Global mühendisler devrede...
ABD sadece Türkiye'nin yönetim düzeneğini oluşturmaya çalışmıyor tabii.
Pentagon, kendisine göre bir liste hazırlamış; oralara demokrasi götürmeyi kafaya koymuş. Bu global plan, bazı yerlerde gönüllü figüranlar veya kaykılmış elemanlar tarafından uygulanır. Ya da Irak'ta olduğu gibi binlerce masum insanın hayatına mal olsa da, en ağır askeri müdahalelerle iş bitirilir. Pentagon bir biçimde oraya da "ölümüne demokrasi" getirir; Wolfowitz böyle söylüyor.
Bu bağlamda 3 Kasım'da seçime hazırlanan Türk demokrasisinin kaderi ile Irak'ın kaderi arasında son derece ciddi benzerlikler var, bilmem farkında mısınız.
Irak'a dışarıdan indirme planlanıyor, Türk demokrasisine ise içeriden bindirme...
Uzun zamandan beri, politik arenamızdan "hamuru global lobilerde yoğrulmuş figüranlar" geçidine şahid oluyoruz. Hatta konjonktüre göre, maçın son dakikalarındaki futbolcu değişimine benzer "figüran değişimi" de yaşanıyor siyaset sahnemizde.
Bu sebeple Türkiye "oluşum" üstüne "oluşum"a şahid oluyor.
Çok ilginçtir, bu global figüranların reklamasyon ve pazarlama işini, geçmişte kimi kartel medyasındaki "liboş" namlı "geveze politik işportacılar" üstlenirdi. Bugün ise Atlantik ötesinde hamuru yoğrulan "Türk siyasetinin yeniyetme figüranları"nın bir kısmı, şimdilerde "vakit nakittir" diyen bir zamanların "besmeleli radikalleri" ve zamane diyalogcuları tarafından "kartelcilerle işbirliği içinde" göklere çıkartılıyor. Bunun hamurunu kim yoğurdu, diye soran yok.
Bu arada global mühendisler, hamuru henüz kurumamış herhangi bir yeni oluşuma, "çok kısa bir süre önceki eskimiş oluşum"un pabucunu dama attırmaya uğraşıyor.
Global odaklar, geçit törenini hızlandırıp milletin başını da döndürmeye çalışıyor. Yani, demokrasimizdeki en köklü, "söz milletindir" gerçeğini; "söz milletin olsa da, figüranlar global lobilerindir" noktasına taşımaya çalışıyorlar.
İşte bu seçimde Bağımsız Türkiye Partisi, bu global oyunu bozmaya namzet tek partidir. Milleti şahlandıran Kuvay-ı Milliye ruhuyla abideleşen tek Milli duruştur. Kadrosuyla, ekonomi ve siyasal projeleriyle yegâne yerli oluştur.
Millet, Mesut Yılmaz'ı, Devlet Bahçeli'yi, Bülent Ecevit'i çok iyi tanıyor zaten.
IMF programlarıyla bitirilen Türk ekonomisinin üstüne bir karabasan gibi çöken Kemal Derviş,
Türk dış politikasını global güçlerin inisiyatifinde sallayıp duran ve soyadını dahi Türk Milletinin duyarlılığından çekindiği için gönül rahatlığıyla kullanamayan İsmail Cem,
toplumu Demirelvâri baymak için getirilmiş Mehmet Ali Bayar,
politik arenaya indiği hafta soluğu Atlantik ötesinde alan Tayyip Erdoğan,
onun soluğu kesildiği anlarda devreye alınan Abdullah Gül,
koltuk uğruna Irak'ta ABD'nin tetikçiliğine soyunarak siyasi ikbal arayan Tansu Çiller,
politik hayatının son kertesinde geçmiş bir ömrünü elinin tersiyle itip "eski köye AB adeti" getirmek için çırpınan aksaçlı Recai Kutan ve avanesi,
hangi eller aracılığıyla, hangi lobilerde kırpılıp bir biçimde eski veya yeni "oluşum yıldızları" yapılmaya çalışılmaktadır?
Bağımsız Türkiye'nin yeniden temelleneceği bu seçimde, asıl sorulması gereken "demokrasi suali" budur.
Figüranlar demokrasisi, ülkeleri ancak manda yönetimine taşıyabilir.
Nasrettin Hoca'nın dolunayları kırparak yıldız yapması gibi, Atlantik ötesindeki veya berisindeki global lobiler, eskimişleri ve "ülkeyi eskitmişleri" kırpıp kırpıp "yeni oluşum" çıkartıyor.
Global odakların bu "politik figüran hamurları"nı yoğurma esnasında milletin önüne neler çıkmıyor ki...
Gerekirse Papaz elbisesi giyerim taahhüdünü vereninden Ermeni diasporasının kepini kafa tasına geçirenine, Kuzey Irak'ta ABD'nin tetikçiliğine soyunanından Türkiye'yi paketleyip AB ahtapotunun kucağına tam teslim etmek için çabalayıp duranlarına kadar birçok model arz-ı endam ediyor.
Bu modeller ve bunların yeni adlandırılmış modelleridir, bugüne kadar milletin anasını ağlatan... Değil mi?
Bu sebeple seçim, Bağımsız Türkiye Partisi ile diğerleri arasında geçecek. Bağımsız Türkiye tercihi ile global manda yönetimi tercihi yapılacak seçimde.
