Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: "İslam toplumuna dahil olan birtakım kavimler, İslam oldukları halde çökmeye, yokluk ve gerilemeye maruz kaldılar. Geçmişlerinin yanlış veya bâtıl alışkanlık ve inançlarıyla İslamiyet'i karıştırdıkları ve bu suretle gerçek İslamiyet'ten uzaklaştıkları için kendilerini düşmanlarının esiri yaptılar."
Bugün İslam coğrafyasına bir bakın! Emperyalistlere kul, köle, emir eri, uşak olmayan kaç devlet, kaç tane lider gösterebilirsiniz?
Diğer taraftan böylesi zengin bir coğrafyada Müslümanların % 90'dan fazlasının fakirlik zilleti içinde kalmasının sebebi Atatürk'ün vurguladığı 'gerçek İslam'dan uzaklaşmanın' ta kendisidir.
Tarihi bir gerçektir ki! Bir coğrafyada emperyalizme, menşei ne olursa olsun zulme karşı çıkış varsa, gerçek İslam vardır, gerçek müminler vardır. İşte Kerbela… İşte 30 Ağustos…
Şimdi bir düşünün (!) Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, 'Hoş Geldin Atatürk' eseri ile o büyük insanın adeta manevi kimliğini ortaya koydu.
Atatürk'ün buna ihtiyacı mı vardı? Hayır. Milletimizin ihtiyacı vardı. Çünkü bir Müslümanı tekfir etmek, kişinin küfrüne sebep olur ve Haydar Baş, bir kesim insanımızın bir anlamda imanını kurtardı.
Peki, Atatürk'ün manevi kimliğinden kimler rahatsız oldu?
Kendisini İslamcı, Atatürkçü ve batıcı diye tanımlayan zıt kutuplar. Bu zıt kutuplar neden aynı anda ortak tepki verip ve aynı kararlılıkla 'dindar Atatürk' gerçeğine ortaklaşa cephe almaktadırlar?
Bu soruların cevabı tektir: Çünkü O, Allah'tan gayri güç ve kudret sahibini tanımıyor, insanlığın ve de Müslümanların sömürülmesine, esaretine razı olmuyordu.
Tam bağımsızlık karakteriydi. Kendisine yapılan her türlü dünyalık teklifi elinin tersiyle iterek bu karakterinden zerre taviz vermemişti.
İşte bu karakter milletimizin kurtuluşu oldu, ezilen halkların umudu oldu.
Atatürk dil ve din birliğinin bir devlet için ve milletin birliği için ve de tam bağımsızlık ne derecede önemli olduğunu şu sözlerle dile getiriyordu:
"Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz." (Nutuk-22 Ocak 1923).
Fransız gazeteci Maurice Pernot, 29 Ekim 1923'te Atatürk ile yaptığı röportajın bir bölümünde devlet-din ilişkisi hakkında bir soru soruyor.
Atatürk'ün cevabı şöyle: "Siyasetimizi dine aykırı olmak şöyle dursun, din bakımından eksik bile hissediyoruz. Türk milleti daha dindar olmalıdır.
Yani bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime bizzat hakikatte nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Bilime aykırı, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor.
Oysa Türkiye'ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, sun'i, bâtıl inançlardan ibaret bir din daha vardır.
Fakat bu cahiller, bu acizler, sırası gelince aydınlanacaklardır. Eğer onlar ışığa yaklaşmazlarsa kendilerini mağdur ve mahkûm etmiş demektir. Onları kurtaracağız…
Türk, Kur'an'ın arkasından koşuyor fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde ne var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor.
Benim maksadım, arkasından koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın… TBMM kararıyla hazırlanan Kur'an'ın Türkçe meal ve tefsiri, bu konuda en ciddi hamleyi oluşturmuştur. "Kur'an'ın tercüme edilmesini emrettim. Bu da ilk defa Türkçe'ye tercüme ediliyor" diyor. (Nutuk'tan derlenmiştir).
'Türk milletinin süper kahramanı Atatürk'tür'
Bu tarihi tespit BTP Lideri Hüseyin Baş'a aittir. Sayın Baş, BTP Genel Başkanı seçildikten sonra aynen babası gibi her ortam ve şartta Atatürk'ün örnek gösteriyor, çıkışın Atatürk'ün izlediği yolu izleyerek olacağını vurguluyor.
Bir programda Sayın Baş şöyle diyordu:
'Adamlar kendi ürettiği hayali süper kahramanlarla dünyaya tarih pazarladılar, biz gerçek süper kahramanlarımızla barışıp da bir ülke olmayı beceremedik.
Siz, süper kahraman arıyorsunuz. Süper kahraman uçan, kaçan değildir. Süper kahraman kimdir biliyor musunuz?
'Devletin dini adalettir' diyen Hz. Ali gibi aynı mantalite ile Cumhuriyeti ilan edip, devleti laik yapan adamdır süper kahraman.
Şimdi ben bunu söylediğimde beni başka yerlere koyuyorlar. Yahu kardeşim, ben Haccıma da gittim, umreme de… Namazımda niyazımdayım ama ben, size, 'Bu ülkenin tek çıkar yolu laikliktir' diyorum.
Süper kahraman, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir ortamda çıkan Hz. Peygamberin, 'Siz ne yapıyorsunuz, bunlar sizin evlatlarınız, bunlarla nesil oluşturacaksınız' dediği gibi kadınlara, Avrupa'da ilk defa seçme ve seçilme hakkı veren adamdır.
Atatürk, Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkını veren insandır. Süper kahraman arıyorsanız budur.
Süper kahraman nedir biliyor musunuz? Her yeri parsellenmiş ülkenin, her yeri zapt edilmiş ülkenin dört bir yanındaki düşmanı ülkesinden kovarak milli çıkarlara dönük, kendi enerjisini, sinerjisini oluşturabilen bir Cumhuriyeti inşa etmektir süper kahramanlık."
Bayramımız kutlu olsun. Ruhun şad olsun büyük insan...
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025