Özellikle İstanbul'da yaşayan insanımızın bitmeyen, bitirilemeyen bir çilesi vardır. Trafik ve toplu taşıma araçları. İnsanlar işlerine gitmek için sabahın erken saatlerinde durakları doldururlar ve gelen araçlara binmek için adeta birbirleriyle yarışırlar, birbirlerini ezerler. Belki de mesaide harcadıkları enerjinin aynısını daha mesaiye başlamadan yolda harcarlar.94 yılında Tayyip Erdoğan, bu ve diğer sorunları çözmek üzere millete söz verdi ve görevi devir aldı. 16 yıl oldu. 88'de de aynı sorun vardı, 94'te de, 98'de de, 2006'da da. Yıl 2010 oldu aynı sorun daha acımasızca karşımızda duruyor. Çünkü her gelen gün bir önceki günden daha çetin oldu. Yaşam mücadelesi adeta bir kavgaya dönüştü. Ekmek aslanın midesinde filanda değil, ince bağırsaklarında geziyor. İnsanlar gergin. Hoşgörü bitti, saygı azaldı, hürmet yok, mahremiyet sahipsiz kaldı?Gelelim konumuza. Ben de bu hayat akışında bu mücadeleyi verenlerden biriyim. Her gün dolmuşlarda yaşadığım, karşı karşıya kaldığım olaylar hayat bu mu! dedirtecek cinsten. Özellikle bazı hassasiyetleriniz varsa tahammülünüz sıfırlanıyor bu atmosferde.Düşünsenize işe gitmek için dolmuş bekliyorsunuz. Biri geliyor dolu. Diğeri geliyor o da dolu. Bir başkası geliyor, merdiveninde bir boşluk, işe geç kalacaksın. Hadi bismillah diyorsun, biniyorsun. Elini çepine götürecek fırsatın yok. Hele etrafında birkaç bayanda varsa iyice hareketsiz kalıyorsun. Bu arada dolmuşçunun "sıkışalım beyler" sözü insanı çileden daha da çıkartıyor.O dolmuşçular ki, ben onlardan çok dertliyim. (Görevine sadık olanları tenzih ederim) Direksiyonda, bir elinde sigara, birisi bir şey soruyor, zoraki bir cevap. Diğeri para uzatıyor, kendi parasıyla fırça yiyor. "Bozuk yok mu ya!" Araç dolana kadar tekerlekler sanki yerde yuvarlanıyor, o derece yavaş. İnsanlar kalabalıktan nefes almakta zorlanıyor. Ama araç doldu mu ne trafik kuralı kalıyor piyasada, ne yaşlı yolcu, ne de bayan. Aman Allah'ım sanki rallideyiz, uçuyor bizim kaptan. Neden? Araç doldu. Her araca binenin insan olarak değil, para olarak görüyor da ondan. Onun için yaşlı varmış, bayan varmış, çocuk varmış o kadar önemli değil. Ben paramı aldım, gerisi senin derdin, mantığı.Bu bağlamda AKP hükümeti de aynen bu dolmuşçu tipinde bir icraat sergiliyor. Tek farkla ki, bunlar edebiyatı iyi biliyor. Düşünsenize bu milleti AKP dolmuşuna bindirene kadar ne diller dökmüştüler. Din demiştiler, başörtüsü demiştiler. Milleti egemen güç yapacağız demiştiler. ABD'ye hayır demiştiler. Avrupa domuz çiftliği demiştiler. İsrail fitnenin başıydı o zamanlar bunlar için. Bizim kaynaklarımız bize, yeter de artar demiştiler. Terör bitecekti, işsizlik tarih olacaktı. Herkes istediği gibi inanıp, yaşayacaktı vs. vs.Bizler de inandık ve bindik bu dolmuşa. Aman Allah'ım kaptan bir anda çevirdi direksiyonu ABD'ye, AB'ye. Ne var, ne yok bu yolda harcadı. Ülkenin, milletin malını peşkeş çekti o karşı olduklarına. Geriye dönüp bakmıyor bile "bu nisanlar nasıl, ne yapıyor" insanlar aç, insanlar işsiz. Hayat ağlatıyor insanları, terör ağlatıyor insanları. Ama kaptan bunlarla ilgilendiği yok. O atmış son vitese okyanusun ötesine gidiyor. Artık bu yolculuk, bu milleti sıktı. Bizler müsait yerde inelim, onlar dilediği hızda gitsin kadim dostlarının yanına. Biz biliriz ki, bizim bizden başka dostumuz yoktur ve biz vatanımızı satmayız?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025