(Dünden devam ediyoruz)
Ebu Talib Hazretleri, Kureyşe'e vasiyetinin devamında şöyle diyordu;
"Sizlere, Muhammed hakkında iyilik etmenizi tavsiye ediyorum. Zira Muhammed, Kureyş'in emini, Arapların doğru sözlüsü ve sizi davet ettiğim şeyleri ihyâ edendir. Muhammed, sizlere öyle bir mesaj getirmiştir ki, kalp ve ruh bunu kabul etmekte ama dil, kötüleyenlerin korkusundan inkar etmektedir.
Allah'a and olsun ki, adeta mustazaf halkın (toplumun çoğunluğunu teşkil eden, ezilen, hor görülen, güçsüz bırakılmış halk tabakası) O'nun davetini kabul ettiğini, sözlerini tasdik ettiğini ve risaletini kabul ettiğini görür gibiyim.
Böylece Kureyş'in büyükleri hakir, evleri boşalmış ve zayıfları yücelmiş olacaktır.
En büyükleri, Peygambere en muhtaç olanı, en günahkarları da O'na en uzak olanlarıdır. Arap kavmi, O'nu sevecek, topraklarını O'na verecek ve O'nu önder seçecektir.
Ey Kureyş kabilesi! Peygamberi seviniz, O'nu himaye ediniz. Allah'a and olsun ki, O'nun yolunda ilerleyen kemâle erer ve hidayetine tâbi olan saadete kavuşur. Eğer sağ kalsaydım O'ndan bela ve zorlukları gidermeye çalışırdım." (Geniş bilgi ve kaynaklar için bkz. Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eseri)
Evet, Böylesi bir sahiplenme, kabul ve tasdik sahibi bir insana artı hakkında iman ehlidir, diye yazılan 110 esere rağmen nasıl 'iman etmedi' denilebilir!
"Her kim bir adama: Ey kafir veya Allah'ın düşmanı der de, o adam dediği gibi değilse, o sözler bunları söyleyene döner." (Müslim, İman, 112)
"Bir kimse, din kardeşine kafir derse, bu söz ikisinden birine döner." (Buhari, Edeb, 73/Müslim, İman, 111)
Tabloda, hükümde, tarihte açık ve net.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın itirafı
2008'de gazetemizin konu hakkındaki sorularını cevaplayan Prof. Dr. Haydar Baş şöyle diyordu:
"Evvela biz de aynı yanlışı zamanında yaptık. Ben, "Rahmeten lil Alemin" adlı eserimi yazarken bu kaynaklardan istifadeyle Ebu Talip'in iman etmediğini bizzat kitabıma aldım.
Ve orada kendimize göre, daha doğrusu elde ettiğim kaynaklara göre bir takım deliller de ortaya koydum.
Çok samimi bir dostum, samimi bir arkadaşım "Ben, senin eserini okudum" dedi.
"Eserinizde bugüne kadar Aleyhisselam Efendimizi, ele alınmayan bir tarzda ele aldınız. Hakikaten müthiş bir eser yazdınız, sizi tebrik ediyorum, ancak" dedi;
"Ebu Talip konusunda kaynaklar göstererek vardığınız neticeyi bir daha gözden geçirmenizi ben, size tavsiye ediyorum. Bu konu böyle değildir" dedi bana.
Biz ta imam-hatip sıralarından beri öğrendiklerimizi, hiç düşünmeden bulduğumuz kaynaklar istikametinde değerlendirdik.
Bana şu soruyu sordu: "Hz. Ali'nin annesi Müslüman mıydı, değil miydi?". "Benim bildiğim Müslümandır".
"Hz. Ali'nin annesi Müslümandır, öyle mi?" dedi. "Evet, ben de öyle biliyorum" dedim.
Çok basit bir mantıkla. "Şimdi ikinci sorum" dedi. "Peygamber Aleyhisselam, Müslüman olan kadınları, kâfir olan erkeklerle bir arada tutmuş mudur?"
Ben, "Tutmaması lazım" dedim. Yani benim bildiğim Müslüman bir kadın kâfir bir erkekle bir arada olmaz. Çünkü bu konuda ayet de indi. "Evet, dediğin doğru" dedi.
