Tescilli yalancı ABD ve dümen suyundaki İngiltere ile Fransa, devletler hukukunu hiçe sayarak Suriye'yi vurdular.
Gerekçeleri, Suriye'nin kimyasal silah kullanması. Hatırlardadır, Saddam için de nükleer silah bulundurduğu iddiasıyla Irak'a çullanmışlar ve ülkenin parçalanmasına neden olmuşlardı. ABD utanmadan ve sıkılmadan, yalan söylediklerini itiraf etmişti sonraları. Nasıl olsa maksat hasıl olmuş, enerji kaynaklarına çöreklenmişlerdi.
Suriye olayında da aynı senaryo sahneye konuldu; dün Irak için uydurulan nükleer silah yalanı, bugün Suriye için kimyasal silah şantajına dönüştü. Emperyalist güçlerin ezelden ebede değişmeyen ihtirası, insanlığın ölümü bahasına, sonuna kadar sömürmek.
ABD ve hempalarının Suriye'yi vurması, Uluslararası Hukuk'un ihlâlidir. Hukukta temel bir kural vardır; müddei (iddia eden) iddiasını ispat zorundadır. Ulus ve Uluslararası düzlemde de hukuk, iddianızı ispatlamanızı yani delillendirmenizi ister.
Kimyasal silah kullanmakla suçlanan Suriye için bu hususun ispatlanması gerekirdi. İddiada bulunan ABD ve ortakları suçun işlendiğini ortaya koyacak 'deliller'i ilgili örgütlere sunar ve sonucunda suçun koşulları oluşmuşsa BM (Birleşmiş Milletler) gereğini yapar, gerekirse güç kullanırdı.
Anlaşılan o ki, ABD ve şerikleri hem kadı hem davacı olmuşlar; hem suçlamışlar hem de cezalandırmışlardır. Bunun adı hayli tenzilatlı ifadeyle, devlet terörüdür.
İddialar infaz edilmeden, Suriye, yetkili örgütleri ülkesine davet ederek gerekli incelemelerin yapılmasını talep etmiştir. Kuştan korkan darı ekmez. Esad kendinden emin olduğu için, gelin olayı araştırın, deme cesaretini göstermiştir.
İddialarını yalan üzerine kuran ABD, baskı yaparak, Kimyasal Silahları Önleme Örgütü'nün hareketini kısıtlamıştır. Örgüt, zamanında olaya müdahale ederek araştırma ve tespitlerini yapamamıştır. "Baskın basanındır" mantığıyla hareket eden ABD, Suriye'yi haklı çıkaracak delilleri ortadan kaldırmak için saldırı gerçekleştirmiştir.
Uluslararası Örgütün yargı organı Uluslararası Ceza Mahkemesi önüne, "insanlığa karşı suç" la çıkarılacak olan Suriye değil, ABD, İngiltere ve Fransa'dır.
Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması, Roma, Cenevre ve Lahey Sözleşmeleri gereği ABD ve ortaklarının yargılanması, İnsancıl Hukukun uygulanması koşuludur.
Adalet ve suçluların yargılanabilmesi için;
1- BM Genel Kurulu'nun olağanüstü toplanması, BM İnsan Hakları Komisyonu'nun denetiminde oluşturulacak tarafsız, objektif uzman bilirkişilerden oluşacak komisyonun, kimyasal silah konusunda inceleme yapıp, rapor sunmasının karar metnine yazılması,
2- Uzman kuruluşun raporu delil tespiti ve sorumlusunu belirlerse yaptırım uygulanır. Suriye suçlu bulunursa, insanlığa karşı suç nedeniyle UCM'ye sevk edilir BM Güvenlik Konseyi kararı ile. Rusya veto koyarsa sevk olayı gerçekleşmez. Suriye UCM kurucu sözleşmesine (Roma) üye olmadığından Suriye yetkilileri ancak BM Güvenlik Konseyi kararı ile UCM'de yargılanabilir. ABD için de durum aynıdır. ABD önceleri sözleşmeye imza koyarak UCM'nin yargı yetkisini kabul etmişken sonraları imzasını geri çekmiştir. Nedeni açık? ABD'nin en başta kendisi işlediği insanlığa karşı suçlardan dolayı yargılanacaktı. Şimdi yargılanabilmesi için tıpkı Suriye gibi üye olmayan devletler için aranan BM Güvenlik Konseyi kararı gerekiyor. Konsey üyesi ülkelerden biri hayır derse, yani veto hakkını kullanırsa karar çıkmaz. ABD de konsey üyesi olarak veto hakkını kullanır ve yargılanmasını önler.
İçerde olduğu gibi Devletler Hukuku'nda da üstünlerin hukuku şimdilik galebe gelmiştir.
