Rahmet, mağfiret ve kurtuluşun sembolü mübarek bir ayın içinden geçiyoruz.
Böyle bir ay içinde dahi Müslümanların ahvali, kendimizi yeniden değerlenmemizi gerektiriyor.
İslam coğrafyasında ve ülkemizde bugüne kadar, “Huzur İslam’da…” pankartları taşıyarak, “İslam gelecek vahşet bitecek” diye nara atarak, “İslam, şeriat…” diyerek Müslümanları istismar edip koltuk kapanlar, kendilerini koltuklara oturtan küresel küfürbazların aklıyla bu yüce İslam’ın mukaddesatını kemiriyorlar, örseliyorlar, eritiyorlar. Müslümanların canlarına, mallarına, vatanlarına, haklarına kastedenlerle işbirliği içinde iş görüyorlar… Ne gönüllerde ve kimliklerde İslam bıraktılar, ne de İslam coğrafyasında huzur ve kardeşlik!
İslam, Yüce Allah’ın insanlığa rahmetidir.
Yegane hak dindir.
Hakk’a götüren tek ilahî yoldur.
En büyük nasiptir.
Allah için teslimiyettir, imandır, itaattir, ibadettir, ihlastır, samimiyettir.
Daim ilahi huzurda olma hali ve şuurudur.
Hidayettir, basirettir, ayıklıktır.
İslam’ın beden ülkesindeki merkezi kalptir; yeryüzündeki ise Beytullah…
İslam hayattır, huzurdur, selamettir.
Tevhiddir, birliktir, kardeşliktir.
İlahî emanetlere, insana ve varlığa Hak adına, hak ve adalet üzere sahip çıkmaktır.
Nezakettir, nezafettir, hizmettir.
Hak yolda gayrettir, hak safta bulunmaktır, hak üzere mücadele ve hak mücahadedir.
Salih ameldir, istikamettir.
Şükürdür, sabırdır, kanaattır.
Kadirşinaslıktır, kıymet bilmektir.
Fedakarlıktır, feragattir, hayırhahlıktır.
Allah için sevmektir, ülfettir, hürmettir, saygıdır. Allah’ın, Rasulu’nun, Ehl-i Beyt’in rızası ve tüm mü’minlerini duasına mazhar bir kul olmaktır.
Can, mal, namus, din, akıl emniyetini yaşamak, yaşatmak ve muhafaza etmektir.
Allah’ın rızası üzere adamlıktır, insanlıktır, medeniyettir. Gönül medeniyetidir.
Her cins küfürden, şirkten, nifaktan, fitneden, marazdan ve bu illetlerle malul insanlardan beri olmak ve korunmaktır.
Batıla karşı, küfre, şirke, nifaka karşı safta olmaktır.
Mü’min, bu güzel vasıf ve sıfatların müşahhas halidir. Müslüman bu güzel hallerin, ruh taşıyan beden kalıbına giydirilmesidir.
Kur’an-ı Kerim’de “Evliyaullah” diye takdim edilen hak dostları ve Rasulullah’ın (sav) ahir zamanda Ehl-i Beyt’inden geleceğini müjdelediği Hz. Mehdi (as), bu güzel hasletlerle donanmış örnek ve önder müminlerdir, Allah erleridir.
Bizler, Mü’minler olarak ne kadar bu hasletlerin sahibiyiz, ne kadar bu örnek kullara yakınız; bugün, bunun muhasebesini yapmaya mecburuz.
Bu muhasebeyi yapmayanın ne dünyası, ne de ahireti kalır!
Çünkü iman ile küfür bir bedende durmaz. Hak ile batıl aynı kalpte bulunmaz. Tevhid ile teslis sarmaş dolaş olmaz. Hidayet ile dalalet, adalet ile zulüm aynı safta durmaz.
Böylesi vaziyette İslam, iman, tevhid, hidayet, rahmet çekilir… Batıl, küfür, dalalet, zulüm hükümran olur.
Küfür, İslam’ın yokluğudur.
Cenab-ı Hakkı inkardır, isyandır.
Hakkı sahibine teslim etmemektir, hakkı örtmektir, en büyük haksızlıktır.
