Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) rakamlarına göre işsizlik oranı yüzde 9,8, işsiz sayısı 2 milyon 615 bin kişi ve istihdam edilenler 24 milyon 110 bin kişi…
Her zaman ifade ettiğimiz gibi bu işsizlik rakamları gerçekleri yansıtmıyor.
Siyasi iradenin “ekonomi iyi gidiyor”, “istikrar devam ediyor” tarzındaki iddialarının yalanlanmaması için bu tür rakamlar da masa başı çalışmalarıyla iyileştirmeye tabi tutuluyor.
Bu iyileştirme değişik şekillerde olabiliyor. Bir grup vatandaş gerçekte işsiz olmasına rağmen değişik bahanelerle istihdam rakamlarına dahil ediliyor, önemli bir grubu da çalışma potansiyeli yok olarak kabul ediliyor.
Şimdi yine TÜİK’in rakamlarıyla ne demek istediğimizi ifade etmeye çalışalım.
700 bin kişi, son üç ayda bir gün bile çalışsa bir işte çalıştığı için “eksik istihdam” adı altında iş sahibi kabul ediliyor. 1 milyon 700 bin kişi, çalışmaya hazır olduğu halde umudunu yitirdiği için iş aramaktan vazgeçmiş durumda, bunlar da işsizlik rakamlarına dahil değiller.
Bunlar da ilave edildiğinde işsiz sayısı 4 milyon 600 kişiye, işsizlik oranı da yüzde 18’e çıkıyor.
Dahası da var. Yaklaşık 3 milyon kişi, hiçbir geliri ve sosyal güvencesi olmadığı halde “ücretsiz aile işçisi” olarak tanımlanıp, çalışıyor kabul ediliyor.
İşsiz sayısı bu rakam da ilave edildiğinde 7 milyon 600 bin kişiye çıkıyor.
Türkiye’nin nüfusu 74 milyon kişi ve bu nüfus içinde çalışabilir nüfus 53 milyon kişi…
İstihdam rakamını çalışabilir nüfustan düştüğümüzde 29 milyon kişi eder.
Yani 29 milyon kişi çalışma kabiliyetine sahip olmasına rağmen uygun ortam ve iş bulamadığından dolayı çalışamamaktadır. Bu rakama istihdam rakamlarının içinde gösterilip çalışıyor kabul edildiği halde gerçekte iş sahibi olmayan eksik istihdam ve ücretsiz aile işçileri de dahil edildiğinde 33 milyon kişi eder. İşte bu rakam Türkiye’nin gerçek işsiz rakamıdır. İşsizlik oranı ise gerçekte yüzde 45’leri bulmaktadır.
Resmi olarak açıklanan 2 milyon 615 bin nerede, gerçekte 33 milyon işsiz nerede…
Bir başka açıdan istihdam rakamlarına bakalım.
Her bir asgari ücretli resmi rakamlara göre ortalamada 3 kişiye bakıyor ve asgari ücret yeni zamla birlikte net 701 TL. Bunu üçe böldüğümüzde kişi başına 234 lira gibi komik bir rakam çıkıyor. Şimdi böyle bir sefalet gelirine sahip olanlar iş bulduklarında küçük büyük, kadın erkek fark etmez çalışma ihtiyacı hissetmezler mi? Elbette ki hissederler.
5 milyon asgari ücretlinin sefalet maaşına talim eden çalışmaya da muhtaç 10 milyon kişisi var. Ama resmi rakamlar 2 milyon 615 bin işsizden bahsediyor. Bu açıdan da bakıldığında bu rakamlar gerçeklerden çok uzak.
Gerçekleri gizleyerek Türkiye’yi daha sağlıklı bir geleceğe asla taşıyamazsınız. Önemli olan problemi reel olarak tespit edip ardından da çözüme doğru adım atmaktır.
İşsizliğin temel nedeni, üretimin yeterli olmamasıdır. Üretimin yeterli olmamasının nedeni ise üretilen ürünlere yeterli talebin olmamasıdır.
Esasen şöyle de diyebiliriz: İşsizliğin temel nedeni talep darlığıdır.
O halde yapılması gereken talebi canlandıracak, “talebi tabana yayacak” bir formülün, bir modelin hayata geçirilmesidir.
Şu ana kadar var olan bütün ekonomi modelleri içerisinde talebi tabana yaymaya odaklı, tüketim endeksli tek model Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’dir.
Model getirdiği özgün kaynaklarla devletin elini güçlendirmekte, vatandaşının sırtından geçinen değil, vatandaşına hizmet eden bir devlet anlayışıyla sosyal devlet projelerini hayata geçirmekte ve talebi makmimum verimli hale getirmektedir.
Talebin verimli olması, üretimin de verimli olmasını beraberinde getirecektir.
