"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler, hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak sizlersiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz." (Mustafa Kemal Atatürk)
İşte insana değer vermenin ölçütü. Geleceğimizin güvencesi olan çocuklara bakış ve hitap biçimi bile bir liderin ve devlet adamının değerini belirtiyor.
Biliyoruz ki 23 Nisan 1920, Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı tarihtir. Ulusal egemenliğin topluma duyurulma tarihidir. Uzun yıllar tek elden yönetilmiş bu toplum, "kul" olmanın ötesine giderek millet olma, vatandaş olma bilincinin başlangıcı tarihidir. Onun için 23 Nisan 1920 tarihi, bizce çok; ama çok önemlidir.
Çok önemlidir diyorum. Çünkü bu yazımızda "Bağımsızlık Savaşı'na" karar vermiş Gazi meclisten söz ediyorum. Biz buraya kaçmaya değil ölmeye geldik diyecek kadar cesur Diyap Ağaların meclisinden söz ediyorum.
1918'de emperyalist güçlerin ülkemizi paylaşmaları ve Anadolu'da eli kolu bağlanmış bir toplum ve o toplumun bağrından çıkan Mustafa Kemal, Samsun'da yaktığı meşale ile insanımıza umut olduğu meclisten söz ediyorum. Amasya'da, Erzurum'da, Sivas'ta o meşale güneş olmuş, ülkemizin üzerine çöken kara bulutları yok edişinden söz ediyorum. Amasya'da "Vatanın bütünü tehlikededir!" diye haykıran o yüce sesten, halkımızın uyanmasına tek yürek olmasına neden olan inançtan söz ediyorum. Emperyalist güçler ve onların işbirlikçileri, "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen lider karşısında önce şaşırmalarından sonra 9 Eylül'de emelleriyle birlikte denize dökülmelerini anlatıyorum.
Ulusal ve Gazi bu Meclis'in, Kurtuluş Savaşına karar verişinden, ülkenin kalkınmasını da gündemine almasından söz ediyorum. Siyasal değişime öncü olmuş ve barışı ise temel ilke edinmiş meclisi dile getiriyorum. Onların, mecliste tek yürek olduklarını, ordumuzun da cephede "önce vatan" deyişlerini ve köyümüzde, kentimizde, kasabamızda insanımızın kalbi vatan için çarptığını belirtiyorum. İşte bu yüce duygunun Kurtuluş Savaşı'nı kazandırdığını anlatıyorum.
Atatürk Türkiye'sinde "Yurtta barış dünyada barış" ilkesinden esinlenerek ırk, dil, din, renk farkı gözetmeden tüm çocukların kardeş olduklarını düşünmek ve bunu yaşama geçirmek ve bu günü çocuklara armağan etmek gerçekten onurlu bir davranış olduğunu dile getiriyorum. Dünya çocuklarını ülkemizde toplayarak kardeşlik duygularını pekiştirmek ise ayrı güzellik olduğunu söylüyorum. Dünyanın hiçbir ülkesinde buna benzer bir örneğinin olmadığını anlatıyorum.
Unutmayalım ki, çocuklarımız da birer insandır. Onların da duyguları vardır. Onların da görüşleri vardır. Onların da doğruları-yanlışları vardır. İşte biz büyüklere düşen temel görev çocuklarımızın da tıpkı büyükler gibi kişilikli olduklarını sevinçle gururla yazıyorum. İşte o zaman Atatürk'ün istediği gençliğin yetişmesine katkıda bulunmuş olduğumuza inanıyorum.
Muhandas Gandi, bir zamanlar şöyle demişti: "Şayet dünyada gerçek barışı öğretmek istiyorsak ve savaşa karşı gerçek bir savaş yapmak istiyorsak, işe çocuklardan başlamak gerekir."
Umarım ulusal egemenliğimiz bozulmadan, çocuklar arasında dostluğun, kardeşliğin, barışın pekişmesine katkıda bulunan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız, tüm dünya uluslarına örnek olur inancımı duyurmak istiyorum.
Sevgili çocuklar, bayramınız kutlu olsun!
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023