Bugün Kıbrıs dâvâsı, Ada'daki Türk nüfus ve Türk toprakları açısından 1974'ten daha kritik bir sürece girmiştir.
74 Harekâtı neticesinde Türkiye'nin garantörlüğünde kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, her ne kadar dünya nezdinde tanınmasa da, varlığı inkâr edilemez bir noktada idi.
Stratejik konumu sebebiyle tarih boyunca Batı'nın Ortadoğu'ya ve Akdeniz'e hakimiyetinde kilit olan bu Ada, her devirde egemenlik savaşlarına sahne olmuş, Türkiye'nin AB'ye üyeliği aşamasında ise, masa başında bırakılması istenen ilk şart olarak önümüze koyulmuştur.
11 Kasım 2002 tarihli Annan Planı, bu şartın gereğidir. İçerdiği hükümler sebebiyle Ada'daki Türklerin Rum Devleti içinde, "parça bir devlete" sahip olduğu tezini işleyen plan, egemen ve eşit konumda olmayan bu kesim üzerinde Türkiye'nin garantörlük haklarını da sulandırmaktadır.
Plan ile şu anda % 33 oranındaki toprak hakkı % 27-28'e indirilmekte; bu orana da 50-60 bin Rum'un tekrar bölgeye yerleşme imkanı dahil edilmektedir.
Barış ve uzlaşma her iki tarafın isteğidir. Ancak, AB'yi tarihten gelen birlikteliği ile arkasına almış Rum Kesimi'ni destekleyen ve Türk'ü hiçe sayan bir plana evet demek, Türk halkı ve devleti için bir barış değil, yalnızca masa başında kabul edilmiş bir esarettir.
Bir süredir Kıbrıs Türk Kesimi'nde, planın Sn. Denktaş tarafından imzalanmadığı ve planın derhal hayata geçirilmesi ile ilgili mitingler düzenlenmektedir.
Yukarıdaki maddelerin iyi değerlendirildiğinde, Türk'ü hiçe sayan bu düzenlemeyi, halkın desteklemesi imkansızdır.
Düzenlenen mitingler sadece AB taraftarlarının ve özellikle Rum Kesimi'nin organizesiyle yapılan ve Türk halkına para karşılığı meydanlara doldurulduğu suni bir tepkidir.
Bu tarz organizasyonlar Rum'un idealine ve Enosis'e hizmetten başka bir şey değildir.
Egemenlik hakları para ile satın alınmaya çalışılan Türk Kesimi'ne, AB üyeliği ile milli gelirin kişi başına 9000 $'a çıkacağı telkin edilmektedir.
KKTC, Rum tarafına göre bugün ekonomik olarak çok daha geri olabilir.
Ancak bu tablonun alınacak ciddi tedbirler ve hayata geçirilerek projelerle değişmesi mümkündür.
İktisadi refah maksadıyla özgürlüğünden vazgeçme noktasına gelen halk, Türkiye'nin de destekleyeceği projelerle Rum tarafından da rahat imkanlara kavuşturulabilir.
Miting alanlarını dolduran insanların elinde KKTC veya Türk bayraklarının değil de, AB bayraklarının dalgalanması aslında maddiyat karşısında kutsal değerlerinin hiçe sayabilen bu toplumun geldiği acı akıbetin bir göstergesidir.
Zira, KKTC halkı, Sn. Denktaş'ın da payının bulunduğu yanlış politikalar neticesinde bugün manevi değerlerinden çok uzaktır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, dini bütünlük milli bütünlüğün teminatıdır.
İnancı sağlam olmayan toplumların, KKTC de olduğu gibi basit çıkarlarla vatanını dahi gözden çıkarması ise gayet tabiidir.
Bu sebeple, Kıbrıslı Türk gençleri için acil olarak din eğitimine dayalı bir program hayata geçirilmelidir.
Boşluktaki bu halk dinine sarılarak, esasen vatanına da sahip çıkmasını öğrenecektir.
