Fişeğin fabrikası patladı. Yetmedi, patlamamış fişekler imha için nakledilirken bu defa da taşıma patlaması yaşandı. Canlar yine gitti…
İş kazası filan değil, düpedüz cinayettir bunun adı.
Yaşanan ilk olay değil; Soma faciasını unutmadığımız gibi, İstanbul'un göbeğinde bir inşaatta 10 kişiye mezar olan asansör "kazası" ve daha nice örnekler gösterebiliriz.
Birkaç gün önce Artvin'de, Rize'de sel felaketi ve yine yitip giden canlar.
Ya ihmaller yarışmasının ya da tabiatın tahrip edilmesinin faturasıdır ödediklerimiz.
Bilgisizlik, umursamazlık ve sorumsuzluk sürdükçe felaketler de kapıda demektir.
Ülkemizde çok düşük ücretle çalışan, maaşları ödenmeyen, işten çıkarılan, iş güvenliği sağlanmadığı için hayatını kaybeden, yaralanan, sakat kalan; taşerona direnen, hakkını aradığı zaman "terörist" denen; sokaklarda polisin, patronların eli sopalı adamlarının saldırısına uğrayan emekçilerin dramı içinden geçtiğimiz virüs salgını nedeniyle çıkmaz sokaklara girmiştir.
İşçilerin güvenliği ile ilgili konular ancak bir kaza yaşandığı zaman gündeme geliyor. Kaza geliyorum dese de kalıcı çözümler üretilemiyor.
Bir tarafta sermaye çıkarları var diğer tarafta emek hakları. Arada dengeyi sağlayacak sosyal hukuk devleti yoksa işçi ezilir.
İşverenin kazanç hırsı nedeniyle çalışma hayatının "hız" faktörü ile şekillenmesi, kamusal denetimin yeterli olmaması gibi faktörler iş cinayetlerinin temel sebebidir.
Hız 24 saat çalışmak demektir. Soma'da olduğu gibi bir vardiya çıkmadan diğerinin içeri girmesi demektir ki; inşaat sektörü de bu "hız" dan nasibini almaktadır. Üçüncü köprü bağlantı yolunda gecenin bir vakti beton dökülürken işçiler yüksekten düşerek hayatlarını kaybetmişlerdir. Havai fişek fabrikasında yaşanan can pazarı da kâr hırsının sonucudur.
Faaliyetin 24 saat sürmesinde "kamu yararı" görülüyorsa, gereken önlemler hem işçi sağlığı hem de iş güvenliği açısından alınmalı; kâr hırsına bunların feda edilmemesi için kamusal denetim yerine getirilmelidir.
İş cinayetlerinde ihmaller yarışıyor ve sorumluluğu bulunan kişi ve kuruluşlar çeşitleniyorsa devleti nereye koyacağız?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Öner yıldız -Türkiye davasıyla ilgili kararında: "İnsanların ciddi şekilde yaralanmalarına veya ölümlere sebep olan veya sebep olma ihtimali bulunan ve insan hayatını tehlikeye düşüren olası tehlikelerin önlenmesi devletlerin görevidir" demektedir.
Aynı kararda: "Bu yükümlülük özellikle insan yaşamına karşı oluşturduğu varsayılan potansiyel riskin düzeyi hesaba katılarak yapılmalıdır… Yaşama hakkını korumakla görevli olan her devlet gibi, korunamayan yaşamlardan ve ölümlerden dolayı hukuki ve cezai sorumluluk devletin ve kamu yöneticilerinindir" sonucuna varılmıştır.
Hukuk dilinde bunun adı: İdarenin pozitif yükümlülüğüdür.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023