Tiyatrolar bugün kapılarını size açıyor… Kendi özel günlerini seyircilerle birlikte kutlamak istiyor. Seyircisiz tiyatro olamaz.
Günümüz tiyatro sanatının gittikçe kötüye gittiğine dair duyduğumuz yakınmaların, ne yazık ki büyük bir bölümü doğrudur.
Bu konu üzerinde çok konuşulmuş, yazılmış ve tartışılmıştır. Buna rağmen sorunun özüne inilememiş ve çözüm bulunamamıştır.
Doğal olarak bazı karamsarların söylediği gibi tiyatronun bütün türlerinin kötüye gittiği söylenemese de günümüzde açık bir hedef belirlenmediği için, bir gelişmeden de söz edilememektedir.
Bir de televizyon gerçeği var. Nasıl sinema, tiyatroyu yıllar boyunca etkileyip seyirci sayısının azalmasına, dahası pek çok tiyatronun kapanmasına neden olmuşsa; TV'nin kitlesel iletişim aracı olarak her eve girmesiyle bu sefer de hem tiyatroların hem de sinema salonlarının giderek kapanmasına neden oluyor.
Ne var ki, sanattan insana giden özel bir yoldur tiyatro.
Sanat sanat içindir tezi çok tehlikelidir, rahatlıkla hatalı yola saptırır. Sanatçı özgürlüğünü yozlaştırıp bencilliğe götürür. Sanat eserini havasız bir boşluğa oturtur.
Böyle ruhsal kendine özgü örnekler, bağımsız sanatçılarda bazı bazı belirmekte, kendileri için oluşturdukları eserleri atölyelerinden dışarıya pek çıkaramamaktadırlar.
Tiyatro gibi bir sanat formunda ise bu tip çalışma düşünülemez. Zira tiyatro, oyuncu ve seyirci arasındaki karşılıklı etkileşim, sahne üstü ve seyirci salonu ile yaşar. Bunların olmadığı bir ortamda gerçek anlamda tiyatro düşünülemez.
Ülkemizde yaklaşık 100 yıllık bir geçmişe ve birikime sahip tiyatroyu Türkiye gerçeğinden ayıramayız.
Türkiye'nin bugünkü yönetim anlayışı sanatı yönetme hevesindedir. Oysa temelde siyaset kurumu ile sanat bağdaşmaz.
Çünkü siyasetin yapısı, özellikle de Türkiye'deki bugünkü yapısı, sanatın evrensel olgusuna ve gelişmesine aykırıdır.
Kültür sanat tüm toplumun ve insanlığın ortak malıdır. Bu yapısıyla da tüm toplumu ve insanlığı kucaklar.
Oysa siyasal partiler belli bir ideolojik temel üzerine kurulurlar ve bu nedenle de sınıfsaldırlar. Bu yapılarıyla da iktidarlar, toplumun ancak belli bir kesimine, genelde kendilerini iktidara taşıyan toplum kesiminin gereksinmelerine cevap verirler.
Kuşkusuz, sanat alanının yönetimi siyaset kurumuna bırakılırsa, iktidarlar da yalnızca kendi ideolojilerine, dolayısıyla toplumun yalnız kendisine bağlı kesimine sanat üretirler, diğer kesimini dışlarlar. Böylece de günümüzün siyaset diliyle "bölücülük" yaparlar.
Diğer yandan kültür sanat alanına bu yapı dayatılırsa sürekli değişen iktidarlar nedeniyle, geleceğe dönük, sürekliliğe sahip kültür sanat politikaları ve planlamaları da oluşamaz. Her siyasal parti kendisine göre kültür sanat siyaseti üretir. Ülkenin kültür sanatı da yaz boz siyasetine dönüşür.
Bu gerekçelerle, özel sanat alanının sanatçılar tarafından yönetilmesi tüm çağdaş dünyada yadsınamaz bir gerçekliktir. Ülkemizin sanat kurumları opera, bale, senfoni orkestraları, tiyatroları da bu rasyonel anlayış üzerinde kurumsallaşmışlardır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023