Batıldır, şirktir, teslistir, nifaktır, marazdır, zulümdür.
Fitnedir, ihtilaftır, kaostur.
Karanlıktır, zulümdür, zulmettir, “neces” yani pisliktir.
Kargaşadır, dalaştır, hakka ve haklıya karşı savaştır.
Dinsizliktir, haksızlıktır, yolsuzluktur, soysuzluktur.
Küfür ve şirk, en büyük fitnedir, tüm fitnelerin kaynağıdır.
Rasulullah’ın ahir zaman bağlamında haber verdiği en büyük fitne ise “Deccal” diye maruf İslam kisveli batıldır. Müslümanların içinden zuhur edecek münafıktır!
Deccal, insanlığı saracak bir post modern fitnedir.
İslam’ın olmadığı veya çekildiği bütün gönül, beden ve yerlerde, küfrün çeşit çeşit tonları hüküm sürer. Deccal ve avanesi boy boylar, soy soylar.
Gönüllerde ve yeryüzünde artık huzur kalmaz, barış kalmaz, insanlık kalmaz.
Ehl-i Beyt soyundan Hz. Mehdi’nin (as) insanlığa kudretten bir neşter atmasına kadar…
Zerre kadar imanı olanın, zerre kadar İslam iddiasında samimiyeti bulunanın, küfür, batıl ve Deccallerin safında işi olamaz.
Müslümanın safı, yeri ve sığınağı ancak İslam ve Müslümanlardır!
Ramazan ayı vesilesiyle gönüllerimizin ve kendimizin hangi saflarda, kimlerin yanında dolandığına bakalım… Gönüllerimizi, kendimizi ve neslimizi avlatmayalım, avutmayalım. Zira bu öyle bir ahiret gidişatı ve gönül seferidir ki dönüşü ve telafisi yoktur!
Rahmet ayı Ramazan vesilesiyle kimlerle beraber olduğumuzu, kimlerin safında bulunduğumuzu idrak edelim, safımızı hakta belirleyelim; rahmet deryasına doğru vira bismillah çekmiş oluruz!
Böyle bir ay içinde dahi Müslümanların ahvali, kendimizi yeniden değerlenmemizi gerektiriyor.
İslam coğrafyasında ve ülkemizde bugüne kadar, “Huzur İslam’da…” pankartları taşıyarak, “İslam gelecek vahşet bitecek” diye nara atarak, “İslam, şeriat…” diyerek Müslümanları istismar edip koltuk kapanlar, kendilerini koltuklara oturtan küresel küfürbazların aklıyla bu yüce İslam’ın mukaddesatını kemiriyorlar, örseliyorlar, eritiyorlar. Müslümanların canlarına, mallarına, vatanlarına, haklarına kastedenlerle işbirliği içinde iş görüyorlar… Ne gönüllerde ve kimliklerde İslam bıraktılar, ne de İslam coğrafyasında huzur ve kardeşlik!
İslam, Yüce Allah’ın insanlığa rahmetidir.
Yegane hak dindir.
Hakk’a götüren tek ilahî yoldur.
En büyük nasiptir.
Allah için teslimiyettir, imandır, itaattir, ibadettir, ihlastır, samimiyettir.
Daim ilahi huzurda olma hali ve şuurudur.
Hidayettir, basirettir, ayıklıktır.
İslam’ın beden ülkesindeki merkezi kalptir; yeryüzündeki ise Beytullah…
İslam hayattır, huzurdur, selamettir.
Tevhiddir, birliktir, kardeşliktir.
İlahî emanetlere, insana ve varlığa Hak adına, hak ve adalet üzere sahip çıkmaktır.
Nezakettir, nezafettir, hizmettir.
Hak yolda gayrettir, hak safta bulunmaktır, hak üzere mücadele ve hak mücahadedir.
Salih ameldir, istikamettir.
Şükürdür, sabırdır, kanaattır.
Kadirşinaslıktır, kıymet bilmektir.
Fedakarlıktır, feragattir, hayırhahlıktır.
