Cumhuriyet rejimi ile yönetilen Türkiye'de millet iradesinin yönetime yansıması esastır.
Yapılan seçimler vasıtasıyla tercihlerini belirleyen millet, bu sayede kendini temsil vazifesini belirli bir süre için seçtiği milletvekillerine devreder.
İşte bu sebeple siyaset yapmak esasen kutsal bir vazifedir. Zira egemenliğin aslına sahip olan milletten alınan yetki, sadece ve sadece onun yararına ve onun adına kullanılabilir.
Millet menfaatini temin ve devletin devamını sağlamak birinci gayedir. Bireysel menfaatlerden önce devleti ve milleti düşünmek doğru siyasetin gereğidir.
Erken seçim tartışmalarının konuşulduğu günümüzde, Türkiye'de siyasetin tıkandığı ve yeni bir sisteme, yeni siyasilere ihtiyaç olduğundan bahsedilmektedir.
Bugün halkın siyasilere olan güveni yapılan kamuoyu yoklamalarında "sıfırlara" yaklaşmıştır.
Devleti ve milleti ile birliği sağlayamamış; esas vazifelerini unutmuş siyasileri firaset sahibi halkımız artık kabul etmemektedir.
Millet iradesinin yönetime katılım şeklinin belirlenmesinde olmazsa olmaz rol oynayan siyasi partiler ve ülke yönetimine talip olan kadroları bu hakikatleri dikkate almalıdır.
İçinden çıkılmaz bir hâl alan ekonomik kriz, yolsuzluklar, hortumlamalar, mandacı bir duruşla AB'ye girmek uğruna feda edilen ve faturası millete mal olan acı kararlar, IMF dayatmalarına ses çıkarmayan zihniyetler ülke menfaatlerinin ayaklar altına alındığının ispatıdır.
Türk milleti böyle bir yönetimi tarihi boyunca ne görmüştür, ne de hak etmektedir.
Bu millet aziz bir millettir. Egemenliği altındaki toplumlara asırlarca başlık etmiş; can emniyetinin, mal emniyetinin, namus emniyetinin, din ve vicdan emniyetinin teminatı olmuştur.
Gittiği her yere refah ve huzuru getiren ecdadımızdan öğrendiğimiz ve bize miras kalanlar bugünkü tablo değildir.
İşi, aşı olmayan, geleceğinden hatta yarınından endişeli bir milleti ve devleti bu noktaya taşıyanlar seçim sandıklarında elbette hesap vereceklerdir.
Fakat bu millet tüm olumsuzluklara karşın ümidini henüz yitirmemiştir. Çünkü gerçekten kendi içinden çıkmış, derdini dert edinen, sorunlarına kalıcı projelerle çareler sunan, bilgili, tecrübeli, gerçekten dürüst, gerçekten temiz bir kadro doğru siyaset yapmak için yola çıkmıştır.
Merhum Atatürk'ün başlattığı ve kısa sürede tüm vatan sathına yayılan Kuvay-ı Milliye şahlanışı bugün Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğindeki II. Kuvay-ı Milliye hareketi ile tekrar dirilmiştir.
Bağımsız Türkiye Partisi bu büyük lidere ve O'nun projelerine siyasi bir kimlikle sahip çıkmakta ve ülkemizi içinde bulunduğu siyasî, içtimaî, hukukî, ahlakî vs. her sahadaki problemlerinden kurtarmak için iktidara talip olmaktadır.
Bu kadro dış destekli değildir. Bu kadro projesiz değildir. Bu kadro yıllarca siyaset yaparak değerlerini yitirmiş, yozlaşmış değildir.
Bu kadro halkın içinden çıkmıştır.
Bu parti, Allah'a hesap verme şuuruyla memleket idaresine talip olan insanların partisidir.
Bu parti hayatın her sahasındaki projeleriyle, Türk milletini tarihteki güçlü günlerine taşıma; çok değil iktidara gelmesinden 4 sene sonra bir kainat devleti oluşturma azim ve kararlılığındadır.
Bu parti, memleketin öz kaynaklarını değerlendirerek kalkınmayı hedeflemektedir.
BTP; mandacı değil, ulusal; fundemantalist değil dindar; şövenist değil Türk milliyetçisi olanların partisidir.
Yani bu parti Türk milletinin partisidir. Milletin uzun yıllardır aradığı beklediği partidir.
Gözün aydın olsun milletim. Gözün aydın olsun Türkiyem.
