TC Anayasası'na göre, TC Devleti, sosyal ve hukuk devletidir. Ne güzel bir tanım. Çünkü insan onuruna yakışır bir ad konulmuş devletimize. Ben kurumları, sokakları, dolaşıyorum arıyorum Anayasa'mızda yazılı adı bir türlü bulamıyorum. Sokaktaki vatandaşa, aile bireylerine, memura soruyorum "Hukuk ve Sosyal devleti gördünüz mü?" diye, ne gören ne de tanıyan var. Bir umutla mutlu azınlıktan tanıdıklarıma gidiyorum onlar çok iyi tanıdıklarını ve yakın arkadaşı olduğunu söylüyorlar. Bir taraftan seviniyor, diğer yönden üzülüyorum. Çünkü Sosyal ve Hukuk Devleti bulmuştum, bulmuştum ama yanlış adreste bulmuştum.Ben özünde insan haklarını, özgürlüğü, demokrasi gibi temel kavramları arıyordum. İnsanın doğuştan gelen haklarını sağlamakla görevli Sosyal Devleti arıyordum. Gerçek özgürlüğün bireylerin haklarının önündeki engelleri kaldırmakta olduğunu bildiğim için özgürlüğe koşuyordum.Ulusuna ait tüm değerlerin yaşatılması için çalışan yöneticileri arıyorum. Bireylerin inançlarının güvencesi laiklik, hem din hem de devlet işlerini birbirinden ayırmakta hem de insanların inançlarının yaşatılmasını garanti eden devleti düşlüyorum.Mutlu azınlık için hem Hukuk Devleti hem de Sosyal Devlet bütün kuralları ile işliyor. Çünkü onların çıkarları için kurulmuş, oluşmuş bir yönetim iş başında.Düşünebiliyor musunuz Danıştay bir karar veriyor, Atatürk Orman Çiftliği'nde yapılan "Başkanlık Sarayı'nın" yapımını durduruyor. Uygar düşündüğümüz ve hukuk devleti olarak adlandırdığımız bir ülkenin Başbakanı çıkıyor meydan okuyor. "Durdursunlar da göreyim. Güçleri varsa durdursunlar" İnsanın kanı donuyor bu sözler karşısında. Durduracaksanız siz durduracaksınız. Hukuku siz uygulayacaksınız. Ne Danıştay'ın ne de Danıştay'a başvuran kişilerin yaptırım gücü vardır. Yaptırım gücü Sayın Başbakan'ın elinde ama sıradan bir insan gibi meydan okuyor ki bu bizi korkutuyor. Ben yaşım gereği onlarca başbakanın icraatını yaşadım. Bu kadar hukuku hiçe sayan Başbakan'ı anımsamıyorum. Bir ülkede balık baştan kokarsa sonuç nereye varır bunu ne kendisi ne de bizler kestirebiliriz. Benim başbakanım, hukuka saygılı, sosyal güvenliği ve sosyal hizmeti kendine temel ülkü edinen, vatandaşlarına, insan haklarını ve hürriyetini doya doya yaşatan, adalet, eşitlik ve hukuk temeline dayalı bir devlet anlayışını gerçekleştiren birey olarak görmek istiyorum.Ne yazık ki ben Sosyal Devlet'i ararken zaman zaman polis devleti ile karşılaşıyorum. Cemaatle uzun yıllar yan yana; koyun koyuna birlikte yaşamış ve birbirlerini seven âşıklar gibi iç içe olan devletle de karşılaşıyorum. Hani eşler uzun yıllar birlikte yaşarlar, o zamanlar el bebek gül bebektirler. Bir gün gelir ayrılırlar. İşte o zaman kıyamet kopar. Çünkü tüm sırlar, kirli çamaşırlar sokaklara dökülmüştür. Bir sene önce el ele, göz göze dolaşan bu karı koca bir de bakıyorsun ki iki düşman kesilmişler. Artık sokak tehditleri başlar, asarım keserim, vururum kırarım diye. Ulus için devlet vardır. O devlet korkutucu değil sevgisini belirten olmalıdır. Devletimizin devamı için, Cumhuriyetimizin teminatı için, milli birlik ve beraberlik için Sosyal ve Ulusal Devlet'e gereksinim vardır. Onun için de sivil-asker, devlet-millet birliği esas alınmalıdır. Bu şuur, Hukukun üstünlüğünü kabul eden ülkelerde aksamadan yürüyor.Peki, bizde neden yürümüyor ki?
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023