"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ,
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ" tarifli vatanımızı, mayın tarlasına çevirdiniz, Allah sorsun!
Ne zaman, nerede, nasıl patlayacağı bilinmeyen canlı-cansız bombalarla istikrarlı bir şekilde iç-içeyiz, Allah sorsun!
"Ruhumun senden İlahi, şudur ancak emeli,
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli" şeklindeki ulvî duyguların sahibine; "Pe..venk" dedirttiniz Püsküllü pajvandlara, Allah sorsun!
Sonradan; paralel, haşhaşi, ajan, casus, hain sıfatlarıyla allayıp pulladığınız "Hizmet Grubu A.Ş." mensûbu veya imamı yetkili hukuksuzların; "Osman'ım!" diye iltifat ettiği, onanmış müebbet hapisten beraat ettirdiği, öz yeğenini pazarladığı ispatlanmış bir muhabbet tellalının, zavağın "Gizli tanık"lığıyla Orduyu itibarsızlaştırdınız, Allah sorsun!
Hâinler; Gözlemci Valilerin-Kaymakamların İleri Demokrat müsamahaları sayesinde yıllardır, bir bölgemize yerleştiler. Resmi iş makinalarıyla hendekler kazdılar. Parasını benim ödediğim elektrikle ısınma düzeneği kurdular. Özel kolluk güçleri, mahkemeler, askerlik şubeleri oluşturdular. Şimdi de istikrarlı bir şekilde patlatıyor-patlıyorlar! Canlarımıza kıyıyor, geberiyorlar! Yıllardır istikrarlı bir şekilde ağlıyoruz, Allah sorsun!
"Bu ezânlar, ki şehâdetleri Dînin temeli,
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli" tarifli Ezan-ı Muhammedi okunan tarihi camiler, terörist karargâhına dönüştürüldü. Nüfusunun % 99.9'u Müslüman olan bir ülkede, camilerde Mevlit programı yapılamadı! Ezan-ı Muhammedi'nin inlediği camilerde huzurlu ve istikrarlı bir şekilde silahlar, bombalar patlıyor, Allah sorsun!
"Evimizin Evi Vatan"ın sınırlarının nereden başlayıp nerede bittiğini, söyleyemez hale geldik! Bir bölgemize, üç vilayetimiz ve 12 ilçemize, "Bizim" rahatlığıyla gidemez hale düştük, Allah sorsun!
"Yeni Türkiye/Açılım/Yeni Osmanlı/İleri Demokrasi/Milli Kardeşlik Projesi" ve bilmem ne, ve bilmem ne adlı saçma uygulamalarla yıllarca, İstanbul'a; "Dünyanın en büyük Kürt şehri" denilmesine göz yumuldu! Dolmabahçe Saray'ında, bebek katili alçağın; "On Emri" okutuldu ve Sultan Ahmet Meydanı'nda bomba olup patladılar; yabancı uyruklu on bir misafirimiz öldürüldü, on beş kişi yaralandı, hemen İleri Demokratça haber yasağı koyuldu, Allah sorsun!
13 yıllık istikrarlı bir uygulama ile itibarsızlaştırılan, gözden düşürülmeye çalışılan;
"Şu kopan fırtına Türk Ordusudur Ya Rabbi.
Sen'in uğrunda ölen ordu, budur Ya Rabbi.
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın" tarifli şânlı Mehmetçiklerimiz, arazi çoraplarını üşümesin diye annelerine verdikten sonra, muşambalarla tahkîm edilmiş Baba-evi barakalara Al-Bayrağa sarılı olarak gelirken, siyasallaştırılmış PKK'lılar içeride, dışarıda milletimize-devletimize hakarete istikrarlı bir şekilde devam ediyorlar, Allah sorsun!
İleri Demokratça, kendi gözümüzdeki merteği görmezden gelip, el gözünde kıl aramakla meşgulüz! 3 ilimiz, 12 ilçemizde 50 günden fazladır sokağa çıkma yasağı var! 200 binden fazla vatandaşımız öz vatanında kaçgın! Çatışmalarda -arada- can veren ve günlerdir defnedilemediği söylenen cenazeler var!
Milletin istikrarlı bir şekilde huzurunu bozan İleri Demokrat teröristlere destek vermek üzere binden fazla akademisyen sıfatlı karakter düşkünü, çukur, İleri Demokratça uyarı bildirisi imzalayıp yayınlayabiliyorlar, Allah sorsun!
Bütün emperyalistlere rağmen, siyonistlere rağmen, Haçlı'ya ve yerli işbirlikçilerine rağmen; mertçe, yiğitçe, Türk'çe; "Bu vatan bizimdir, bizim kalacak" diye kükreyen; Rusya başta olmak üzere BRICS Ülkeleri'ni refaha erdiren, beş yıl önce on dolarken asgari ücretin 2.000 dolara yükselmesini sağlayan, asrın mucizesi "Milli Ekonomi Modeli" ile insanlık tarihine Müslüman-Türk mührünü vuran Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'yı duymadığınız gibi, milletin duymasına da engel oldunuz, Allah sorsun!
