7 Haziran'a doğru tarafların koordinatlarını tespit etmeyi amaçlayan yazı dizimizde bu gün ve yarın, "içerdeki Avrupalılar" ile "dışarıdaki Avrupalılar"ın bulundukları noktayı gözden geçireceğiz.
Mayıs ayının sonunda; yâni Mesut Yılmaz'ın Ulusal Program'daki orta ve uzun vâdeli hedefleri erkene çekerek iki ayağımızı bir pabuca sokmasıyla gerilen ortamda çok kritik bir MGK toplantısı yapılacaktı.
Ecevit hasta, Bahçeli ise Pekin'in Doğu Türkistan Üniversitesi'nde Uygurcayı yasakladığı döneme "rastlatılan" Çin gezisinde idi.
MGK toplantısından iki gün önce "çok satılan basın"da arka arkaya "askerin Kürtçe'ye evet dediği" ve "idamın kaldırılmasına, ağırlaştırılmış müebbet olması koşuluyla olumlu yaklaşabileceği" mesajları, hem de "üst düzey ama kimliği gizli" asker kişilere atfen verildi.
Amaç askeri psikolojik baskı altında tutarak etkisizleştirmek, Çin'deki Bahçeli'yi de "asker ses etmiyor artık sen de karışma" noktasına getirmekti.
Mesut Yılmaz şöyle dedi: "Bilindiği gibi Türkiye AB genişleme sürecine bu hükümet döneminde dahil olmuştur. Katılım ortaklığı belgesinin kabulü, uyum çalışmaları için genel sekreterlik kurulması, ulusal programın hazırlığı ve kabulü, mali yardımlarla ilgili prosedürün tamamlanması, uyum yönünde çok sayıda yasa ve anayasa değişikliğinin gerçekleştirilmesi bu hükümetle ve Meclis'le gerçekleştirilmiştir. Kopenhag Kriterleri'ne uyumu da bu hükümetle ve Meclis'le sağlayacaktır. Yeni projeye zaman yok. Dolayısıyla AB üyeliği sürecinin tıkanması veya üyelik fırsatının zaman faktörü doğru kullanılmadığı için kaçırılması, hükümetin bugüne kadar büyük gayret ve fedakârlıkla gerçekleştirdiği çalışmaların boşa gitmesine sebep olacaktır. Hükümeti oluşturan partilerin hiçbirinin böyle bir olumsuzluğa razı olacaklarını sanmıyorum. Zaten hükümetin önünde yepyeni bir projenin altyapısını oluşturacak zaman da kalmamıştır. Mantıklı ve makul olan, başladığımız ve epeyce de mesafe kat ettiğimiz bu süreci tamamlamaktır. Aksi üzerinde fikir yürütmek istemiyoruz."
Mesut Yılmaz anlaşılmaz bir telaş içerisinde idi.
Tam da bu anda; "Allah'tan" tam da bu sırada, pişmiş aşa su katan iki aykırı çıkış geldi.
"Öcalan idam edilmeyecekse, ölene kadar affedilmesin ve bu hüküm Anayasa'ya konulsun" formülüne, HADEP'ten sert bir eleştiri geldi. HADEP Genel Başkan Yardımcısı Bahattin Günel, Öcalan'ın şahsında yasal düzenleme yapılmak istenmesinin hukuk dışı olduğunu belirtti. İdam konusunda MHP'nin tutumunun AB'ye giriş sürecin önünü tıkamaya yönelik olduğunu savunan Günel, bir soru üzerine "Abdullah Öcalan'ı da kapsayan bir genel affın çıkmasını" da istedi.
Halkın Demokrasi Partisi (HADEP ) Genel Başkan Yardımcısı Bahattin Günel, Avrupa Birliği (AB) üyesi hiçbir ülkede idam cezası olmadığını belirterek, "Çağcıl, evrensel hukuk normlarına uymayan bir mantıkla Abdullah Öcalan'ın şahsında yasal düzenleme yapmak hukuk dışı bir anlayıştır" dedi.
Günel, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, ekonomik, sosyal, siyasal ilişkiler gereği AB'nin Türkiye açısından önemli bir olanak olduğunu söyledi. Bu olanağın değerlendirilmesinde idam cezasının kaldırılması, anadilde yayın ve eğitim hakkının Anayasal güvenceye kavuşturulmasının olmazsa olmaz koşul olduğunu ifade eden Günel, MHP'nin bu konulardaki görüşünün AB'ye giriş sürecinin önünü tıkamaya yönelik olduğunu düşündüklerini bildirdi.
Günel, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in liderlerle yapacağı zirve toplantısı ile TÜSİAD'ın yayınlamış olduğu bildiriye son derece olumlu baktıklarını açıkladı.
HADEP Genel Başkan Yardımcısı Günel, Türkiye'de bir yandan olumlu düşünceler geliştiğini diğer yandan da Avrupa Birliği üyesi olan hiçbir ülkede idam cezası yokken, evrensel hukuk normlarına uymayan intikamcı bir mantıkla Abdullah Öcalan'ın şahsında yasal düzenleme yapılmak istenmesinin hukuk dışı bir anlayış olduğunu belirtti.
"Tercüme Odası"nın yeni Fener'li beyleri ve hanımları, HADEP ile AB isteklerinin bu kadar üst üste örtüşmesindeki tesadüfü yansıtmayı, tercüme etmeyi ve aktarmayı nedense bu sefer pek de uygun bulmadılar.
