Kur'an, Allah adına ıslah çalışması yapan şahıslar hakkında birkaç ayette şöyle buyuruyor:
"Sizden önceki kuşaklardan, onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler, onlar suçlu ve günahkârdırlar." (Hud: 116).
"Halkı ıslah eden kimseler varken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi." (Hud: 117).
Her kavmin kendisine gönderilen peygambere muhalefet ettiği Kur'an'dan apaçık bir şekilde anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle, gelen her peygamber bir kavme muhalefet etmek için gelmiştir.
Peygamberler, halkın yaşantı düzeniyle ilgisi bulunmayan birtakım sözleri semavi bir dille söyleyerek onlara muhalefet etmiyordu. Kur'an-ı Kerim, peygamberlerin halka muhalefet nedenini de, halkın peygamberlere muhalefet nedenini de ve yine bu muhalefet etme hastalığına yakalananların da ve bu hastalığa yakalanmayan insanların kafalarında kargaşa yaratacak bir takım mantıkları uyduranların da kimler olduğunu tümüyle beyan etmiştir.
Kur'an; o tür insanlardan peygamberlere muhalefet etmelerinin asıl nedeninin, "refah" içerisindeki yaşantılarının olduğunu beyan buyurmuştur. Diğer bir ifadeyle, onların sahip oldukları yaşamın, zalimane bir nizam olduğunu açıklamıştır.
"Biz hangi ülkeye bir uyarıcı-korkutucu gönderdiysek, mutlaka oranın refah içinde şımaran önde gelenleri 'gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz' demişlerdi." (Sebe: 34).
"İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete peygamber göndermiş olmayalım, mutlaka onun refah içinde şımarıp azan önde gelenleri (şöyle) demişlerdir: 'Gerçek şu ki, biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların üzerine (eserlerine) uymuşlarız.
(O peygamberlerden her biri de) şöyle demiştir: 'Ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?' Onlar da demişlerdir ki: Doğrusu biz kendisiyle gönderildiğiniz şeye (karşı) kâfir olanlardanız." (Zuhruf: 23).
Bu son ayet:
1- Peygamberimizin de böyle bir sorunla karşı karşıya kaldığını,
2- Bu sorunun genel olduğunu,
3- Muhalefet edenlerin asıl dertlerinin, mevcut zalimane düzenin nimetlerinden bolca yararlanmak ve israf etmek olduğunu,
4- "Atalarımız da böyleydi" sözünü çaresizlik ve mahrumiyet içerisinde yaşayanların kafasını karıştırıp, onların da muhalefete destek verip kendi refah düzeyini korumak için uydurduklarına işaret etmektedir. Oysaki onların "Geçmiştekilerin yoluna uymak ve saygı göstermek lazımdır" sözünü uydurup, sonra da o yola en küçük bir saygı göstermedikleri bilinen bir gerçektir.
Her hâlükârda Kur'an, Allah adına ıslah çalışması yapan kimselerin kıyam felsefesinin adaleti ayakta tutmak olduğunu beyan buyuruyor:
"And olsun, biz peygamberlerimizi apaçık olan belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik." (Hadid: 25).
Islah çalışması yapan Allah dostlarının böylesine bir hedefi olduğu için haliyle toplumsal adaleti bozan kimselerin ve toplum terazisinde ağır basanların bunlara karşı muhalefetleri söz konusudur. Ebu Sufyan, Muaviye, Yezid ve diğer zalim otoritelerin kendine bağlı ya da emri altındaki insanların, peygamber evlatlarına karşı kendilerini feda edecek derecede muhalefet etmelerinin sırrı bu idi.
Şu halde Kureyş büyüklerinin Resûlullah ile, Firavun'un Musa ile, Nemrud'un İbrahim ile, Muaviye'nin Ali ile ve Yezid'in de Hüseyin ile muhalefet etmesi bir takım esaslar üzerinedir.
"Sizden önceki kuşaklardan, onlardan kurtardığımız pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi (akıl sahibi, nefsine hâkim olan ) kişiler bulunmalı değil miydi?" (Hud: 116) ayetine gelince, bu ayetten de birkaç sonuç ortaya çıkıyor:
1- Yeryüzünde fesadı yasaklamak ve onunla mücadele etmek farzdır.
2- Az bir sayıda olmak yeterli değildir.
3- Fesadın ana illeti bol nimet içerisinde yaşamaktır.
4- Bir milletin sürekliliğini sağlayan şey adalettir. (Hükümet küfür ile ayakta kalabilir fakat zulümle ayakta kalamaz).
