"Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan" sorusu cevapsızlar rafında bekleye dursun biz, dış politika mı ekonomi politikalarını etkiler yoksa ekonomi politikaları mı dış politika üretir bilmecesini, dünyadan örnekler vererek anlamaya ve çözmeye çalışalım.Her konuda sonsuz özgürlük parolasıyla günümüzün sorunlarının halledilebileceği iddiasında olanların ekonomide, liberal dogmalara ve bunları dayatan kırbaçlı sahiplerine biat etme hususunda en ufak bir rahatsızlık belirtisi gösterdiklerini bu satırların yazarı henüz göremedi.Dünyada, propaganda ve gerektiğinde silahla ayakta tutulmaya çalışılan kapitalizm matriksinin gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere ihraç etmeye çalıştığı temel yanlışlardan biri, "asıl olan ekonomik refahtır, dış politika her zaman ve şartta onu elde etme amacına göre belirlenmelidir" düşüncesidir. Yargının kendisi gerçeği yansıtmamasına rağmen ülkemizdeki açılımı, batıya tek taraflı bağlılık şeklinde kendisini göstermiştir. Ağızlarda gezdirilen uzantılarından biri de, "ne yapalım borcumuz var, mecburuz" zavallılığına genç beyinlerimizin alıştırılmaya çalışılmasıdır. Kısa vadede kar sağlayıp uzun dönemde ülkelerin geleceğini tehlikeye atan politikalar sayılamayacak kadar çoktur. Temel varsayımlar yanlış olduğunda dengenin hatalı da olsa kendi şartları içinde tekrar kurulabilmesi için gerekli diğer değerler, otomatik olarak yanlış ve eksik olacaktır. Eğer sistemin ürettiği hataların bertaraf edilmesi kaba kuvvete bir gereksinme yaratıyorsa sistem çökmek üzere veya çökmüş de ağlayanı yok demektir. Dış politikada mahkum stratejiler izleyerek kalkınmış ve süper güç olmuş bir tek örnek ülke yoktur. En basit kurallarla düşünürsek, ortada faydalı bir kaynak varsa herkes mevcut imkanlarını ve gücünü seferber ederek onu kazanmaya çalışır. Hal böyleyken kalkınma için başka devletlerden himmet ummanın içerdiği ironiyi varın siz düşünün.Esasında, refahını istikrarlı bir şekilde korumak ve sürdürmek isteyen devletleri incelediğimizde her birinin, yaşadığı zor zamanlarda kısa vadeli sorunlar için uzun vadeli plan ve icraatlarından taviz vermediklerini, sahip oldukları kaynaklara başkalarını ortak ederek bir kurtuluş arama yoluna iltifat etmediklerini görürüz. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Japonya ve Almanya örnekleri halen taze sayılır. Sadece ekonomik başarıya odaklanmak ekonomide istenen sonucu vermez. Çünkü ekonomik başarı ideal bir devlette bir alt kümedir. İyi bir milli eğitimle desteklenmeyen kalkınma hamleleri güdük kalır. Bu yüzdendir ki aklı selim olanlar iktisadi çabalarını da bir ideal hedefe yöneltirler. Bahsi geçen çabalar ancak o zaman bir sonuç verebilir. Ulaşılmak istenen ekonomik refah için Avrupa Birliği'nden başka adres gösteremeyenler gerçekte milletin önüne nihai hedef olarak zengin bir müstemleke olma zilletini vizyon diye koymaktadırlar.Dış politikadaki yanlışlar yarın askeri ve iktisadi yollarla altından kalkılamayacak problemlerin tohumlarıdır. Örnek mi istiyorsunuz? Anadolu ve Ortadoğu coğrafyasında bugün yaşadığımız ve endişeyle izlediğimiz hadiselerden ala örnek mi olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007