Haklı olan değil de, güçlü olan kazanmaktadır.
Gerekçeleri, Suriye'nin kimyasal silah kullanması. Hatırlardadır, Saddam için de nükleer silah bulundurduğu iddiasıyla Irak'a çullanmışlar ve ülkenin parçalanmasına neden olmuşlardı. ABD utanmadan ve sıkılmadan, yalan söylediklerini itiraf etmişti sonraları. Nasıl olsa maksat hasıl olmuş, enerji kaynaklarına çöreklenmişlerdi.
Suriye olayında da aynı senaryo sahneye konuldu; dün Irak için uydurulan nükleer silah yalanı, bugün Suriye için kimyasal silah şantajına dönüştü. Emperyalist güçlerin ezelden ebede değişmeyen ihtirası, insanlığın ölümü bahasına, sonuna kadar sömürmek.
ABD ve hempalarının Suriye'yi vurması, Uluslararası Hukuk'un ihlâlidir. Hukukta temel bir kural vardır; müddei (iddia eden) iddiasını ispat zorundadır. Ulus ve Uluslararası düzlemde de hukuk, iddianızı ispatlamanızı yani delillendirmenizi ister.
Kimyasal silah kullanmakla suçlanan Suriye için bu hususun ispatlanması gerekirdi. İddiada bulunan ABD ve ortakları suçun işlendiğini ortaya koyacak 'deliller'i ilgili örgütlere sunar ve sonucunda suçun koşulları oluşmuşsa BM (Birleşmiş Milletler) gereğini yapar, gerekirse güç kullanırdı.
Anlaşılan o ki, ABD ve şerikleri hem kadı hem davacı olmuşlar; hem suçlamışlar hem de cezalandırmışlardır. Bunun adı hayli tenzilatlı ifadeyle, devlet terörüdür.
İddialar infaz edilmeden, Suriye, yetkili örgütleri ülkesine davet ederek gerekli incelemelerin yapılmasını talep etmiştir. Kuştan korkan darı ekmez. Esad kendinden emin olduğu için, gelin olayı araştırın, deme cesaretini göstermiştir.
İddialarını yalan üzerine kuran ABD, baskı yaparak, Kimyasal Silahları Önleme Örgütü'nün hareketini kısıtlamıştır. Örgüt, zamanında olaya müdahale ederek araştırma ve tespitlerini yapamamıştır. "Baskın basanındır" mantığıyla hareket eden ABD, Suriye'yi haklı çıkaracak delilleri ortadan kaldırmak için saldırı gerçekleştirmiştir.
Uluslararası Örgütün yargı organı Uluslararası Ceza Mahkemesi önüne, "insanlığa karşı suç" la çıkarılacak olan Suriye değil, ABD, İngiltere ve Fransa'dır.
Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması, Roma, Cenevre ve Lahey Sözleşmeleri gereği ABD ve ortaklarının yargılanması, İnsancıl Hukukun uygulanması koşuludur.
Adalet ve suçluların yargılanabilmesi için;
1- BM Genel Kurulu'nun olağanüstü toplanması, BM İnsan Hakları Komisyonu'nun denetiminde oluşturulacak tarafsız, objektif uzman bilirkişilerden oluşacak komisyonun, kimyasal silah konusunda inceleme yapıp, rapor sunmasının karar metnine yazılması,
2- Uzman kuruluşun raporu delil tespiti ve sorumlusunu belirlerse yaptırım uygulanır. Suriye suçlu bulunursa, insanlığa karşı suç nedeniyle UCM'ye sevk edilir BM Güvenlik Konseyi kararı ile. Rusya veto koyarsa sevk olayı gerçekleşmez. Suriye UCM kurucu sözleşmesine (Roma) üye olmadığından Suriye yetkilileri ancak BM Güvenlik Konseyi kararı ile UCM'de yargılanabilir. ABD için de durum aynıdır. ABD önceleri sözleşmeye imza koyarak UCM'nin yargı yetkisini kabul etmişken sonraları imzasını geri çekmiştir. Nedeni açık? ABD'nin en başta kendisi işlediği insanlığa karşı suçlardan dolayı yargılanacaktı. Şimdi yargılanabilmesi için tıpkı Suriye gibi üye olmayan devletler için aranan BM Güvenlik Konseyi kararı gerekiyor. Konsey üyesi ülkelerden biri hayır derse, yani veto hakkını kullanırsa karar çıkmaz. ABD de konsey üyesi olarak veto hakkını kullanır ve yargılanmasını önler.
İçerde olduğu gibi Devletler Hukuku'nda da üstünlerin hukuku şimdilik galebe gelmiştir.
Haklı olan değil de, güçlü olan kazanmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023