Türkiye’nin ekonomi gündeminde çift hanede artmaya devam eden işsizlik rakamları ve hükümetin memurlar için düşündüğü cılız zam miktarı var.
Önce işsizlik rakamlarından başlayalım.
Açıklanan Şubat ayı verilerine göre, resmi işsizlik oranı yüzde 10,4’e yükseldi. Buna göre Ocak ayında bir işi olan 57 bin kişi Şubat ayında işsiz kaldı.
Tabi, her zaman ifade ettiğimiz gibi bunlar resmi rakamlar. Bu rakamlara iş bulmaktan ümidini kesenler, yılın belirli döneminde az da olsa çalışanlar, iş bulma kurumuna müracaat etmeyenler, herhangi bir geliri ve sosyal güvencesi olmayan ücretsiz aile işçileri ve daha birçok gerçek işsiz dahil edilmiyor. Bunları da ilave ettiğimizde işsiz sayısı 10 milyonu buluyor.
Her şeyden önemlisi, 2000 yılında 143 bin olan üniversiteli işsiz sayısı, 2012’de 376 bine yükseldi. Bu rakam işsizlik oranının yüzde 12,5’i anlamına geliyor ve bu oranla Türkiye OECD birincisi… Yüzde 21 işsizlik oranıyla AB’nin en kötüsü olan İspanya’da bile üniversiteli işsizlerin oranı yüzde 8,1…
Ve bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen siyasilerimiz hala ekonomiyi tozpembe göstermeye devam ediyor. Siyasilerimiz herhalde hipnoz yoluyla vatandaşı ikna etmeye çalışıyor. İşsize, “Hayır sen iş sahibisin”, aşsıza “Sen toksun”, işçiye, emekliye, memura, emekliye “Sen paşalar gibi yaşıyorsun”, hacizlik tarım köylüsüne, “Sen dünyada bir numarasın” şeklinde yutturulmaya çalışılıyor.
2002’den bu yana yapılan seçimlerin sonuçlarına bakılırsa, milletimiz de yutuyor.
Mevcut siyasi iradenin ve benzerlerinin Türkiye’nin işsizlik sorununu çözmesi asla mümkün değildir. Çünkü akıl aldıkları irade AB, ABD ve onların tetikçiliğini yapan IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlardır.
Bugün bu kapitalist ülkeler, ekonomi sistemlerinin bir gereği olarak belirli bir orandaki işsizliği normal hatta olması gereklidir şeklinde bakmaktadırlar. Bu normal işsizlik oranı kapitalizm için genelde yüzde 5 civarındadır.
Bu manada AB açısından durumu değerlendirirsek, 800 milyon nüfuslu AB, 40 milyon AB vatandaşının işsiz kalmasını normal hatta ekonominin bir kuralı olarak görmektedir.
Türk milletine siyasilerimiz tarafından yıllardır, “AB’ye girersek işsizimiz iş bulacak, aşsızımız aş bulacak” denmişti ve milletimiz bu tür siyasileri iş başına getirmişti.
Soru şu: Kendi milyonlarca vatandaşına, gencine iş bulmamayı ilke edinmiş olan bir AB iş konusunda senin gözünün yaşına hiç bakar mı? Niçin siyasilerimizin asla kabul olmayacak bu duasına topyekun millet olarak her zaman amin deyip duruyoruz?
Memur maaşlarında da benzer bir durum söz konusu… Resmi enflasyon yüzde 11,14 açıklanmasına rağmen, hükümetin memurlara önerdiği zam oranı 2012 için yüzde 3+3, 2013 için yüzde 2+3…
Memur sendikaları başkanları bu teklif için “Dağ fare doğurdu”, bazıları ise “Dağ fare bile doğurmadı” gibi açıklamalar yaptılar. Yani memurlarımız hala sorunu tam olarak görebilmiş değiller.
IMF ve AB aklıyla devam eden siyasi iradeyi hala “dağ” olarak görebiliyorlar ve ondan çözüm bekliyorlar. Olayın tıkandığı noktanın siyasi irade değil de, akıl aldıkları IMF, AB ve ABD olduğunu fark ettikleri an, çözüme doğru bir adım atmış olacaklardır.
Sadece AKP hükümeti değil, aynı zihniyette olan diğer siyasi iradeler de ne memur ne de işsizlik sorununa bir çözüm bulabilirler.
Milletimiz gerçek bir çözüme kavuşmak istiyorsa, hakkında 7 kez uluslar arası kongre yapılan, yüzlerce akademisyen tarafından takdir edilen ve 100’ü aşkın ülkede kısmen uygulanan Milli Ekonomi Modeli’ni ve onu ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş’ı iş başına getirmelidir.
