“Merd-i Kıptî şecaat arz ederken sirkatin söyler”miş… Başbakan R. T. Erdoğan’ın Suriye’yi Kerbela’ya benzetmesi bu kabil!
Ancak teşbih değil, bu bir BOP rüyasıdır. Bu rüyanın da bir tabiri olmalıdır.
Eskiler buna “cehl-i mürekkep” derler; bilmemekle beraber bilmediğini de bilmemek…
Erdoğan “1332 yıl önce Kerbela’da yaşanan neyse bugün Suriye’de yaşanan da odur… Yaşananlar yeni bir Kerbela’dır” diyor.
Bu çıkışın sahibi, yeni Kerbala’nın Hz. Hüseyin timsalini ve karşısındaki Yezid-i Mel’ûn’unu da tarif ve ilam etmek durumundadır.
***
Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) topunu ortada çevirip “mukaddesatı istismar”a kalkışmak, hele de Kerbela gibi bir “mukaddes mâtem”i istismar etmek, zerre kadar iman ve iz’anı olana yakışmaz.
Böylesi bir istismardan Deccal’in bile yüzü kızarır!
Şayet Suriye yeni bir Kerbela ise, bu Kerbela’nın, Hz. Hüseyin timsalleri ve Yezid-i Mel’unları kimlerdir?!
***
Optimist bir bakışla Erdoğan, yeni Kerbela’da kendini Yezid’lerden biri olarak yaftalamak istemediğine göre –ki mer’î hukuk gereği ben de kendisini tenzih ediyorum-; Hz. Hüseyinlerin safında olduğunu ima etmeye çalışmıştır. Bu da Suriye konusunda işgalci Amerika ve entrikacı vahşi Batı’nın safında ve hatta Fetullahçı iteklemelerle biraz da önden koşan Erdoğan’ın, safından pek razı olmadığının dışa yansıması olarak kabul edilmesi icab eder.
Yerin de kulağı var; vakti geldiğinde toprak sırlarını elbette kusacaktır (Zilzal Suresi, 2; Adiyat Suresi, 10; Tarık Suresi, 9).
***
Gerçek şu ki, Kerbela’da Hz. Hüseyin başta olmak üzere Rasulullah’ın Ehl-i Beyt evlatlarını kendi batılları ve saltanat ihtirasları uğruna kılıçtan geçiren mel’unların, kendilerini Ehl-i Sünnet diye anmaları, üzerlerindeki laneti hafifletmez, onları Ehl-i Sünnet de yapmaz. Onlar, sadece ehl-i cinayet ve ehl-i dalalettirler!
Ehl-i Sünnet olanlar, Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt olanlardır, onların yolunda bulunanlardır.
Hatta Kerbela’da Hz. Hüseyin’in arkasında cemaatle namaz kıldıktan sonra ona kılıç çeken namazlı-niyazlı bu cani mel’unların, işledikleri ağır cinayetin vahametini idrak etmeye başladıklarında, binlerce insanın kanının akmasının faturasını Hz. Hüseyin’e mal etmeye kalkıştıkları da bir vakıadır.
Onların bu bühtanları, Yüce Allah’ın “her türlü kirlerden beri ve tertemiz kıldığını” ilan buyurduğu (Ahzab Suresi, 33) Ehl-i Beyt’in efendisi Hz. Hüseyin’e ve hak davasına gölge düşürmez.
***
Suriye şayet Kerbela ise, yeni Kerbela’da da durum farklı değildir.
Vahşi Batı’nın demokrasi kışkışları ve işgalci Amerika’nın BOP aklıyla Suriye başta olmak üzere İslam coğrafyasında, Müslümanı Müslümana kırdırtanlar, kendilerinin güya Yezidlerin safında değil de, Hz. Hüseyinlerin safında ve yolunda olduklarını ima etmeleri, onların vebalini hafifletmez, batıl gidişatlarını hak kılmaz.
BOP kapsamında vahşi Batı’nın demokratik dürtüklemeleriyle masum insanların ve Müslümanların üzerlerine ve vatanlarına sırtlan gibi çullanan namazlı-niyazlı cinayet takımının, ateş bacayı sardıktan sonra ortaya çıkan ölü yığınlarının faturasını karşı tarafa kesmeleri, başlattıkları isyan, zulüm ve cinayetlerin vebalinden boyunlarını kurtarmaz.