ABD sadece Türkiye'nin yönetim düzeneğini oluşturmaya çalışmıyor tabii.
Pentagon, kendisine göre bir liste hazırlamış; oralara demokrasi götürmeyi kafaya koymuş. Bu global plan, bazı yerlerde gönüllü figüranlar veya kaykılmış elemanlar tarafından uygulanır. Ya da Irak'ta olduğu gibi binlerce masum insanın hayatına mal olsa da, en ağır askeri müdahalelerle iş bitirilir. Pentagon bir biçimde oraya da "ölümüne demokrasi" getirir; Wolfowitz böyle söylüyor.
Bu bağlamda 3 Kasım'da seçime hazırlanan Türk demokrasisinin kaderi ile Irak'ın kaderi arasında son derece ciddi benzerlikler var, bilmem farkında mısınız.
Irak'a dışarıdan indirme planlanıyor, Türk demokrasisine ise içeriden bindirme...
Uzun zamandan beri, politik arenamızdan "hamuru global lobilerde yoğrulmuş figüranlar" geçidine şahid oluyoruz. Hatta konjonktüre göre, maçın son dakikalarındaki futbolcu değişimine benzer "figüran değişimi" de yaşanıyor siyaset sahnemizde.
Bu sebeple Türkiye "oluşum" üstüne "oluşum"a şahid oluyor.
Çok ilginçtir, bu global figüranların reklamasyon ve pazarlama işini, geçmişte kimi kartel medyasındaki "liboş" namlı "geveze politik işportacılar" üstlenirdi. Bugün ise Atlantik ötesinde hamuru yoğrulan "Türk siyasetinin yeniyetme figüranları"nın bir kısmı, şimdilerde "vakit nakittir" diyen bir zamanların "besmeleli radikalleri" ve zamane diyalogcuları tarafından "kartelcilerle işbirliği içinde" göklere çıkartılıyor. Bunun hamurunu kim yoğurdu, diye soran yok.
Bu arada global mühendisler, hamuru henüz kurumamış herhangi bir yeni oluşuma, "çok kısa bir süre önceki eskimiş oluşum"un pabucunu dama attırmaya uğraşıyor.
Global odaklar, geçit törenini hızlandırıp milletin başını da döndürmeye çalışıyor. Yani, demokrasimizdeki en köklü, "söz milletindir" gerçeğini; "söz milletin olsa da, figüranlar global lobilerindir" noktasına taşımaya çalışıyorlar.
İşte bu seçimde Bağımsız Türkiye Partisi, bu global oyunu bozmaya namzet tek partidir. Milleti şahlandıran Kuvay-ı Milliye ruhuyla abideleşen tek Milli duruştur. Kadrosuyla, ekonomi ve siyasal projeleriyle yegâne yerli oluştur.
Millet, Mesut Yılmaz'ı, Devlet Bahçeli'yi, Bülent Ecevit'i çok iyi tanıyor zaten.
IMF programlarıyla bitirilen Türk ekonomisinin üstüne bir karabasan gibi çöken Kemal Derviş,
Türk dış politikasını global güçlerin inisiyatifinde sallayıp duran ve soyadını dahi Türk Milletinin duyarlılığından çekindiği için gönül rahatlığıyla kullanamayan İsmail Cem,
toplumu Demirelvâri baymak için getirilmiş Mehmet Ali Bayar,
politik arenaya indiği hafta soluğu Atlantik ötesinde alan Tayyip Erdoğan,
onun soluğu kesildiği anlarda devreye alınan Abdullah Gül,
koltuk uğruna Irak'ta ABD'nin tetikçiliğine soyunarak siyasi ikbal arayan Tansu Çiller,
politik hayatının son kertesinde geçmiş bir ömrünü elinin tersiyle itip "eski köye AB adeti" getirmek için çırpınan aksaçlı Recai Kutan ve avanesi,
hangi eller aracılığıyla, hangi lobilerde kırpılıp bir biçimde eski veya yeni "oluşum yıldızları" yapılmaya çalışılmaktadır?
Bağımsız Türkiye'nin yeniden temelleneceği bu seçimde, asıl sorulması gereken "demokrasi suali" budur.
Figüranlar demokrasisi, ülkeleri ancak manda yönetimine taşıyabilir.
Nasrettin Hoca'nın dolunayları kırparak yıldız yapması gibi, Atlantik ötesindeki veya berisindeki global lobiler, eskimişleri ve "ülkeyi eskitmişleri" kırpıp kırpıp "yeni oluşum" çıkartıyor.
Global odakların bu "politik figüran hamurları"nı yoğurma esnasında milletin önüne neler çıkmıyor ki...
Gerekirse Papaz elbisesi giyerim taahhüdünü vereninden Ermeni diasporasının kepini kafa tasına geçirenine, Kuzey Irak'ta ABD'nin tetikçiliğine soyunanından Türkiye'yi paketleyip AB ahtapotunun kucağına tam teslim etmek için çabalayıp duranlarına kadar birçok model arz-ı endam ediyor.
Bu modeller ve bunların yeni adlandırılmış modelleridir, bugüne kadar milletin anasını ağlatan... Değil mi?
Bu sebeple seçim, Bağımsız Türkiye Partisi ile diğerleri arasında geçecek. Bağımsız Türkiye tercihi ile global manda yönetimi tercihi yapılacak seçimde.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019