Muhteşem Türk Atatürk'ün; "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına, Türk Milleti denir" diye milletleştirdiği, tek beden, tek yürek, tek bilet ettiği milleti, 36 etnik parçaya bölmeğe çalışmanın adına, "İleri Demokrasi" dediniz! Dediniz, uğraştınız, istikrarlı bir şekilde milletin huzurunu hedef aldınız, Allah sorsun!
Çok çalmak, malı büyük götürmek meşrulaştı! Zina meşrulaştı! Domuz eti kasap reyonlarına çıktı! Ensest ilişkiler, cinsel sapıklıklar sıradanlaştı! Yüksek ahlakıyla tanınması gereken İslamiyet; Dinci-İslamcı-Allah'çılar tarafından itibarsızlaştırıldı, Allah sorsun!
Yanmaz Kefen, Koruyucu Terlik pazarlayan Cüppeli'ler; Atatürk'e, Akif'e ve milli kahramanlara hakaretler ettirilen Püsküllü Pajvandlar; "Yolsuzluk hırsızlık değildir" fetvası verebilen Prof. ünvanlı "dini gollikler"in; ekran ekran, sayfa sayfa duyurulduğu, tanıtıldığı Müslüman-Türk ülkesinde:
"Biz dünyamızı ahiretimiz için yaşarız" diyen; "Akıl, kullanılabilecek bir vasıtadır. İnsan gönüldür, Gönül" diyen; "Bir elimi kesseler Türk kanı, diğerini kesseler Kürt kanı akar" diyen 21. yy. Hünkâr Hacı Bektaş'ını, yüz yıl önce; "Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir" feryadını eden Mehmet Akif'in hayallerini gerçekleştiren Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'yı ve ekibini görmezden-duymazdan geldiniz, Allah sorsun!
Hey! Emanet akıllılar!
Hey! Kiralık vicdanlılar!
Hey! Ayakkabı kutusu cüzdanlılar!
Hey! Taşıma suyla değirmen döndürmeğe çalışan dolap beygirleri! Yanlış yoldan, doğru adrese gidilemez!
Aynı deneyden farklı sonucu sadece aptallar bekler!
Kervanbaşı eşek bile, bir kere düştüğü çukura ömür boyu bir daha düşmez!
Size sesimizi duyurmak için başka hangi dilden konuşup yazalım?
Biliyoruz gürültüde ses duyulmaz ama bizi duyun artık! Kendinize gelin, ayıkın ve milletin yakasından düşün artık!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ" tarifli vatanımızı, mayın tarlasına çevirdiniz, Allah sorsun!
Ne zaman, nerede, nasıl patlayacağı bilinmeyen canlı-cansız bombalarla istikrarlı bir şekilde iç-içeyiz, Allah sorsun!
"Ruhumun senden İlahi, şudur ancak emeli,
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli" şeklindeki ulvî duyguların sahibine; "Pe..venk" dedirttiniz Püsküllü pajvandlara, Allah sorsun!
Sonradan; paralel, haşhaşi, ajan, casus, hain sıfatlarıyla allayıp pulladığınız "Hizmet Grubu A.Ş." mensûbu veya imamı yetkili hukuksuzların; "Osman'ım!" diye iltifat ettiği, onanmış müebbet hapisten beraat ettirdiği, öz yeğenini pazarladığı ispatlanmış bir muhabbet tellalının, zavağın "Gizli tanık"lığıyla Orduyu itibarsızlaştırdınız, Allah sorsun!
Hâinler; Gözlemci Valilerin-Kaymakamların İleri Demokrat müsamahaları sayesinde yıllardır, bir bölgemize yerleştiler. Resmi iş makinalarıyla hendekler kazdılar. Parasını benim ödediğim elektrikle ısınma düzeneği kurdular. Özel kolluk güçleri, mahkemeler, askerlik şubeleri oluşturdular. Şimdi de istikrarlı bir şekilde patlatıyor-patlıyorlar! Canlarımıza kıyıyor, geberiyorlar! Yıllardır istikrarlı bir şekilde ağlıyoruz, Allah sorsun!
"Bu ezânlar, ki şehâdetleri Dînin temeli,
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli" tarifli Ezan-ı Muhammedi okunan tarihi camiler, terörist karargâhına dönüştürüldü. Nüfusunun % 99.9'u Müslüman olan bir ülkede, camilerde Mevlit programı yapılamadı! Ezan-ı Muhammedi'nin inlediği camilerde huzurlu ve istikrarlı bir şekilde silahlar, bombalar patlıyor, Allah sorsun!
"Evimizin Evi Vatan"ın sınırlarının nereden başlayıp nerede bittiğini, söyleyemez hale geldik! Bir bölgemize, üç vilayetimiz ve 12 ilçemize, "Bizim" rahatlığıyla gidemez hale düştük, Allah sorsun!