İşte gelinen bu nokta işsizliğin sıfır olacağı “tam istihdam” noktasıdır.
Her zaman ifade ettiğimiz gibi bu işsizlik rakamları gerçekleri yansıtmıyor.
Siyasi iradenin “ekonomi iyi gidiyor”, “istikrar devam ediyor” tarzındaki iddialarının yalanlanmaması için bu tür rakamlar da masa başı çalışmalarıyla iyileştirmeye tabi tutuluyor.
Bu iyileştirme değişik şekillerde olabiliyor. Bir grup vatandaş gerçekte işsiz olmasına rağmen değişik bahanelerle istihdam rakamlarına dahil ediliyor, önemli bir grubu da çalışma potansiyeli yok olarak kabul ediliyor.
Şimdi yine TÜİK’in rakamlarıyla ne demek istediğimizi ifade etmeye çalışalım.
700 bin kişi, son üç ayda bir gün bile çalışsa bir işte çalıştığı için “eksik istihdam” adı altında iş sahibi kabul ediliyor. 1 milyon 700 bin kişi, çalışmaya hazır olduğu halde umudunu yitirdiği için iş aramaktan vazgeçmiş durumda, bunlar da işsizlik rakamlarına dahil değiller.
Bunlar da ilave edildiğinde işsiz sayısı 4 milyon 600 kişiye, işsizlik oranı da yüzde 18’e çıkıyor.
Dahası da var. Yaklaşık 3 milyon kişi, hiçbir geliri ve sosyal güvencesi olmadığı halde “ücretsiz aile işçisi” olarak tanımlanıp, çalışıyor kabul ediliyor.
İşsiz sayısı bu rakam da ilave edildiğinde 7 milyon 600 bin kişiye çıkıyor.
Türkiye’nin nüfusu 74 milyon kişi ve bu nüfus içinde çalışabilir nüfus 53 milyon kişi…
İstihdam rakamını çalışabilir nüfustan düştüğümüzde 29 milyon kişi eder.
Yani 29 milyon kişi çalışma kabiliyetine sahip olmasına rağmen uygun ortam ve iş bulamadığından dolayı çalışamamaktadır. Bu rakama istihdam rakamlarının içinde gösterilip çalışıyor kabul edildiği halde gerçekte iş sahibi olmayan eksik istihdam ve ücretsiz aile işçileri de dahil edildiğinde 33 milyon kişi eder. İşte bu rakam Türkiye’nin gerçek işsiz rakamıdır. İşsizlik oranı ise gerçekte yüzde 45’leri bulmaktadır.
Resmi olarak açıklanan 2 milyon 615 bin nerede, gerçekte 33 milyon işsiz nerede…
Bir başka açıdan istihdam rakamlarına bakalım.
Her bir asgari ücretli resmi rakamlara göre ortalamada 3 kişiye bakıyor ve asgari ücret yeni zamla birlikte net 701 TL. Bunu üçe böldüğümüzde kişi başına 234 lira gibi komik bir rakam çıkıyor. Şimdi böyle bir sefalet gelirine sahip olanlar iş bulduklarında küçük büyük, kadın erkek fark etmez çalışma ihtiyacı hissetmezler mi? Elbette ki hissederler.
5 milyon asgari ücretlinin sefalet maaşına talim eden çalışmaya da muhtaç 10 milyon kişisi var. Ama resmi rakamlar 2 milyon 615 bin işsizden bahsediyor. Bu açıdan da bakıldığında bu rakamlar gerçeklerden çok uzak.
Gerçekleri gizleyerek Türkiye’yi daha sağlıklı bir geleceğe asla taşıyamazsınız. Önemli olan problemi reel olarak tespit edip ardından da çözüme doğru adım atmaktır.
İşsizliğin temel nedeni, üretimin yeterli olmamasıdır. Üretimin yeterli olmamasının nedeni ise üretilen ürünlere yeterli talebin olmamasıdır.
Esasen şöyle de diyebiliriz: İşsizliğin temel nedeni talep darlığıdır.
O halde yapılması gereken talebi canlandıracak, “talebi tabana yayacak” bir formülün, bir modelin hayata geçirilmesidir.
Şu ana kadar var olan bütün ekonomi modelleri içerisinde talebi tabana yaymaya odaklı, tüketim endeksli tek model Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’dir.
Model getirdiği özgün kaynaklarla devletin elini güçlendirmekte, vatandaşının sırtından geçinen değil, vatandaşına hizmet eden bir devlet anlayışıyla sosyal devlet projelerini hayata geçirmekte ve talebi makmimum verimli hale getirmektedir.
Talebin verimli olması, üretimin de verimli olmasını beraberinde getirecektir.
İşte gelinen bu nokta işsizliğin sıfır olacağı “tam istihdam” noktasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025