bu arada işbaşındaki koalisyonu atanmış Bakan Kemal Derviş eliyle son damlasına kadar, posaları çıkıncaya kadar sağan global güçler, önümüzdeki seçimde ıskartaya çıkacak bu taşların yerini doldurmak için, Türkiye'deki yeniyetme politikacıları başkentlerindeki azınlık lobilerinde ağırlayarak hazırlamaktadırlar. ABD ve Avrupa başkentlerinden icazet almak için kuyruğa giren, boyunlarındaki Made in USA damgalı tasmaları iftihar vesilesi kabul eden bu yeniyetmeler vasıtasıyla da uzun zamandan beri olgunlaştırdıkları Kıbrıs, Ege, Güneydoğu, Kuzey Irak ... vs konularında hasat toplayacaklardır. Tıpkı kendisine en çok karşı olduğu iddiasıyla meydana inen politikacılara Apo'nun boğazındaki ilmiği bizzat çıkarttırıp, idam sehpasından aşağıya indirttikleri gibi...
Bu bakımdan Kuvayı Milliye ruhu, bir başka ifadeyle Prof. Dr. Haydar Baş beyin uzun zamandan beri terennüm ettiği söylem etrafında milletimizin Trabzon ve Çağlayan mitinglerinde abideleşen sahlanışı, her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Bu gerçeğin altını bir kez daha değil, belki binlerce kez daha çizmek lazımdır.
Bugün ülkemizin siyasi, ekonomik, kültürel ve uluslar arası alanlarda çok ağır şartlar altında kıvrandığını, geminin dibe vurduğunu, herşeyden önemlisi zihinlerde ve gönüllerdeki bağımsızlık ruhunun köreldiğini, dışarıdan istenen kanunların bu düzlemde halledildiğini artık herkes konuşmakta, itiraf etmek zorunda kalmaktadır.
Şimdi size soruyorum: İş bu noktaya gelmeden, aylar hatta yıllar öncesinden muhterem Prof. Dr. Haydar Baş bey ve onun etrafında kenetlenmiş vatanperver/dindar kadro, vatanın içine düşürüldüğü bu tehlikeyi, bu siyasi, ekonomik, kültürel iflası sizlere haber vermedi mi?
O halde umutsuzluğa yer yok; bu vatan sahipsiz, bu millet pusulasız değildir.
Diğer yandan bu milletin dini ve yegane Hak din olan İslam üzerinde misyonerlerin ve onların yerli piyonlarının oynadığı oyunların bir dini anlatmak işi değil, bilakis mübarek vatan topraklarımızı parsellemek gibi haince bir tezgah olduğunu yaşanan olaylar bir bir ortaya çıkardı.
Bir kez daha soruyorum: Suret-i Haktan görünen bu şer odakların Ekümenlik iddiasıyla suriçi İstanbulumuza, Rum-Pontus hayaliyle Karadenizimize, soykırım yalanlarıyla Doğu bölgelerimize göz diktiklerini, hatta en az bunlar kadar bunları iftar sofralarında ağırlayan, dolayısıyla milletin huzuruna çıkıp emme-basma tulumba gibi bunların emellerine onay veren yerli piyonların da bu vatan ve bu millet için tehlike arz ettiğini, bu kadro haykırmadı mı? O halde bu din, bu devlet, bu vatan, bu millet sahipsiz değildir.
Azınlık bir kesimin, Avrupa Birliğini yalancı dünyanın cenneti gibi gösterdiği, hatta yıllarca AB'yi Batı Kulübü olarak ananların bile görüşlerinden çark ettiği bir süreçte, "Hayır. Batı, Avrupa Birliğine üyelik bahanesiyle Egemize, Güneydoğumuza göz dikmiştir. Ordumuzu dağıtmak, Kıbrısımızı elimizden almak istemektedir. Avrupa Birliği bir hristiyan kulübüdür. Kimse sizi kandırmasın; gönüllerde bu iman, minarelerde bu ezan kaldığı müddetçe bizi aralarına almazlar. Bizi kendi kimliğimiz ve öz benliğimizle oraya kabul etmezler. Bilakis, bunlar, bu aziz vatanı bölmek, bu yüce milleti dağıtmak istemektedirler" diye ta baştan beri feveran eden de yine Prof Dr. Haydar Baş bey ve onun etrafındaki vefakâr kadrodur. Nitekim, 11 Ocak 2001'de Silahlı Kuvvetler Akademileri Komutanı Tuğgeneral Halil Şimşek Paşa "AB bir hristiyan kulübüdür ve tarihten beri topraklarımızda gözü vardır. Bu onların kronik hastalığıdır" teşhisini yaparak kamuoyunu belgelerle aydınlatınca siz hiç şaşırmadınız, ama mandacı lobiler şok geçirdiler.