"Yeni Türkiye/Açılım/Yeni Osmanlı/İleri Demokrasi/Milli Kardeşlik Projesi" ve bilmem ne, ve bilmem ne adlı saçma uygulamalarla yıllarca, İstanbul'a; "Dünyanın en büyük Kürt şehri" denilmesine göz yumuldu! Dolmabahçe Saray'ında, bebek katili alçağın; "On Emri" okutuldu ve Sultan Ahmet Meydanı'nda bomba olup patladılar; yabancı uyruklu on bir misafirimiz öldürüldü, on beş kişi yaralandı, hemen İleri Demokratça haber yasağı koyuldu, Allah sorsun!
13 yıllık istikrarlı bir uygulama ile itibarsızlaştırılan, gözden düşürülmeye çalışılan;
"Şu kopan fırtına Türk Ordusudur Ya Rabbi.
Sen'in uğrunda ölen ordu, budur Ya Rabbi.
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın" tarifli şânlı Mehmetçiklerimiz, arazi çoraplarını üşümesin diye annelerine verdikten sonra, muşambalarla tahkîm edilmiş Baba-evi barakalara Al-Bayrağa sarılı olarak gelirken, siyasallaştırılmış PKK'lılar içeride, dışarıda milletimize-devletimize hakarete istikrarlı bir şekilde devam ediyorlar, Allah sorsun!
İleri Demokratça, kendi gözümüzdeki merteği görmezden gelip, el gözünde kıl aramakla meşgulüz! 3 ilimiz, 12 ilçemizde 50 günden fazladır sokağa çıkma yasağı var! 200 binden fazla vatandaşımız öz vatanında kaçgın! Çatışmalarda -arada- can veren ve günlerdir defnedilemediği söylenen cenazeler var!
Milletin istikrarlı bir şekilde huzurunu bozan İleri Demokrat teröristlere destek vermek üzere binden fazla akademisyen sıfatlı karakter düşkünü, çukur, İleri Demokratça uyarı bildirisi imzalayıp yayınlayabiliyorlar, Allah sorsun!
Bütün emperyalistlere rağmen, siyonistlere rağmen, Haçlı'ya ve yerli işbirlikçilerine rağmen; mertçe, yiğitçe, Türk'çe; "Bu vatan bizimdir, bizim kalacak" diye kükreyen; Rusya başta olmak üzere BRICS Ülkeleri'ni refaha erdiren, beş yıl önce on dolarken asgari ücretin 2.000 dolara yükselmesini sağlayan, asrın mucizesi "Milli Ekonomi Modeli" ile insanlık tarihine Müslüman-Türk mührünü vuran Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'yı duymadığınız gibi, milletin duymasına da engel oldunuz, Allah sorsun!
Muhteşem Türk Atatürk'ün; "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına, Türk Milleti denir" diye milletleştirdiği, tek beden, tek yürek, tek bilet ettiği milleti, 36 etnik parçaya bölmeğe çalışmanın adına, "İleri Demokrasi" dediniz! Dediniz, uğraştınız, istikrarlı bir şekilde milletin huzurunu hedef aldınız, Allah sorsun!
Çok çalmak, malı büyük götürmek meşrulaştı! Zina meşrulaştı! Domuz eti kasap reyonlarına çıktı! Ensest ilişkiler, cinsel sapıklıklar sıradanlaştı! Yüksek ahlakıyla tanınması gereken İslamiyet; Dinci-İslamcı-Allah'çılar tarafından itibarsızlaştırıldı, Allah sorsun!
Yanmaz Kefen, Koruyucu Terlik pazarlayan Cüppeli'ler; Atatürk'e, Akif'e ve milli kahramanlara hakaretler ettirilen Püsküllü Pajvandlar; "Yolsuzluk hırsızlık değildir" fetvası verebilen Prof. ünvanlı "dini gollikler"in; ekran ekran, sayfa sayfa duyurulduğu, tanıtıldığı Müslüman-Türk ülkesinde:
"Biz dünyamızı ahiretimiz için yaşarız" diyen; "Akıl, kullanılabilecek bir vasıtadır. İnsan gönüldür, Gönül" diyen; "Bir elimi kesseler Türk kanı, diğerini kesseler Kürt kanı akar" diyen 21. yy. Hünkâr Hacı Bektaş'ını, yüz yıl önce; "Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir" feryadını eden Mehmet Akif'in hayallerini gerçekleştiren Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'yı ve ekibini görmezden-duymazdan geldiniz, Allah sorsun!
Hey! Emanet akıllılar!
Hey! Kiralık vicdanlılar!
Hey! Ayakkabı kutusu cüzdanlılar!
Hey! Taşıma suyla değirmen döndürmeğe çalışan dolap beygirleri! Yanlış yoldan, doğru adrese gidilemez!
Aynı deneyden farklı sonucu sadece aptallar bekler!
Kervanbaşı eşek bile, bir kere düştüğü çukura ömür boyu bir daha düşmez!
Size sesimizi duyurmak için başka hangi dilden konuşup yazalım?
Biliyoruz gürültüde ses duyulmaz ama bizi duyun artık! Kendinize gelin, ayıkın ve milletin yakasından düşün artık!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017