II. Dünya Savaşı'nın ardından meydanlardaki çatışmalar sona ermiş olsa da, Batının tarih boyunca değişmeyen emperyalist zihniyeti günümüzde farklı yöntemlerle devam etmektedir.
Bu tarihten itibaren ortaya atılan "küreselleşme" kavramı ülkeleri topyekün ve savaşsız ele geçirmenin gizli silahı olmuştur.
Toplumları ekonomik, kültürel, siyasi vs. her sahada etkisi altına alabilen bu esnek kavram fertleri başka bir ülkenin egemenliğine sokan zahmetsiz bir işgal taktiğidir.
Küresel dünya, sınırların kalktığı tek tip insan modelini benimsemiş bir kültürün, bir inancın etrafında kenetlenmiş bir dünya devletini hedeflemektedir.
ABD'nin başını çektiği küresel güçler böylece her imkanını kullandırmaya hazır kukla idareler ve halklar peşindedir.
Evrenselleşme sloganıyla büyük bir kültürel yozlaşmaya uğrayan ülkeler görkemli reklamlar ve göz boyayan ifadelerle takdim edilen farklı kültürlerin etkisine girmekte, milli değerler ve milli kültür zaman içinde gereksiz hale getirilmektedir.
Özellikle ABD'nin önemli bir bütçe ayırdığı bu kültür aktarımı, fast food yiyecek dükkanlarından ismini okuyamadığımız yabancı giyim mağazalarına ve dünya görüşümüze kadar sosyal hayatın her sahasında karşımıza çıkmaktadır.
Bu yol, öyle ince bir sömürü yöntemidir ki, fikrî boyutta gönül rızasıyla gerçekleşen erozyon kalenin içten fethedilmesi gibi kan akıtmadan yapılan bir işgal manası taşır.
Üstün ve evrensel kültür olarak lanse edilenler bir bir kabul ettirilirken, milletlerin aslî değerleri küçümsenmekte, fertlerde farkında olmadan bir aşağılık duygusu oluşturularak bir daha asla geriye dönülmeyecek köklü bir değişim sağlanmaktadır.
Sosyal hayattaki bu yozlaşma, üstün kültürün temeli gösterilen inancını kabulü de zorunlu kılmaktadır.
İnancın milli birlikteki önemi ortadadır. Bugün Kıbrıs Türk kesiminin, AB üyeliği uğruna, kendini hiçe sayan direnişi bu kültür yozlaşmasının ve manevi değerleri yitirişin sonucudur.
Batı kültürüne ve bu kültürün özü olan inancına olan hayranlık bir milleti benliğinden yok etme noktasına taşımıştır.
Geçmişten günümüze Türkiye üzerindeki hesaplara dikkat edildiğinde, savaş meydanlarında yenilmeyen milletimizin uğradığı kültür erozyonunun sebebi de anlaşılacaktır.
Milletimiz, ABD'nin öncülüğündeki bu küresel işgalin kıskacındadır.
Bir ve beraber olmaya her günkünden fazla ihtiyacımızın olduğu bir zamanda; kimliğini, özünü unutmamış, her türlü sömürgecilik faaliyetlerine karşı milli ve manevi değerlerine sahip çıkacak bir milli kimlik belirlenmelidir.
Aksi halde KKTC halkının uğradığı akıbet farklı kültürleri bünyesinde barındıran Türkiye'yi de yutacaktır.
Bu tarihten itibaren ortaya atılan "küreselleşme" kavramı ülkeleri topyekün ve savaşsız ele geçirmenin gizli silahı olmuştur.
Toplumları ekonomik, kültürel, siyasi vs. her sahada etkisi altına alabilen bu esnek kavram fertleri başka bir ülkenin egemenliğine sokan zahmetsiz bir işgal taktiğidir.
Küresel dünya, sınırların kalktığı tek tip insan modelini benimsemiş bir kültürün, bir inancın etrafında kenetlenmiş bir dünya devletini hedeflemektedir.
