Hükümet seçim ortamında yüksek seyreden kurları düşürmek istiyor. Bu amaçla Merkez Bankası 'faiz' silahını çekti. Bunun sonucunda kurlar bir miktar gevşese de tekrar yukarı yönlü bir seyir başladı.
Kurlarla ilgilenen profesyonellerin bu konuda dikkat çekici bir sözü var. "Dolar geldiği yeri unutmaz mutlaka tekrar oraya gelir." Aslında bu söz faiz ve kur arasında sıkışan ekonomileri anlatmak için söylenmiştir. MB, faiz silahını çekti çekmesine ama nereye kadar faizleri yükseltecek. Bir eşikten sonra durmak zorunda olduğu noktada dolar tekrar yükselecektir. Kaldı ki FED'in sene içinde 3 defa faiz artırabileceğini açıklaması dolardaki aşağı yönlü beklentileri azaltmış durumdadır.
MB, faiz artışını TL'nin itibarı ve istikrarı için yaptığını açıkladı. Açıklamanın devamında yüksek kurların ithalat fiyatlarını artırdığından yola çıkarak bu durumun enflasyonu yukarı çektiğini savundu. Yani doların artışı başta petrol ve doğalgaz olmak üzere tüketim malları, tarım ürünleri, et, saman ve her türlü ara malı ithal eden ülkemiz için bir tehdit unsuru olarak görülüyor. Eğer faiz artışı sayesinde dolar düşerse ucuzluk olarak bize yansıması bekleniyormuş. Özetle faiz artışı enflasyonu düşürmek için yapıldı.
Faiz artışı enflasyonu yukarı çekmeyecek mi? MB'nin iddiası buysa fena halde yanılıyorlar. Türkiye'de talepten dolayı değil maliyetten dolayı enflasyon var. Bir mamulü üretmek için gerekli olan enerji, hammadde, kira, vergi, ücret ve faiz bileşenlerinin fiyatı ne kadar yüksekse üretilecek ürün fiyatı da o nispette yüksektir. Dolaysıyla üretim faktörlerinin fiyatı düşmeden nihai mamül fiyatı nasıl düşer? MB'nin bu hamlesi çok yakın zamanda boşa çıkacaktır.
Türkiye'de maliyet enflasyonu olduğunu ilk defa Prof. Dr. Haydar Baş açıkladı. Ona göre üretim faktörlerinin fiyatı düşmeden enflasyon asla düşmez. Sanayi ve tarım üreticisinin belini kıran da tüketiciyi perişan eden asıl mesele de vergi, faiz ve enerji maliyetlerinin dünya rekoru ölçeğindeki seviyeleridir. Mili Ekonomi Modeli'nde devletin senyoraj hakkını kullanırsa vergiye olan ihtiyaç sıfıra yakın seviyelerine düşer. Milli paranın devreye sokulması halinde de faizsiz paranın üretim ve tüketim faaliyetlerini finanse etmesinden dolayı faiz maliyeti ürünlere yansımayacaktır. İşte o zaman sürekli büyüme ve istikrar kalıcı hale gelebilecektir.
Sayın Cumhurbaşkanımız döviz kurlarını yerli ve milli parayla frenleyeceğini açıkladı. Rota doğru. Fakat milli paradan ne anlamamız gerektiğini isterseniz yarına bırakalım.
Kurlarla ilgilenen profesyonellerin bu konuda dikkat çekici bir sözü var. "Dolar geldiği yeri unutmaz mutlaka tekrar oraya gelir." Aslında bu söz faiz ve kur arasında sıkışan ekonomileri anlatmak için söylenmiştir. MB, faiz silahını çekti çekmesine ama nereye kadar faizleri yükseltecek. Bir eşikten sonra durmak zorunda olduğu noktada dolar tekrar yükselecektir. Kaldı ki FED'in sene içinde 3 defa faiz artırabileceğini açıklaması dolardaki aşağı yönlü beklentileri azaltmış durumdadır.
MB, faiz artışını TL'nin itibarı ve istikrarı için yaptığını açıkladı. Açıklamanın devamında yüksek kurların ithalat fiyatlarını artırdığından yola çıkarak bu durumun enflasyonu yukarı çektiğini savundu. Yani doların artışı başta petrol ve doğalgaz olmak üzere tüketim malları, tarım ürünleri, et, saman ve her türlü ara malı ithal eden ülkemiz için bir tehdit unsuru olarak görülüyor. Eğer faiz artışı sayesinde dolar düşerse ucuzluk olarak bize yansıması bekleniyormuş. Özetle faiz artışı enflasyonu düşürmek için yapıldı.
Faiz artışı enflasyonu yukarı çekmeyecek mi? MB'nin iddiası buysa fena halde yanılıyorlar. Türkiye'de talepten dolayı değil maliyetten dolayı enflasyon var. Bir mamulü üretmek için gerekli olan enerji, hammadde, kira, vergi, ücret ve faiz bileşenlerinin fiyatı ne kadar yüksekse üretilecek ürün fiyatı da o nispette yüksektir. Dolaysıyla üretim faktörlerinin fiyatı düşmeden nihai mamül fiyatı nasıl düşer? MB'nin bu hamlesi çok yakın zamanda boşa çıkacaktır.
Türkiye'de maliyet enflasyonu olduğunu ilk defa Prof. Dr. Haydar Baş açıkladı. Ona göre üretim faktörlerinin fiyatı düşmeden enflasyon asla düşmez. Sanayi ve tarım üreticisinin belini kıran da tüketiciyi perişan eden asıl mesele de vergi, faiz ve enerji maliyetlerinin dünya rekoru ölçeğindeki seviyeleridir. Mili Ekonomi Modeli'nde devletin senyoraj hakkını kullanırsa vergiye olan ihtiyaç sıfıra yakın seviyelerine düşer. Milli paranın devreye sokulması halinde de faizsiz paranın üretim ve tüketim faaliyetlerini finanse etmesinden dolayı faiz maliyeti ürünlere yansımayacaktır. İşte o zaman sürekli büyüme ve istikrar kalıcı hale gelebilecektir.
Sayın Cumhurbaşkanımız döviz kurlarını yerli ve milli parayla frenleyeceğini açıkladı. Rota doğru. Fakat milli paradan ne anlamamız gerektiğini isterseniz yarına bırakalım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024