Yıkık harabeni kaldıracak elin artık bulunmuştur.
Yapılan seçimler vasıtasıyla tercihlerini belirleyen millet, bu sayede kendini temsil vazifesini belirli bir süre için seçtiği milletvekillerine devreder.
İşte bu sebeple siyaset yapmak esasen kutsal bir vazifedir. Zira egemenliğin aslına sahip olan milletten alınan yetki, sadece ve sadece onun yararına ve onun adına kullanılabilir.
Millet menfaatini temin ve devletin devamını sağlamak birinci gayedir. Bireysel menfaatlerden önce devleti ve milleti düşünmek doğru siyasetin gereğidir.
Erken seçim tartışmalarının konuşulduğu günümüzde, Türkiye'de siyasetin tıkandığı ve yeni bir sisteme, yeni siyasilere ihtiyaç olduğundan bahsedilmektedir.
Bugün halkın siyasilere olan güveni yapılan kamuoyu yoklamalarında "sıfırlara" yaklaşmıştır.
Devleti ve milleti ile birliği sağlayamamış; esas vazifelerini unutmuş siyasileri firaset sahibi halkımız artık kabul etmemektedir.
Millet iradesinin yönetime katılım şeklinin belirlenmesinde olmazsa olmaz rol oynayan siyasi partiler ve ülke yönetimine talip olan kadroları bu hakikatleri dikkate almalıdır.
İçinden çıkılmaz bir hâl alan ekonomik kriz, yolsuzluklar, hortumlamalar, mandacı bir duruşla AB'ye girmek uğruna feda edilen ve faturası millete mal olan acı kararlar, IMF dayatmalarına ses çıkarmayan zihniyetler ülke menfaatlerinin ayaklar altına alındığının ispatıdır.
Türk milleti böyle bir yönetimi tarihi boyunca ne görmüştür, ne de hak etmektedir.
Bu millet aziz bir millettir. Egemenliği altındaki toplumlara asırlarca başlık etmiş; can emniyetinin, mal emniyetinin, namus emniyetinin, din ve vicdan emniyetinin teminatı olmuştur.
Gittiği her yere refah ve huzuru getiren ecdadımızdan öğrendiğimiz ve bize miras kalanlar bugünkü tablo değildir.
İşi, aşı olmayan, geleceğinden hatta yarınından endişeli bir milleti ve devleti bu noktaya taşıyanlar seçim sandıklarında elbette hesap vereceklerdir.
Fakat bu millet tüm olumsuzluklara karşın ümidini henüz yitirmemiştir. Çünkü gerçekten kendi içinden çıkmış, derdini dert edinen, sorunlarına kalıcı projelerle çareler sunan, bilgili, tecrübeli, gerçekten dürüst, gerçekten temiz bir kadro doğru siyaset yapmak için yola çıkmıştır.
Merhum Atatürk'ün başlattığı ve kısa sürede tüm vatan sathına yayılan Kuvay-ı Milliye şahlanışı bugün Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğindeki II. Kuvay-ı Milliye hareketi ile tekrar dirilmiştir.
Bağımsız Türkiye Partisi bu büyük lidere ve O'nun projelerine siyasi bir kimlikle sahip çıkmakta ve ülkemizi içinde bulunduğu siyasî, içtimaî, hukukî, ahlakî vs. her sahadaki problemlerinden kurtarmak için iktidara talip olmaktadır.
Bu kadro dış destekli değildir. Bu kadro projesiz değildir. Bu kadro yıllarca siyaset yaparak değerlerini yitirmiş, yozlaşmış değildir.
Bu kadro halkın içinden çıkmıştır.
Bu parti, Allah'a hesap verme şuuruyla memleket idaresine talip olan insanların partisidir.
Bu parti hayatın her sahasındaki projeleriyle, Türk milletini tarihteki güçlü günlerine taşıma; çok değil iktidara gelmesinden 4 sene sonra bir kainat devleti oluşturma azim ve kararlılığındadır.
Bu parti, memleketin öz kaynaklarını değerlendirerek kalkınmayı hedeflemektedir.
BTP; mandacı değil, ulusal; fundemantalist değil dindar; şövenist değil Türk milliyetçisi olanların partisidir.
Yani bu parti Türk milletinin partisidir. Milletin uzun yıllardır aradığı beklediği partidir.
Gözün aydın olsun milletim. Gözün aydın olsun Türkiyem.
Yıkık harabeni kaldıracak elin artık bulunmuştur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002