İslam milletinin, Muaviye saltanatıyla birlikte yaşadığı eksen kayması ve Emevîleşme, sadece söz konusu dönemdeki yanlış siyasi icraatlarla sınırlı kalmadı. İslam ilimleri ve kaynakları da zarar gördü.
Emevî saltanatının haksız uygulama ve mezalimleri göz önüne alındığında, şu hedefe odaklandıkları görülür: Hz. Peygamber'in, ümmetine "kendilerine sarıldıklarında asla sapıtmayacakları ve kıyamet gününe kadar birbirinden ayrılmayacak iki emanet olarak bıraktığı Kur'an ve Ehl-i Beyt"i gönüllerde birbirinden kopartmak? Bu süreçte ucuna Kur'an yaprakları takılı kılıçlarla veya akçeli entrikalarla Ehl-i Beyt'i ortadan kaldırmak?
Bu bağlamda bir yandan Gadir-i Hum ve Veda hutbelerinde "dinin iki rüknünden biri olarak ilan buyurulan Ehl-i Beyt"in yerine "içi uydurma rivayet ve bid'atlarla doldurulmuş Sünnet" ikame edildi. Öte yandan da ucuna Kur'an yaprakları takılmış ise kılıçlarla Ehl-i Beyt'e savaş açıldı.
Muaviye güruhunun kılıçlarının uçlarına Kur'an sayfalarını takarak İmam Ali'ye karşı açtıkları Sıffîn savaşı da, Hz. Peygamber'in mübarek torunu İmam Hüseyin ve yaranlarının topyekun hunharca şehit edildiği Kerbelâ katliamı da, "Ehl-i Beyt"in yerine "mevzu rivayet ve bid'atlarla dönüştürülmüş Sünnet"in ikame edilme çabası da aynı hedefe matuftur.
Bu bakımdan Ehl-i Beyt'ten kopuk bir Sünnet veya Ehl-i Sünnet anlayışı, Emevî imalatı bir kılıf ve İslam'ın kalpgâhına yönelik bir Emevî operasyonudur.
Uzun soluklu bu operasyonda Emevi saltanatının besleme alimleri, kıratlarına göre maharet göstermiş; kişiye özel hadis ve Sünnet imalatı yapılmıştır.
Ebu Hureyre'nin Sünni kaynaklı şu çakma rivayeti bu bağlamda manidardır: Hz. Peygamber, Muaviye'ye bir ok takdim etmiş ve "Al bu oku; cennette buluşuncaya kadar sende dursun" buyurmuştur (Zehebi, Mizan, Daru'l-Marife, Beyrut, 4/333, H. No: 9346).
Muaviye'nin Sıffîn kılıfıdır bu? Yani, hâşâ, Hz. Peygamber, Muaviye'ye, şu oku al, Gadir-i Hum'da velayet ve hilafetini ilan ettiğim İmam Ali'yi okla, bu ok ile cennette buluşalım, demiş? Hz. Peygamber'e böyle bir iftira ve yalan ile iman bir arada durur mu?!
Dün bu uydurma ne ise; bugün Amerika ve Haçlının projesiyle Suriye'de, Libya'da, Irak'ta İslam coğrafyasında Müslüman avına çıkmak ve Müsüman'ın ölümüne fetva uydurmak da odur?!
Emevi siyaseti ve saltanatı, Sıffîn ve Kerbela'da Ehl-i Beyt'e karşı kılıçla verdiği savaşı; İslam geleneğini oluşturan ve kalpgâhını besleyen Hadis, Tefsir, Akaid, Tasavvuf, Cerh, Ta'dil, Usul gibi temel İslam ilimleri alanında kalemle ve kelamla vermiştir.
Bu batıl saltanat ve bid'atçı Emevî yapılanmasına karşı İmam Ali ve Ehl-i Beyt imamlarının yanısıra İmam Ebu Hanife, İmam Şafi, Ahmed b. Hanbel, İmam Muhammed, İmam Mücahid, Said b. Cübeyr, eş-Şa'bî, İbrahim en-Nehaî gibi alimler başta olmak üzere birçok İslam büyüğü Kur'an ve Ehl-i Beyt çizgisinde hak duruş sergilemişlerdir (Bkz. M. Özkan, Emeviler Devrinde İktidar-Ulema İlişkisi, Doktora Tezi, Ankara-2007, s. 97-211).