Üç-beş gün önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı bir kararla 1974 Kıbrıs Barış Harekatının tam bir insan hakları ihlalı olduğunu açıklaması yani milletimizi kibarca soykırımla itham etmesi de AB'yi yalancı dünyanın cenneti gösterenlerin maskelerini düşürmüştür. Ama siz yine hiç şaşırmadınız. Sizin pusulanız hep doğruyu gösterdi; Kuvay-ı Milliye ruhunuz şahlandı.
Çünkü bu gerçekleri size tek tek anlatan bir kadro var. Bu kadro ülke meseleleri üzerinde ABD veya Avrupa lobilerinin müsaade ettiği kadar ve onların icazetiyle kafa yoran, çözüm arayan bir kadro değildir. Bu iş, icazetlerle oluyorsa sayın Derviş'in icazeti hepsinden kuvvetlidir. Ama görüyorsunuz ki, şekeri de bu icazetle kaybettik, tütünü de. Telekomu da bunlarla devrettik, egemenliği de.
O halde Kuvayı Milliye ruhuyla dipdiri bu kadro yani icazetini de özünü de aziz Türk Milleti'nden alan bu insanlar, mübalağasız diyebilim ki milletin tek şansıdır. Millet de bunun farkındadır. Mitinglerdeki insan seli bunun göstergesidir. Derler ki görene... Köre ne?
Bu arada işbaşındaki koalisyonu atanmış Bakan Kemal Derviş eliyle son damlasına kadar, posaları çıkıncaya kadar sağan global güçler, önümüzdeki seçimde ıskartaya çıkacak bu taşların yerini doldurmak için, Türkiye'deki yeniyetme politikacıları başkentlerindeki azınlık lobilerinde ağırlayarak hazırlamaktadırlar. ABD ve Avrupa başkentlerinden icazet almak için kuyruğa giren, boyunlarındaki Made in USA damgalı tasmaları iftihar vesilesi kabul eden bu yeniyetmeler vasıtasıyla da uzun zamandan beri olgunlaştırdıkları Kıbrıs, Ege, Güneydoğu, Kuzey Irak ... vs konularında hasat toplayacaklardır. Tıpkı kendisine en çok karşı olduğu iddiasıyla meydana inen politikacılara Apo'nun boğazındaki ilmiği bizzat çıkarttırıp, idam sehpasından aşağıya indirttikleri gibi...
Bu bakımdan Kuvayı Milliye ruhu, bir başka ifadeyle Prof. Dr. Haydar Baş beyin uzun zamandan beri terennüm ettiği söylem etrafında milletimizin Trabzon ve Çağlayan mitinglerinde abideleşen sahlanışı, her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Bu gerçeğin altını bir kez daha değil, belki binlerce kez daha çizmek lazımdır.
Bugün ülkemizin siyasi, ekonomik, kültürel ve uluslar arası alanlarda çok ağır şartlar altında kıvrandığını, geminin dibe vurduğunu, herşeyden önemlisi zihinlerde ve gönüllerdeki bağımsızlık ruhunun köreldiğini, dışarıdan istenen kanunların bu düzlemde halledildiğini artık herkes konuşmakta, itiraf etmek zorunda kalmaktadır.
Şimdi size soruyorum: İş bu noktaya gelmeden, aylar hatta yıllar öncesinden muhterem Prof. Dr. Haydar Baş bey ve onun etrafında kenetlenmiş vatanperver/dindar kadro, vatanın içine düşürüldüğü bu tehlikeyi, bu siyasi, ekonomik, kültürel iflası sizlere haber vermedi mi?