Mayıs ayının sonunda; yâni Mesut Yılmaz'ın Ulusal Program'daki orta ve uzun vâdeli hedefleri erkene çekerek iki ayağımızı bir pabuca sokmasıyla gerilen ortamda çok kritik bir MGK toplantısı yapılacaktı.
Ecevit hasta, Bahçeli ise Pekin'in Doğu Türkistan Üniversitesi'nde Uygurcayı yasakladığı döneme "rastlatılan" Çin gezisinde idi.
MGK toplantısından iki gün önce "çok satılan basın"da arka arkaya "askerin Kürtçe'ye evet dediği" ve "idamın kaldırılmasına, ağırlaştırılmış müebbet olması koşuluyla olumlu yaklaşabileceği" mesajları, hem de "üst düzey ama kimliği gizli" asker kişilere atfen verildi.
Amaç askeri psikolojik baskı altında tutarak etkisizleştirmek, Çin'deki Bahçeli'yi de "asker ses etmiyor artık sen de karışma" noktasına getirmekti.
Mesut Yılmaz şöyle dedi: "Bilindiği gibi Türkiye AB genişleme sürecine bu hükümet döneminde dahil olmuştur. Katılım ortaklığı belgesinin kabulü, uyum çalışmaları için genel sekreterlik kurulması, ulusal programın hazırlığı ve kabulü, mali yardımlarla ilgili prosedürün tamamlanması, uyum yönünde çok sayıda yasa ve anayasa değişikliğinin gerçekleştirilmesi bu hükümetle ve Meclis'le gerçekleştirilmiştir. Kopenhag Kriterleri'ne uyumu da bu hükümetle ve Meclis'le sağlayacaktır. Yeni projeye zaman yok. Dolayısıyla AB üyeliği sürecinin tıkanması veya üyelik fırsatının zaman faktörü doğru kullanılmadığı için kaçırılması, hükümetin bugüne kadar büyük gayret ve fedakârlıkla gerçekleştirdiği çalışmaların boşa gitmesine sebep olacaktır. Hükümeti oluşturan partilerin hiçbirinin böyle bir olumsuzluğa razı olacaklarını sanmıyorum. Zaten hükümetin önünde yepyeni bir projenin altyapısını oluşturacak zaman da kalmamıştır. Mantıklı ve makul olan, başladığımız ve epeyce de mesafe kat ettiğimiz bu süreci tamamlamaktır. Aksi üzerinde fikir yürütmek istemiyoruz."
Mesut Yılmaz anlaşılmaz bir telaş içerisinde idi.
Tam da bu anda; "Allah'tan" tam da bu sırada, pişmiş aşa su katan iki aykırı çıkış geldi.
"Öcalan idam edilmeyecekse, ölene kadar affedilmesin ve bu hüküm Anayasa'ya konulsun" formülüne, HADEP'ten sert bir eleştiri geldi. HADEP Genel Başkan Yardımcısı Bahattin Günel, Öcalan'ın şahsında yasal düzenleme yapılmak istenmesinin hukuk dışı olduğunu belirtti. İdam konusunda MHP'nin tutumunun AB'ye giriş sürecin önünü tıkamaya yönelik olduğunu savunan Günel, bir soru üzerine "Abdullah Öcalan'ı da kapsayan bir genel affın çıkmasını" da istedi.
Halkın Demokrasi Partisi (HADEP ) Genel Başkan Yardımcısı Bahattin Günel, Avrupa Birliği (AB) üyesi hiçbir ülkede idam cezası olmadığını belirterek, "Çağcıl, evrensel hukuk normlarına uymayan bir mantıkla Abdullah Öcalan'ın şahsında yasal düzenleme yapmak hukuk dışı bir anlayıştır" dedi.
Günel, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, ekonomik, sosyal, siyasal ilişkiler gereği AB'nin Türkiye açısından önemli bir olanak olduğunu söyledi. Bu olanağın değerlendirilmesinde idam cezasının kaldırılması, anadilde yayın ve eğitim hakkının Anayasal güvenceye kavuşturulmasının olmazsa olmaz koşul olduğunu ifade eden Günel, MHP'nin bu konulardaki görüşünün AB'ye giriş sürecinin önünü tıkamaya yönelik olduğunu düşündüklerini bildirdi.
Günel, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in liderlerle yapacağı zirve toplantısı ile TÜSİAD'ın yayınlamış olduğu bildiriye son derece olumlu baktıklarını açıkladı.
HADEP Genel Başkan Yardımcısı Günel, Türkiye'de bir yandan olumlu düşünceler geliştiğini diğer yandan da Avrupa Birliği üyesi olan hiçbir ülkede idam cezası yokken, evrensel hukuk normlarına uymayan intikamcı bir mantıkla Abdullah Öcalan'ın şahsında yasal düzenleme yapılmak istenmesinin hukuk dışı bir anlayış olduğunu belirtti.
"Tercüme Odası"nın yeni Fener'li beyleri ve hanımları, HADEP ile AB isteklerinin bu kadar üst üste örtüşmesindeki tesadüfü yansıtmayı, tercüme etmeyi ve aktarmayı nedense bu sefer pek de uygun bulmadılar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002