"Peki" dedi, "Annesi Müslüman, babası kâfir?" dedi. "Yani Ebu Talip kâfir, senin iddiana göre annesi Müslüman?
Peygamber (s.a.a.v) nasıl oluyor da Müslüman kadınla, kâfir erkeği bir arada tutuyor? Bu senin bilgilerine ters gelmiyor mu?" dedi.
Bunun üzerine "Allah Allah! Sen, bende farklı bir ufuk açtın" dedim. "Ben, sana rica ediyorum, bu meseleyi köklü bir şekilde araştır" dedi.
Ona söz verdim ve olayın içine girdim. Şunu ben anladım imamet konusunda Hz. Ali'yi devre dışı bırakabilmek için, öyle korkunç şeyler ve iftiralar ortaya koydular ki, insanın aklı duruyor.
Sonra bir insanın imanına bir insanın şahadet etmesi kâfidir. Bir sürü insan bunun iman ettiğine şahit oluyor. Bir tane, iki tane de değil, anlatabildim mi? Genel olarak olay bu.
Açıklamalarının devamında Baş Hocam, yukarıda bahsettiği bazı Sünni iddialara yine Sünni alimlerin görüşleriyle kaynak göstererek cevaplandırıyor ve başta Peygamber Efendimiz tarafından, 'ilim şehrinin kapısı' olarak tarif edilen İmam Ali'den ve o kutlu soyun Hak İmamlarından Hz. Ebu Talib hakkındaki sözlerine yer veriyordu.
Mesele bitmiştir
Baş Hocam açıklamalarının sön bölümünde ise şöyle bir terazi ortaya koyuyordu:
"Bana göre başka bir rivayet olmasa, İmamı Caferi Sadık Hazretleri dediği zaman mesele bitmiştir. İmamı Rıza dedikten sonra mesele bitmişir.
Peygamber (s.a.a.v) şöyle buyuruyor: Cebrail gelerek şöyle dedi: "Ey Muhammed! Rabbin, Sana selam gönderiyor ve seni dünyaya getiren sülbe, sana hamile kalan kadına ve seni yetiştiren ve sorumluluğunu üstlenen şahsa ateşi haram kıldım."
Kim diyor bunu? Hz. Cebrail (a.s). Kime diyor? Hz. Peygambere.
Bunu söyle diyor, sonra şöyle devam ediyor: "Mezkur sülb baban Abdullah bin Abdulmuttalip'tir ve sana hamile olan Amine binti Veheb'tir -Vehb'in kızı Amine, Abdulmuttalip'in oğlu Abdullah- ve seni terbiye eden ise Ebu Talip'tir. (Kaynak: Sire-i İbni Hişam).
Türkiye'de ve dünyada ne oyunlar oynanıyor? Var burada daha birçok delil ama bana göre gerek yok. Dedik ya, adam olana bir delil yeter, burada bin tane delil var."
Ben, Allah'ın var olduğuna, tek olduğuna, Hz. Muhammed'in, O'nun kulu ve elçisi olduğunu, Hz. Ali'nin Peygamberimizin vasisi ve halifesi olduğuna ve de anne-babalarının iman ehli olduklarına şahitlik ediyorum. Rabbim şefaatlerine nail eylesin.
- Hz. Ebu Talip’ten helallik istiyorum – 2 / 20.10.2024
- Hz. Ebu Talip’ten helallik istiyorum -1- / 19.10.2024
- Milliyetçiler Erdoğan’dan çok Erdoğancı oldular / 18.10.2024
- Milli Savunma Sanayi himmete muhtaç mı? / 17.10.2024
- Önce zihinlerimiz ve gönüllerimiz işgal edildi / 16.10.2024
- Üç ilahiyatçı, bir belediye başkanı / 14.10.2024
- ‘Domuzluğun hesabı sorulsun’ / 13.10.2024
- Bize inanmıyorsunuz, rakamlara da mı inanmıyorsunuz? / 12.10.2024
- Erdoğan ‘kriminal’ tiplerden rahatsızmış / 11.10.2024