Toplumu doğru bilgilendirmek, doğru insanların görevidir. Depremin üzerinden hemen hemen iki ay geçti. İktidar görevlileri bölgede her şeyin yolunda gittiğini söylerken, muhalefet ise sorunların çözülmediğini ve insanların sefalet içinde olduğunu dile getirmektedir.
Ya bugünkü iktidar yalan söylüyor veya muhalefet yalan söylüyor. Ama bir konuda anlaşalım. O bölgede yaşayan insanlarımız, o kadar zavallı değildirler. Her şeyin farkındadırlar. Kendisinden gizlenmeye çalışılan gerçekler karşısında kör, sağır, dilsiz değillerdir. Bir grup çıkıyor haktan yana olduklarını ilan ediyor. Buna da güzel dinimizi alet ediyor. Kısaca toplumu Allah'la kandıramaya çalışıyor. Diğer grup ise kendini savunmak toplumsal doğruları anlatmak istiyor.
Hele seçimlerin yaklaştığı bu günlerde toplumsal baskı, küçümsenmeyecek boyutlara ulaştı. Vatandaşı kendi partisine çekmek, onun oyunu almak için türlü senaryolar yazılmaya devam ediliyor. Ben hiçbir politikacının kendisinden olmayan vatandaşın oyunu alabileceğini düşünmüyorum. Şunu unutmayalım, oy veren vatandaşımız kandırıldığı için o partiye oy vermiyor. Onlar, seçime giren partinin düşüncelerine benzedikleri için o partiye oy veriyorlar. Çünkü vatandaşımızı uykuda sanmak kendimizi kandırmak olur. Şunu unutmayalım ki köylümüz, şehirlimiz düşündüğümüzden çok daha fazla uyanıktır.
Ülkemizde bir grup, malı götürüyor. Diğer grup ise elbette ki o grubu alkışlamıyor ve onlarla savaşıyor. Neden hırsızlara karşıyız? Biz paydan payımızı alamadığımız için mi karşıyız, yoksa gerçekten dürüst müyüz? Ortada bir savaş var. Bu savaş bir ideolojik savaş değil. Bu savaş, iyilerle kötülerin savaşı veya çok çalanla çalamayanların savaşıdır. Dürüst insanlar, bu savaşı kazanmak istiyorlarsa önce toplumsal gerçeği görmeli ve olumsuzlarla savaşmayı korkusuzca yürütmelidirler.
Toplumu yaralamış veya yaralamak isteyen yaklaşımlar, ulusumuza ve vatanımıza zarar vermiştir ve vermektedir de. Öyle ise bu vatan, bir grubun babasının malı değildir. Bu ulus da kimsenin hizmetçisi değildir. Seçime giren partiler ve liderleri, ulusumuzun ve vatanımızın kutsallığını unutmamalıdırlar. İnsanımızı da insanca değerlendirmelidirler. Biz bu ulus için nice kanlar döktük, nice ortak değerlerimizi yitirdik. Şimdi çıkıp hamasi nutuklarla ulusumuzun gözünü boyamaya kalkışmak toplumuza hakaret olur ve oluyor da.
Türkiye ekonomisi yıllardır çıkmazın eşiğindedir. Ülkemiz, ülke içinde ve ülke dışında farklı değerlendiriliyor. 24 Ocak 1980 kararlarıyla karma ekonomiden, liberal ekonomiye geçildi. Belirttiğim tarihten bugüne kadar, tüm kazançlarımız yok edildi. Çünkü üreten devlet kuruluşları yok ederine satıldı. Küresel ekonomiye gidilerek tüm fabrikalar, KİT'ler özel teşebbüsün eline geçti.
Köylü üretemedi, ürettiğini satamadı ve fakirleşti. Sermaye sınıfı işin kolayına kaçtı. İç alımı güçlendirmek yerine dışalıma yöneldi. Anadolu'nun verimli toprakları boş kaldı. Devlet sahip çıkmadığı için Anadolu'nun çalışkan insanları kahve köşelerinde gününü gün ediyor. Evet, yukarıda da belirttiğim gibi insanımız, zavallı, kandırılmış değildir. Kendisinden gizlenen gerçekleri göremeyecek kadar kör de değildir. Tek eksiği arkasında ülkesine hizmet eden ve kendilerine sahip çıkan yönetim kadrosunu bulamayışıdır.
Umarım geleceğimiz iyi olur.
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023