Önce işsizlik rakamlarından başlayalım.
Açıklanan Şubat ayı verilerine göre, resmi işsizlik oranı yüzde 10,4’e yükseldi. Buna göre Ocak ayında bir işi olan 57 bin kişi Şubat ayında işsiz kaldı.
Tabi, her zaman ifade ettiğimiz gibi bunlar resmi rakamlar. Bu rakamlara iş bulmaktan ümidini kesenler, yılın belirli döneminde az da olsa çalışanlar, iş bulma kurumuna müracaat etmeyenler, herhangi bir geliri ve sosyal güvencesi olmayan ücretsiz aile işçileri ve daha birçok gerçek işsiz dahil edilmiyor. Bunları da ilave ettiğimizde işsiz sayısı 10 milyonu buluyor.
Her şeyden önemlisi, 2000 yılında 143 bin olan üniversiteli işsiz sayısı, 2012’de 376 bine yükseldi. Bu rakam işsizlik oranının yüzde 12,5’i anlamına geliyor ve bu oranla Türkiye OECD birincisi… Yüzde 21 işsizlik oranıyla AB’nin en kötüsü olan İspanya’da bile üniversiteli işsizlerin oranı yüzde 8,1…
Ve bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen siyasilerimiz hala ekonomiyi tozpembe göstermeye devam ediyor. Siyasilerimiz herhalde hipnoz yoluyla vatandaşı ikna etmeye çalışıyor. İşsize, “Hayır sen iş sahibisin”, aşsıza “Sen toksun”, işçiye, emekliye, memura, emekliye “Sen paşalar gibi yaşıyorsun”, hacizlik tarım köylüsüne, “Sen dünyada bir numarasın” şeklinde yutturulmaya çalışılıyor.
2002’den bu yana yapılan seçimlerin sonuçlarına bakılırsa, milletimiz de yutuyor.
Mevcut siyasi iradenin ve benzerlerinin Türkiye’nin işsizlik sorununu çözmesi asla mümkün değildir. Çünkü akıl aldıkları irade AB, ABD ve onların tetikçiliğini yapan IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlardır.
Bugün bu kapitalist ülkeler, ekonomi sistemlerinin bir gereği olarak belirli bir orandaki işsizliği normal hatta olması gereklidir şeklinde bakmaktadırlar. Bu normal işsizlik oranı kapitalizm için genelde yüzde 5 civarındadır.
Bu manada AB açısından durumu değerlendirirsek, 800 milyon nüfuslu AB, 40 milyon AB vatandaşının işsiz kalmasını normal hatta ekonominin bir kuralı olarak görmektedir.
Türk milletine siyasilerimiz tarafından yıllardır, “AB’ye girersek işsizimiz iş bulacak, aşsızımız aş bulacak” denmişti ve milletimiz bu tür siyasileri iş başına getirmişti.
Soru şu: Kendi milyonlarca vatandaşına, gencine iş bulmamayı ilke edinmiş olan bir AB iş konusunda senin gözünün yaşına hiç bakar mı? Niçin siyasilerimizin asla kabul olmayacak bu duasına topyekun millet olarak her zaman amin deyip duruyoruz?
Memur maaşlarında da benzer bir durum söz konusu… Resmi enflasyon yüzde 11,14 açıklanmasına rağmen, hükümetin memurlara önerdiği zam oranı 2012 için yüzde 3+3, 2013 için yüzde 2+3…
Memur sendikaları başkanları bu teklif için “Dağ fare doğurdu”, bazıları ise “Dağ fare bile doğurmadı” gibi açıklamalar yaptılar. Yani memurlarımız hala sorunu tam olarak görebilmiş değiller.
IMF ve AB aklıyla devam eden siyasi iradeyi hala “dağ” olarak görebiliyorlar ve ondan çözüm bekliyorlar. Olayın tıkandığı noktanın siyasi irade değil de, akıl aldıkları IMF, AB ve ABD olduğunu fark ettikleri an, çözüme doğru bir adım atmış olacaklardır.
Sadece AKP hükümeti değil, aynı zihniyette olan diğer siyasi iradeler de ne memur ne de işsizlik sorununa bir çözüm bulabilirler.
Milletimiz gerçek bir çözüme kavuşmak istiyorsa, hakkında 7 kez uluslar arası kongre yapılan, yüzlerce akademisyen tarafından takdir edilen ve 100’ü aşkın ülkede kısmen uygulanan Milli Ekonomi Modeli’ni ve onu ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş’ı iş başına getirmelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025