Ancak teşbih değil, bu bir BOP rüyasıdır. Bu rüyanın da bir tabiri olmalıdır.
Eskiler buna “cehl-i mürekkep” derler; bilmemekle beraber bilmediğini de bilmemek…
Erdoğan “1332 yıl önce Kerbela’da yaşanan neyse bugün Suriye’de yaşanan da odur… Yaşananlar yeni bir Kerbela’dır” diyor.
Bu çıkışın sahibi, yeni Kerbala’nın Hz. Hüseyin timsalini ve karşısındaki Yezid-i Mel’ûn’unu da tarif ve ilam etmek durumundadır.
***
Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) topunu ortada çevirip “mukaddesatı istismar”a kalkışmak, hele de Kerbela gibi bir “mukaddes mâtem”i istismar etmek, zerre kadar iman ve iz’anı olana yakışmaz.
Böylesi bir istismardan Deccal’in bile yüzü kızarır!
Şayet Suriye yeni bir Kerbela ise, bu Kerbela’nın, Hz. Hüseyin timsalleri ve Yezid-i Mel’unları kimlerdir?!
***
Optimist bir bakışla Erdoğan, yeni Kerbela’da kendini Yezid’lerden biri olarak yaftalamak istemediğine göre –ki mer’î hukuk gereği ben de kendisini tenzih ediyorum-; Hz. Hüseyinlerin safında olduğunu ima etmeye çalışmıştır. Bu da Suriye konusunda işgalci Amerika ve entrikacı vahşi Batı’nın safında ve hatta Fetullahçı iteklemelerle biraz da önden koşan Erdoğan’ın, safından pek razı olmadığının dışa yansıması olarak kabul edilmesi icab eder.
Yerin de kulağı var; vakti geldiğinde toprak sırlarını elbette kusacaktır (Zilzal Suresi, 2; Adiyat Suresi, 10; Tarık Suresi, 9).
***
Gerçek şu ki, Kerbela’da Hz. Hüseyin başta olmak üzere Rasulullah’ın Ehl-i Beyt evlatlarını kendi batılları ve saltanat ihtirasları uğruna kılıçtan geçiren mel’unların, kendilerini Ehl-i Sünnet diye anmaları, üzerlerindeki laneti hafifletmez, onları Ehl-i Sünnet de yapmaz. Onlar, sadece ehl-i cinayet ve ehl-i dalalettirler!
Ehl-i Sünnet olanlar, Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt olanlardır, onların yolunda bulunanlardır.
Hatta Kerbela’da Hz. Hüseyin’in arkasında cemaatle namaz kıldıktan sonra ona kılıç çeken namazlı-niyazlı bu cani mel’unların, işledikleri ağır cinayetin vahametini idrak etmeye başladıklarında, binlerce insanın kanının akmasının faturasını Hz. Hüseyin’e mal etmeye kalkıştıkları da bir vakıadır.
Onların bu bühtanları, Yüce Allah’ın “her türlü kirlerden beri ve tertemiz kıldığını” ilan buyurduğu (Ahzab Suresi, 33) Ehl-i Beyt’in efendisi Hz. Hüseyin’e ve hak davasına gölge düşürmez.
***
Suriye şayet Kerbela ise, yeni Kerbela’da da durum farklı değildir.
Vahşi Batı’nın demokrasi kışkışları ve işgalci Amerika’nın BOP aklıyla Suriye başta olmak üzere İslam coğrafyasında, Müslümanı Müslümana kırdırtanlar, kendilerinin güya Yezidlerin safında değil de, Hz. Hüseyinlerin safında ve yolunda olduklarını ima etmeleri, onların vebalini hafifletmez, batıl gidişatlarını hak kılmaz.
BOP kapsamında vahşi Batı’nın demokratik dürtüklemeleriyle masum insanların ve Müslümanların üzerlerine ve vatanlarına sırtlan gibi çullanan namazlı-niyazlı cinayet takımının, ateş bacayı sardıktan sonra ortaya çıkan ölü yığınlarının faturasını karşı tarafa kesmeleri, başlattıkları isyan, zulüm ve cinayetlerin vebalinden boyunlarını kurtarmaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019