"Sizden önceki kuşaklardan, onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler, onlar suçlu ve günahkârdırlar." (Hud: 116).
"Halkı ıslah eden kimseler varken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi." (Hud: 117).
Her kavmin kendisine gönderilen peygambere muhalefet ettiği Kur'an'dan apaçık bir şekilde anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle, gelen her peygamber bir kavme muhalefet etmek için gelmiştir.
Peygamberler, halkın yaşantı düzeniyle ilgisi bulunmayan birtakım sözleri semavi bir dille söyleyerek onlara muhalefet etmiyordu. Kur'an-ı Kerim, peygamberlerin halka muhalefet nedenini de, halkın peygamberlere muhalefet nedenini de ve yine bu muhalefet etme hastalığına yakalananların da ve bu hastalığa yakalanmayan insanların kafalarında kargaşa yaratacak bir takım mantıkları uyduranların da kimler olduğunu tümüyle beyan etmiştir.
Kur'an; o tür insanlardan peygamberlere muhalefet etmelerinin asıl nedeninin, "refah" içerisindeki yaşantılarının olduğunu beyan buyurmuştur. Diğer bir ifadeyle, onların sahip oldukları yaşamın, zalimane bir nizam olduğunu açıklamıştır.
"Biz hangi ülkeye bir uyarıcı-korkutucu gönderdiysek, mutlaka oranın refah içinde şımaran önde gelenleri 'gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz' demişlerdi." (Sebe: 34).
"İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete peygamber göndermiş olmayalım, mutlaka onun refah içinde şımarıp azan önde gelenleri (şöyle) demişlerdir: 'Gerçek şu ki, biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların üzerine (eserlerine) uymuşlarız.
(O peygamberlerden her biri de) şöyle demiştir: 'Ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?' Onlar da demişlerdir ki: Doğrusu biz kendisiyle gönderildiğiniz şeye (karşı) kâfir olanlardanız." (Zuhruf: 23).
Bu son ayet:
1- Peygamberimizin de böyle bir sorunla karşı karşıya kaldığını,
2- Bu sorunun genel olduğunu,
3- Muhalefet edenlerin asıl dertlerinin, mevcut zalimane düzenin nimetlerinden bolca yararlanmak ve israf etmek olduğunu,
4- "Atalarımız da böyleydi" sözünü çaresizlik ve mahrumiyet içerisinde yaşayanların kafasını karıştırıp, onların da muhalefete destek verip kendi refah düzeyini korumak için uydurduklarına işaret etmektedir. Oysaki onların "Geçmiştekilerin yoluna uymak ve saygı göstermek lazımdır" sözünü uydurup, sonra da o yola en küçük bir saygı göstermedikleri bilinen bir gerçektir.
Her hâlükârda Kur'an, Allah adına ıslah çalışması yapan kimselerin kıyam felsefesinin adaleti ayakta tutmak olduğunu beyan buyuruyor:
"And olsun, biz peygamberlerimizi apaçık olan belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik." (Hadid: 25).
Islah çalışması yapan Allah dostlarının böylesine bir hedefi olduğu için haliyle toplumsal adaleti bozan kimselerin ve toplum terazisinde ağır basanların bunlara karşı muhalefetleri söz konusudur. Ebu Sufyan, Muaviye, Yezid ve diğer zalim otoritelerin kendine bağlı ya da emri altındaki insanların, peygamber evlatlarına karşı kendilerini feda edecek derecede muhalefet etmelerinin sırrı bu idi.
Şu halde Kureyş büyüklerinin Resûlullah ile, Firavun'un Musa ile, Nemrud'un İbrahim ile, Muaviye'nin Ali ile ve Yezid'in de Hüseyin ile muhalefet etmesi bir takım esaslar üzerinedir.
"Sizden önceki kuşaklardan, onlardan kurtardığımız pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi (akıl sahibi, nefsine hâkim olan ) kişiler bulunmalı değil miydi?" (Hud: 116) ayetine gelince, bu ayetten de birkaç sonuç ortaya çıkıyor:
1- Yeryüzünde fesadı yasaklamak ve onunla mücadele etmek farzdır.
2- Az bir sayıda olmak yeterli değildir.
3- Fesadın ana illeti bol nimet içerisinde yaşamaktır.
4- Bir milletin sürekliliğini sağlayan şey adalettir. (Hükümet küfür ile ayakta kalabilir fakat zulümle ayakta kalamaz).
Hasan Kanaatlı / diğer yazıları
- Neden yazıyoruz / 16.01.2018
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017