Bu ekol için Allah'ın rızası ve mü'minlerin duası her şeyin üstündedir.
Bu alimlerden kimisi Emevîlere karşı çıkışlarda şehit düşmüş, kimileri ise hapislerde ve işkence altında can vermiştir.
Halife Hayyat, Horasan valisi Haccac'ın şahsında Emevî saltanatına rest çeken Muhammed İbn Eş'as'ın üç yıl süren (Hicri 81-83) başkaldırışına, devrin beşyüzü aşkın fakih ve aliminin bilfiil iştirak ettiğini nakletmektedir (Halife b. Hayyât, Târih, Riyad-1985, s. 287).
İlk dönem İslam'ın ana omurgası, Kur'an ve Ehl-i Beyt eksenli bu hak duruşu sergileyen zevat ve gelenekle korunmuştur. Ömrünü ilme, irfana, tevhide ve milletine adamış Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, günümüzde işte bu geleneği sürdüren, onların Tevhid ve birlik mesajlarını veren halk ve hak adamıdır.
Muaviye ve Emevî siyaseti, ta baştan çeşitli ayartma ve satın alma yöntemleriyle, Kur'an ve Ehl-i Beyt eksenli bu hak duruşa paralel bir yapı türetmiştir. Ne hazindir ki, Emevi türemesi bu paralel yapıya, Abbasi siyasetinin de hatırı sayılır katkılarıyla Sünni kılıfı giydirilerek, sonraki nesillere Ehl-i Sünnet yolu ve İslamcılık olarak yutturulmuştur.
Bu paralel Emevî ekol için de, ahiretlerini beş paralık dünyalık karşılığında sattıklarını söylemek lazım gelir.
Sünnilik diye Emevî-Abbasi bid'at zokalarını yutup Kur'an ve Ehl-i Beyt ekseninden kayanların bugünkü yol evlatları ise, Ehl-i Sünnet narası ve kisvesiyle Müslümanlara ve masum insanlara karşı Amerika, İsrail ve Haçlı saflarında ehl-i cinayet haline gelmişlerdir.
İslam milleti ve ilimlerindeki eksen kayması ve Emevileşme işte budur. Bu dönüştürme sürecinin Sünnet-Muaviye merkezli can alıcı örneklerini bir sonraki yazıya bırakalım.
Emevî saltanatının haksız uygulama ve mezalimleri göz önüne alındığında, şu hedefe odaklandıkları görülür: Hz. Peygamber'in, ümmetine "kendilerine sarıldıklarında asla sapıtmayacakları ve kıyamet gününe kadar birbirinden ayrılmayacak iki emanet olarak bıraktığı Kur'an ve Ehl-i Beyt"i gönüllerde birbirinden kopartmak? Bu süreçte ucuna Kur'an yaprakları takılı kılıçlarla veya akçeli entrikalarla Ehl-i Beyt'i ortadan kaldırmak?
Bu bağlamda bir yandan Gadir-i Hum ve Veda hutbelerinde "dinin iki rüknünden biri olarak ilan buyurulan Ehl-i Beyt"in yerine "içi uydurma rivayet ve bid'atlarla doldurulmuş Sünnet" ikame edildi. Öte yandan da ucuna Kur'an yaprakları takılmış ise kılıçlarla Ehl-i Beyt'e savaş açıldı.
Muaviye güruhunun kılıçlarının uçlarına Kur'an sayfalarını takarak İmam Ali'ye karşı açtıkları Sıffîn savaşı da, Hz. Peygamber'in mübarek torunu İmam Hüseyin ve yaranlarının topyekun hunharca şehit edildiği Kerbelâ katliamı da, "Ehl-i Beyt"in yerine "mevzu rivayet ve bid'atlarla dönüştürülmüş Sünnet"in ikame edilme çabası da aynı hedefe matuftur.
Bu bakımdan Ehl-i Beyt'ten kopuk bir Sünnet veya Ehl-i Sünnet anlayışı, Emevî imalatı bir kılıf ve İslam'ın kalpgâhına yönelik bir Emevî operasyonudur.
Uzun soluklu bu operasyonda Emevi saltanatının besleme alimleri, kıratlarına göre maharet göstermiş; kişiye özel hadis ve Sünnet imalatı yapılmıştır.
