Erdemli, ahlaklı, maneviyat dolu kucaklayıcılıklarıyla, kuşatıcılıklarıyla, bütün insanlara örnek olan birçok gönül sultanı bu topraklardan doğup bütün dünyayı aydınlatmıştırlar.
Bu topraklardan beslenen, mayalanan bu zevat bütün bir insanlığa, insanlık dersi vermiştir. Ayrıca aklın nasıl kullanılacağını, zekânın nasıl terbiye edileceğini, aklın, zekânın neye yaradığını da çok güzel göstermişlerdir.
Günümüze geldiğimizde ise işler bizde, biraz melezleşme yoluna girmiş, zekâ gönül merkezli aklın kontrolünden çıkartılarak, çağın batıl-izm'lerinin denetimine, kontrolüne sokulmuştur.
Tarih bilincine sahip olan gençler soruyor, gerçekten dünyanın en zeki ve akıllı insanları bizim topraklardan mı çıkıyor? diye.
Günümüzde dünya ölçeğinde faaliyet gösteren merkezlerde çalışan Türk gençlerinin sayılarına, başarılarına bakınca bu sorunun cevabı elbette ki evet.
Ancak bu toprakların imkânlarıyla yetişen gençlerin farklı diyarlara gitmeleri, yani beyin göçü bizim ülke olarak üzerinde düşünmemiz gereken en önemli konular arasında.
Maalesef, gök bizim tarlada gürlüyor, şimşekler, yıldırımlar bizim tarlaya düşüyor, zahmeti biz çekiyoruz ancak yağmur, rahmet başkalarının tarlasına yağıyor adeta. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor.
Çünkü sadece zekâyı merkeze alan bir anlayış, dünyanın en iyi kafalarını toplar kendi emelleri doğrultusunda kullanır. Bu kaçınılmazdır.
Bu nedenle salt zekâyı, inanç, düşünce, kimlik, karakter, ilke sahibi kılmak gerekiyor. Zekâlar aklın ışığıyla kendine yol bulmalı.
Bu akıl ışığına, karakter donanımına kavuşmamış bir zekâ, zalimin dişlerini biler, bu zalimler de bu süper zekâların, kafaların icatlarıyla mazlumları parçalar.
Ancak akıllı bir insan doğru ve yanlışı, yalan ve gerçeği bir birinden ayırt edebilme yetisine sahiptir. Bu tür iblis zekâlıların tuzağına düşmez sürekli tetiktedir ve ayıktır.
Evet, düşünebilen, düşüncelerini uygulamaya koyabilen, varlığından haberdar olan, önceliklerini bilen, yeni şartları ve koşulları görebilen bu yeni durumlara sırt çevirmeyen hem akıllı hem de zekidir.
İlkelerine ve inançlarına uygun bir şekilde bu yeni durumlara çabucak uyum sağlayan, yeni ve eski sorunlar karşısın da çözümler oluşturabilen, problemlere teslim olmayan mutlaka bir çıkış yolu bulabilen, bunu gösterebilen insan akıllıdır, zekidir.
Başka, kendisini, ailesini, ülkesini, milletini her şart ve koşulda daha iyiye ve daha güzel olana taşıma gayreti içinde olan, buna dair plan ve programı olan ön görüsü olan, gayreti olan, riskleri görebilen, sezen insan zekidir ve akıllıdır.
Yoksa doktor tescilli geri zekâlıya bile sorulsa en zeki insan kim? Kesinlikle ben diyecektir, ama akıl olmayınca başta kuru kafa neyler.
Akıl hastanelerinde tedavi gören akılsız zekileri Klinik Psikolojiyle uğraşan Mazhar Osman'ın yolunu takip eden hekimlerimizin, hocalarımızın uzmanlığına bırakıyoruz. O işin üstadı onlar
Prof. Dr. Ata Selçuk hocamızın dikkat çektiği gibi bu topraklarda her gün yüzlerce dahi çocuk dünyaya geliyorsa bunların önce çok iyi tespit edilmesi gerekiyor. Yoksa dünya mankurtlaşmış zekâlara kalıyor.
Bu kadar dâhiyi çıkaran bu toprakların diğer çocukları da elbette çok zeki.
Bu nedenle bu çocukları okula küstürmeden, çağın ritmine uygun bir şekilde onların ihtiyacına cevap verebilecek eğitim ve öğretim ortamlarını, müfredatlarını, donanımlarını oluşturmak, hazırlamak ve tedarik etme zorunluluğu doğuyor.
Bu zorunlulukla birlikte artık okullarımızın, müfredatımızın, sınavlarımızın, nasıl olması gerektiği konusunda ki soruları da beraberinde getiriyor.
Her kesimden insanların istediği değil, her kesimin ihtiyacına cevap verecek bir eğitim sistemine sahip olmak önemli.
Bunu başarmak için eğitimin temel amacı olan milli ve manevi kişiliği, kimliği öğrencilerimize kazandırmamız gerekiyor.
Bizim insanımız çok zekidir ve algısı da çok yüksektir. Yeter ki yapısına, mayasına, ruhuna uygun iklimi ve toprağı veren eğitimi ve imkanı olsun, sağlam zemini bulunca bu milleti tutana aşk olsun. Yürür gider. Yoksa zekâ bir araç sadece. Esas olan bu aracı kullanacak insanın kafa ve gönlüne vicdanlı olmayı sağlayacak, insan onurunu koruyacak ve yaşayacak terbiyeyi de kazandırmak, vermektir.
Bu zekâları Anadolu'nun has mayasıyla mayalamalıyız. Karanlıkların ışığı olmalıyız. Yoksa kontrolsüz güç, güç değildir sözünde olduğu gibi, terbiye edilmeyen, insani değerlerle bezenmeyen, yetiştirilmeyen, vicdani hassasiyeti olmayan zekâ bazen çok tehlikeli bir silaha dönüşebilir. Vicdani eğitimin alfabesi temel eğitim kademelerinde, çocuklara kazandırılır, kazandırılmalıdır.
Akademik alanda başarı elbette çok önemli, çocuklarımıza bu alanda her türlü desteği vermeliyiz. Ancak temel eğitim de verilmesi gereken ahlakı, irfanı, milli, insani temel eğitimi Akademik bilgiye, LGS'ye kurban edilmemeli.
Temel eğitimin temel amacı "İlla edep illa edep" merkezli zekâ, akıl ve gönül eğitimi olmalı. Böylece iyi eğitim nasıl olmalı sorusunun cevabı da kendiliğinden verilmiş olacaktır: "İyi insan olmak."
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025