7 Aralık-17 Aralık Mevlâna'yı anma haftası. Mevlâna Celaleddin Rumi, Anadolu'nun yetiştirdiği evrensel değerlerden biridir. Çünkü onun felsefesi herkesi kucaklayan, kimseyi reddetmeyen, insanlığın kardeşliğini müjdeleyen bir düşüncedir.
İslâm tasavvufunun güzelliğini onun dizeleri ve özdeyişleri kadar incelikli aktaran bulmak güçtür. Mevlâna, bu anlamda büyük bir sanatçıdır da.
Mevlâna'nın düşüncelerini okumak ve yaşamımıza bu düşünceler ışığında yeni bir ruh katmak, bize sadece bireysel olarak değil, toplumsal olarak da bir ferahlık ve bir barış iklimi sağlayacaktır.
Küresel çağda evrensel bir bilge olarak insanlığa yol göstermeye devam eden Mevlâna, eskimeyen eserlerinde hukuk alanında da ilham alınabilecek birçok düşünce ve görüşleri sürmektedir. Bu bağlamda, onun günümüzdeki adalet ve hukuk devleti tartışmalarına ışık tutacak bazı düşüncelerini hukukçu gözüyle irdelemek istiyoruz.
Mevlâna, rahmet olarak nitelendirdiği hukukun toplum düzenini, barış ve güvenliğini uluslararası hukukun da uluslararası güvenlik ve barışı sağlamadaki rolüne Mesnevi'de şöyle dikkat çeker:
"Hukuk rahmettir, mücadeleleri ortadan kaldırma aracıdır, kıyametteki adalet okyanusundan bir damladır. Damla ufak ve küçük hacimli olsa bile okyanusun suyunun saflığını belli eder."
Adalet kavramı Mevlâna'nın en sık gündeme getirdiği, özellikle başyapıtı Mesnevi'nin tümüne hâkim temel kavramlardandır.
Günümüzde hukukun adalet dışında en çok uğraştığı iç içe olduğu kavram hukuk devletidir. Aslında bireylerle bireylerarası ilişkilere uygulandığında adalet dediğimiz ilke, devletle birey ilişkisine ve bundan doğan sorunlara uygulandığında hukuk devleti ilkesi adını almaktadır. Mesnevi incelendiğinde, Mevlâna'nın adalet ve adaletsizlik kavramlarını kullanırken genelde devlet yöneticilerini muhatap aldığı ve onların iktidarını sınırlandırmayı amaçladığı göz önüne alındığında, bu kavramların günümüzde hukuk devleti ile polis devletine denk geldiğini değerlendirmek gerekir.
Hukuk devletinin olmadığı yerde, haksızlıklardan, hukuksuzluklardan etkilenen ya da engel olamayan beyinler pasif bir tutumla bunun yıkıcı sonuçlarını yaşamak yerine, konumlarını, ülkelerini terk etmeyi yeğlerler. Yoksa tasvip ettikleri veya sessiz kaldıkları hukuksuzlukların sonuçlarının kendilerini de etkileyeceğini bilirler. Nitekim Mevlâna Celaleddin Rumi'nin babası bilginlerin sultanı Bahauddin Veled bir polis devletine dönüşen Harzemşah iktidarı nedeniyle, Horasan'ı ve Belh'i terk ederek Alaeddin Keykubad'ın adalet ve refah ülkesi Anadolu'ya ayak basmıştır. Bu hareketinin bereketi Konya'daki yeşil kubbeden Anadolu'ya ve tüm dünyayı etkilemeye devam etmektedir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023