Ebu Hureyre'nin Sünni kaynaklı şu çakma rivayeti bu bağlamda manidardır: Hz. Peygamber, Muaviye'ye bir ok takdim etmiş ve "Al bu oku; cennette buluşuncaya kadar sende dursun" buyurmuştur (Zehebi, Mizan, Daru'l-Marife, Beyrut, 4/333, H. No: 9346).
Muaviye'nin Sıffîn kılıfıdır bu? Yani, hâşâ, Hz. Peygamber, Muaviye'ye, şu oku al, Gadir-i Hum'da velayet ve hilafetini ilan ettiğim İmam Ali'yi okla, bu ok ile cennette buluşalım, demiş? Hz. Peygamber'e böyle bir iftira ve yalan ile iman bir arada durur mu?!
Dün bu uydurma ne ise; bugün Amerika ve Haçlının projesiyle Suriye'de, Libya'da, Irak'ta İslam coğrafyasında Müslüman avına çıkmak ve Müsüman'ın ölümüne fetva uydurmak da odur?!
Emevi siyaseti ve saltanatı, Sıffîn ve Kerbela'da Ehl-i Beyt'e karşı kılıçla verdiği savaşı; İslam geleneğini oluşturan ve kalpgâhını besleyen Hadis, Tefsir, Akaid, Tasavvuf, Cerh, Ta'dil, Usul gibi temel İslam ilimleri alanında kalemle ve kelamla vermiştir.
Bu batıl saltanat ve bid'atçı Emevî yapılanmasına karşı İmam Ali ve Ehl-i Beyt imamlarının yanısıra İmam Ebu Hanife, İmam Şafi, Ahmed b. Hanbel, İmam Muhammed, İmam Mücahid, Said b. Cübeyr, eş-Şa'bî, İbrahim en-Nehaî gibi alimler başta olmak üzere birçok İslam büyüğü Kur'an ve Ehl-i Beyt çizgisinde hak duruş sergilemişlerdir (Bkz. M. Özkan, Emeviler Devrinde İktidar-Ulema İlişkisi, Doktora Tezi, Ankara-2007, s. 97-211).
Bu ekol için Allah'ın rızası ve mü'minlerin duası her şeyin üstündedir.
Bu alimlerden kimisi Emevîlere karşı çıkışlarda şehit düşmüş, kimileri ise hapislerde ve işkence altında can vermiştir.
Halife Hayyat, Horasan valisi Haccac'ın şahsında Emevî saltanatına rest çeken Muhammed İbn Eş'as'ın üç yıl süren (Hicri 81-83) başkaldırışına, devrin beşyüzü aşkın fakih ve aliminin bilfiil iştirak ettiğini nakletmektedir (Halife b. Hayyât, Târih, Riyad-1985, s. 287).
İlk dönem İslam'ın ana omurgası, Kur'an ve Ehl-i Beyt eksenli bu hak duruşu sergileyen zevat ve gelenekle korunmuştur. Ömrünü ilme, irfana, tevhide ve milletine adamış Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, günümüzde işte bu geleneği sürdüren, onların Tevhid ve birlik mesajlarını veren halk ve hak adamıdır.
Muaviye ve Emevî siyaseti, ta baştan çeşitli ayartma ve satın alma yöntemleriyle, Kur'an ve Ehl-i Beyt eksenli bu hak duruşa paralel bir yapı türetmiştir. Ne hazindir ki, Emevi türemesi bu paralel yapıya, Abbasi siyasetinin de hatırı sayılır katkılarıyla Sünni kılıfı giydirilerek, sonraki nesillere Ehl-i Sünnet yolu ve İslamcılık olarak yutturulmuştur.
Bu paralel Emevî ekol için de, ahiretlerini beş paralık dünyalık karşılığında sattıklarını söylemek lazım gelir.
Sünnilik diye Emevî-Abbasi bid'at zokalarını yutup Kur'an ve Ehl-i Beyt ekseninden kayanların bugünkü yol evlatları ise, Ehl-i Sünnet narası ve kisvesiyle Müslümanlara ve masum insanlara karşı Amerika, İsrail ve Haçlı saflarında ehl-i cinayet haline gelmişlerdir.
İslam milleti ve ilimlerindeki eksen kayması ve Emevileşme işte budur. Bu dönüştürme sürecinin Sünnet-Muaviye merkezli can alıcı örneklerini bir sonraki yazıya bırakalım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019