ABD'nin başını çektiği küresel güçler böylece her imkanını kullandırmaya hazır kukla idareler ve halklar peşindedir.
Evrenselleşme sloganıyla büyük bir kültürel yozlaşmaya uğrayan ülkeler görkemli reklamlar ve göz boyayan ifadelerle takdim edilen farklı kültürlerin etkisine girmekte, milli değerler ve milli kültür zaman içinde gereksiz hale getirilmektedir.
Özellikle ABD'nin önemli bir bütçe ayırdığı bu kültür aktarımı, fast food yiyecek dükkanlarından ismini okuyamadığımız yabancı giyim mağazalarına ve dünya görüşümüze kadar sosyal hayatın her sahasında karşımıza çıkmaktadır.
Bu yol, öyle ince bir sömürü yöntemidir ki, fikrî boyutta gönül rızasıyla gerçekleşen erozyon kalenin içten fethedilmesi gibi kan akıtmadan yapılan bir işgal manası taşır.
Üstün ve evrensel kültür olarak lanse edilenler bir bir kabul ettirilirken, milletlerin aslî değerleri küçümsenmekte, fertlerde farkında olmadan bir aşağılık duygusu oluşturularak bir daha asla geriye dönülmeyecek köklü bir değişim sağlanmaktadır.
Sosyal hayattaki bu yozlaşma, üstün kültürün temeli gösterilen inancını kabulü de zorunlu kılmaktadır.
İnancın milli birlikteki önemi ortadadır. Bugün Kıbrıs Türk kesiminin, AB üyeliği uğruna, kendini hiçe sayan direnişi bu kültür yozlaşmasının ve manevi değerleri yitirişin sonucudur.
Batı kültürüne ve bu kültürün özü olan inancına olan hayranlık bir milleti benliğinden yok etme noktasına taşımıştır.
Geçmişten günümüze Türkiye üzerindeki hesaplara dikkat edildiğinde, savaş meydanlarında yenilmeyen milletimizin uğradığı kültür erozyonunun sebebi de anlaşılacaktır.
Milletimiz, ABD'nin öncülüğündeki bu küresel işgalin kıskacındadır.
Bir ve beraber olmaya her günkünden fazla ihtiyacımızın olduğu bir zamanda; kimliğini, özünü unutmamış, her türlü sömürgecilik faaliyetlerine karşı milli ve manevi değerlerine sahip çıkacak bir milli kimlik belirlenmelidir.
Aksi halde KKTC halkının uğradığı akıbet farklı kültürleri bünyesinde barındıran Türkiye'yi de yutacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Kibarlı / diğer yazıları
- Başlıksız... / 19.01.2003
- Küreselleşme milliliği bitirir / 17.01.2003
- Kıbrıs'ta milli bütünlük dini bütünlükten geçer / 16.01.2003
- Asıl hedef başka / 15.01.2003
- Ekonomide kalıcı çözüm için / 11.01.2003
- Türkiye güçlü olmaya mecburdur / 09.01.2003
- Türkiye, savaşı önleyebilecek güçtedir / 08.01.2003
- Yabancılara el açmaktan kurtulmalıyız / 24.11.2002
- Türkiye yol ayrımında / 23.11.2002
- IMF ile bu iş olmaz / 19.11.2002
- Küreselleşme milliliği bitirir / 17.01.2003
- Kıbrıs'ta milli bütünlük dini bütünlükten geçer / 16.01.2003
- Asıl hedef başka / 15.01.2003
- Ekonomide kalıcı çözüm için / 11.01.2003
- Türkiye güçlü olmaya mecburdur / 09.01.2003
- Türkiye, savaşı önleyebilecek güçtedir / 08.01.2003
- Yabancılara el açmaktan kurtulmalıyız / 24.11.2002
- Türkiye yol ayrımında / 23.11.2002
- IMF ile bu iş olmaz / 19.11.2002