O halde umutsuzluğa yer yok; bu vatan sahipsiz, bu millet pusulasız değildir.
Diğer yandan bu milletin dini ve yegane Hak din olan İslam üzerinde misyonerlerin ve onların yerli piyonlarının oynadığı oyunların bir dini anlatmak işi değil, bilakis mübarek vatan topraklarımızı parsellemek gibi haince bir tezgah olduğunu yaşanan olaylar bir bir ortaya çıkardı.
Bir kez daha soruyorum: Suret-i Haktan görünen bu şer odakların Ekümenlik iddiasıyla suriçi İstanbulumuza, Rum-Pontus hayaliyle Karadenizimize, soykırım yalanlarıyla Doğu bölgelerimize göz diktiklerini, hatta en az bunlar kadar bunları iftar sofralarında ağırlayan, dolayısıyla milletin huzuruna çıkıp emme-basma tulumba gibi bunların emellerine onay veren yerli piyonların da bu vatan ve bu millet için tehlike arz ettiğini, bu kadro haykırmadı mı? O halde bu din, bu devlet, bu vatan, bu millet sahipsiz değildir.
Azınlık bir kesimin, Avrupa Birliğini yalancı dünyanın cenneti gibi gösterdiği, hatta yıllarca AB'yi Batı Kulübü olarak ananların bile görüşlerinden çark ettiği bir süreçte, "Hayır. Batı, Avrupa Birliğine üyelik bahanesiyle Egemize, Güneydoğumuza göz dikmiştir. Ordumuzu dağıtmak, Kıbrısımızı elimizden almak istemektedir. Avrupa Birliği bir hristiyan kulübüdür. Kimse sizi kandırmasın; gönüllerde bu iman, minarelerde bu ezan kaldığı müddetçe bizi aralarına almazlar. Bizi kendi kimliğimiz ve öz benliğimizle oraya kabul etmezler. Bilakis, bunlar, bu aziz vatanı bölmek, bu yüce milleti dağıtmak istemektedirler" diye ta baştan beri feveran eden de yine Prof Dr. Haydar Baş bey ve onun etrafındaki vefakâr kadrodur. Nitekim, 11 Ocak 2001'de Silahlı Kuvvetler Akademileri Komutanı Tuğgeneral Halil Şimşek Paşa "AB bir hristiyan kulübüdür ve tarihten beri topraklarımızda gözü vardır. Bu onların kronik hastalığıdır" teşhisini yaparak kamuoyunu belgelerle aydınlatınca siz hiç şaşırmadınız, ama mandacı lobiler şok geçirdiler.
Üç-beş gün önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı bir kararla 1974 Kıbrıs Barış Harekatının tam bir insan hakları ihlalı olduğunu açıklaması yani milletimizi kibarca soykırımla itham etmesi de AB'yi yalancı dünyanın cenneti gösterenlerin maskelerini düşürmüştür. Ama siz yine hiç şaşırmadınız. Sizin pusulanız hep doğruyu gösterdi; Kuvay-ı Milliye ruhunuz şahlandı.
Çünkü bu gerçekleri size tek tek anlatan bir kadro var. Bu kadro ülke meseleleri üzerinde ABD veya Avrupa lobilerinin müsaade ettiği kadar ve onların icazetiyle kafa yoran, çözüm arayan bir kadro değildir. Bu iş, icazetlerle oluyorsa sayın Derviş'in icazeti hepsinden kuvvetlidir. Ama görüyorsunuz ki, şekeri de bu icazetle kaybettik, tütünü de. Telekomu da bunlarla devrettik, egemenliği de.
O halde Kuvayı Milliye ruhuyla dipdiri bu kadro yani icazetini de özünü de aziz Türk Milleti'nden alan bu insanlar, mübalağasız diyebilim ki milletin tek şansıdır. Millet de bunun farkındadır. Mitinglerdeki insan seli bunun göstergesidir. Derler ki görene... Köre ne?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019