Günümüzde Kıbrıs'ta görülen bu fotoğraf, yakın gelecekte Türkiye'yi de bekleyen acı sondur.
Tıpkı Kıbrıs Ada'sı gibi stratejik bir konumdaki Türkiye üzerindeki hesaplar henüz sona ermiş değilken, çeşitli oyunlarla inancından dolayısıyla özünden uzaklaştırılan Türk halkının da, birlik harcı ve vatan kavramı zamanla değerini yitirecektir.
Neticede, başta Güneydoğu Bölgemiz olmak üzere tüm vatan sathının tıpkı Kıbrıslı Türkler gibi elde başka ülkelerin bayrakları, Türkiye'den bir şekilde ayrılmanın hesabını yapan vatandaşlarımızla dolması işten bile değildir.
Bu nedenle, KKTC'de başlatılması şart olan milli ve manevi eğitim programının benzerinin Türkiye'deki gençliğimize de uygulanması, milli bütünlüğümüz için bizce olmazsa olmaz bir zorunluluktur.
Annan Planı ile Türkleri hiçe sayarak çözümü arayan Kıbrıs meselesi, dini ve milli bütünlüğünü sağlamış bir Türk tarafı için aşılması zor bir hadise değildir.
Bu noktada desteklediğimiz Sn. Denktaş'ın halletmesi gereken esas mesele, "maddiyat uğruna ver kurtul" diyen halkını, yukarıda bahsettiğimiz noktaya taşımasıdır.
74 Harekâtı neticesinde Türkiye'nin garantörlüğünde kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, her ne kadar dünya nezdinde tanınmasa da, varlığı inkâr edilemez bir noktada idi.
Stratejik konumu sebebiyle tarih boyunca Batı'nın Ortadoğu'ya ve Akdeniz'e hakimiyetinde kilit olan bu Ada, her devirde egemenlik savaşlarına sahne olmuş, Türkiye'nin AB'ye üyeliği aşamasında ise, masa başında bırakılması istenen ilk şart olarak önümüze koyulmuştur.
11 Kasım 2002 tarihli Annan Planı, bu şartın gereğidir. İçerdiği hükümler sebebiyle Ada'daki Türklerin Rum Devleti içinde, "parça bir devlete" sahip olduğu tezini işleyen plan, egemen ve eşit konumda olmayan bu kesim üzerinde Türkiye'nin garantörlük haklarını da sulandırmaktadır.
Plan ile şu anda % 33 oranındaki toprak hakkı % 27-28'e indirilmekte; bu orana da 50-60 bin Rum'un tekrar bölgeye yerleşme imkanı dahil edilmektedir.
Barış ve uzlaşma her iki tarafın isteğidir. Ancak, AB'yi tarihten gelen birlikteliği ile arkasına almış Rum Kesimi'ni destekleyen ve Türk'ü hiçe sayan bir plana evet demek, Türk halkı ve devleti için bir barış değil, yalnızca masa başında kabul edilmiş bir esarettir.
Bir süredir Kıbrıs Türk Kesimi'nde, planın Sn. Denktaş tarafından imzalanmadığı ve planın derhal hayata geçirilmesi ile ilgili mitingler düzenlenmektedir.
Yukarıdaki maddelerin iyi değerlendirildiğinde, Türk'ü hiçe sayan bu düzenlemeyi, halkın desteklemesi imkansızdır.
Düzenlenen mitingler sadece AB taraftarlarının ve özellikle Rum Kesimi'nin organizesiyle yapılan ve Türk halkına para karşılığı meydanlara doldurulduğu suni bir tepkidir.
Bu tarz organizasyonlar Rum'un idealine ve Enosis'e hizmetten başka bir şey değildir.
Egemenlik hakları para ile satın alınmaya çalışılan Türk Kesimi'ne, AB üyeliği ile milli gelirin kişi başına 9000 $'a çıkacağı telkin edilmektedir.
KKTC, Rum tarafına göre bugün ekonomik olarak çok daha geri olabilir.