Allah için sevmektir, ülfettir, hürmettir, saygıdır. Allah’ın, Rasulu’nun, Ehl-i Beyt’in rızası ve tüm mü’minlerini duasına mazhar bir kul olmaktır.
Can, mal, namus, din, akıl emniyetini yaşamak, yaşatmak ve muhafaza etmektir.
Allah’ın rızası üzere adamlıktır, insanlıktır, medeniyettir. Gönül medeniyetidir.
Her cins küfürden, şirkten, nifaktan, fitneden, marazdan ve bu illetlerle malul insanlardan beri olmak ve korunmaktır.
Batıla karşı, küfre, şirke, nifaka karşı safta olmaktır.
Mü’min, bu güzel vasıf ve sıfatların müşahhas halidir. Müslüman bu güzel hallerin, ruh taşıyan beden kalıbına giydirilmesidir.
Kur’an-ı Kerim’de “Evliyaullah” diye takdim edilen hak dostları ve Rasulullah’ın (sav) ahir zamanda Ehl-i Beyt’inden geleceğini müjdelediği Hz. Mehdi (as), bu güzel hasletlerle donanmış örnek ve önder müminlerdir, Allah erleridir.
Bizler, Mü’minler olarak ne kadar bu hasletlerin sahibiyiz, ne kadar bu örnek kullara yakınız; bugün, bunun muhasebesini yapmaya mecburuz.
Bu muhasebeyi yapmayanın ne dünyası, ne de ahireti kalır!
Çünkü iman ile küfür bir bedende durmaz. Hak ile batıl aynı kalpte bulunmaz. Tevhid ile teslis sarmaş dolaş olmaz. Hidayet ile dalalet, adalet ile zulüm aynı safta durmaz.
Böylesi vaziyette İslam, iman, tevhid, hidayet, rahmet çekilir… Batıl, küfür, dalalet, zulüm hükümran olur.
Küfür, İslam’ın yokluğudur.
Cenab-ı Hakkı inkardır, isyandır.
Hakkı sahibine teslim etmemektir, hakkı örtmektir, en büyük haksızlıktır.
Batıldır, şirktir, teslistir, nifaktır, marazdır, zulümdür.
Fitnedir, ihtilaftır, kaostur.
Karanlıktır, zulümdür, zulmettir, “neces” yani pisliktir.
Kargaşadır, dalaştır, hakka ve haklıya karşı savaştır.
Dinsizliktir, haksızlıktır, yolsuzluktur, soysuzluktur.
Küfür ve şirk, en büyük fitnedir, tüm fitnelerin kaynağıdır.
Rasulullah’ın ahir zaman bağlamında haber verdiği en büyük fitne ise “Deccal” diye maruf İslam kisveli batıldır. Müslümanların içinden zuhur edecek münafıktır!
Deccal, insanlığı saracak bir post modern fitnedir.
İslam’ın olmadığı veya çekildiği bütün gönül, beden ve yerlerde, küfrün çeşit çeşit tonları hüküm sürer. Deccal ve avanesi boy boylar, soy soylar.
Gönüllerde ve yeryüzünde artık huzur kalmaz, barış kalmaz, insanlık kalmaz.
Ehl-i Beyt soyundan Hz. Mehdi’nin (as) insanlığa kudretten bir neşter atmasına kadar…
Zerre kadar imanı olanın, zerre kadar İslam iddiasında samimiyeti bulunanın, küfür, batıl ve Deccallerin safında işi olamaz.
Müslümanın safı, yeri ve sığınağı ancak İslam ve Müslümanlardır!
Ramazan ayı vesilesiyle gönüllerimizin ve kendimizin hangi saflarda, kimlerin yanında dolandığına bakalım… Gönüllerimizi, kendimizi ve neslimizi avlatmayalım, avutmayalım. Zira bu öyle bir ahiret gidişatı ve gönül seferidir ki dönüşü ve telafisi yoktur!
Rahmet ayı Ramazan vesilesiyle kimlerle beraber olduğumuzu, kimlerin safında bulunduğumuzu idrak edelim, safımızı hakta belirleyelim; rahmet deryasına doğru vira bismillah çekmiş oluruz!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019