Ancak bu tablonun alınacak ciddi tedbirler ve hayata geçirilerek projelerle değişmesi mümkündür.
İktisadi refah maksadıyla özgürlüğünden vazgeçme noktasına gelen halk, Türkiye'nin de destekleyeceği projelerle Rum tarafından da rahat imkanlara kavuşturulabilir.
Miting alanlarını dolduran insanların elinde KKTC veya Türk bayraklarının değil de, AB bayraklarının dalgalanması aslında maddiyat karşısında kutsal değerlerinin hiçe sayabilen bu toplumun geldiği acı akıbetin bir göstergesidir.
Zira, KKTC halkı, Sn. Denktaş'ın da payının bulunduğu yanlış politikalar neticesinde bugün manevi değerlerinden çok uzaktır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, dini bütünlük milli bütünlüğün teminatıdır.
İnancı sağlam olmayan toplumların, KKTC de olduğu gibi basit çıkarlarla vatanını dahi gözden çıkarması ise gayet tabiidir.
Bu sebeple, Kıbrıslı Türk gençleri için acil olarak din eğitimine dayalı bir program hayata geçirilmelidir.
Boşluktaki bu halk dinine sarılarak, esasen vatanına da sahip çıkmasını öğrenecektir.
Günümüzde Kıbrıs'ta görülen bu fotoğraf, yakın gelecekte Türkiye'yi de bekleyen acı sondur.
Tıpkı Kıbrıs Ada'sı gibi stratejik bir konumdaki Türkiye üzerindeki hesaplar henüz sona ermiş değilken, çeşitli oyunlarla inancından dolayısıyla özünden uzaklaştırılan Türk halkının da, birlik harcı ve vatan kavramı zamanla değerini yitirecektir.
Neticede, başta Güneydoğu Bölgemiz olmak üzere tüm vatan sathının tıpkı Kıbrıslı Türkler gibi elde başka ülkelerin bayrakları, Türkiye'den bir şekilde ayrılmanın hesabını yapan vatandaşlarımızla dolması işten bile değildir.
Bu nedenle, KKTC'de başlatılması şart olan milli ve manevi eğitim programının benzerinin Türkiye'deki gençliğimize de uygulanması, milli bütünlüğümüz için bizce olmazsa olmaz bir zorunluluktur.
Annan Planı ile Türkleri hiçe sayarak çözümü arayan Kıbrıs meselesi, dini ve milli bütünlüğünü sağlamış bir Türk tarafı için aşılması zor bir hadise değildir.
Bu noktada desteklediğimiz Sn. Denktaş'ın halletmesi gereken esas mesele, "maddiyat uğruna ver kurtul" diyen halkını, yukarıda bahsettiğimiz noktaya taşımasıdır.
Hüseyin Kibarlı / diğer yazıları
- Başlıksız... / 19.01.2003
- Küreselleşme milliliği bitirir / 17.01.2003
- Kıbrıs'ta milli bütünlük dini bütünlükten geçer / 16.01.2003
- Asıl hedef başka / 15.01.2003
- Ekonomide kalıcı çözüm için / 11.01.2003
- Türkiye güçlü olmaya mecburdur / 09.01.2003
- Türkiye, savaşı önleyebilecek güçtedir / 08.01.2003
- Yabancılara el açmaktan kurtulmalıyız / 24.11.2002
- Türkiye yol ayrımında / 23.11.2002
- IMF ile bu iş olmaz / 19.11.2002
- Küreselleşme milliliği bitirir / 17.01.2003
- Kıbrıs'ta milli bütünlük dini bütünlükten geçer / 16.01.2003
- Asıl hedef başka / 15.01.2003
- Ekonomide kalıcı çözüm için / 11.01.2003
- Türkiye güçlü olmaya mecburdur / 09.01.2003
- Türkiye, savaşı önleyebilecek güçtedir / 08.01.2003
- Yabancılara el açmaktan kurtulmalıyız / 24.11.2002
- Türkiye yol ayrımında / 23.11.2002
- IMF ile bu iş olmaz / 19.11.2002