Başbakan Erdoğan birçok kez dershanelerin kapatılacağını ve dershane sahiplerinin özel okul açmaya teşvik edileceğini açıkladı. Üniversite sınavlarının devam ettiği bir ortamda dershanelerin kapatılması doğru bir yaklaşım değildir.
Dilerseniz önce olması gerekeni anlatalım.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin eğitim modelinde “sınavsız üniversite” projesi vardır. Bu proje çok farklı okullarda, çok farklı koşullarda okuyan öğrencilerin eşit ve adaletsiz bir sınava tabi tutulmasını engel olmaktadır.
Sayın Baş’ın modelinde bir kişi okula başladığından liseden mezun olana kadar tamamen devletin finansıyla, imkanlarıyla eşit koşullarda dört dörtlük bir eğitim alacak ardından da üniversiteye devam etme niyeti ve kabiliyeti varsa hiçbir sınava tabi tutulmadan üniversiteye devam edecektir.
Daha önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, Sayın Baş’ın modelinde kişiler paralarına göre değil, kabiliyetlerine göre değerlendirilecektir. Burada Milli Ekonomi Modeli’nin sunduğu yeni kaynaklarla finansı temin edilen güçlü bir eğitimden bahsediyoruz.
Eğitimi yük, sırtta kambur olarak gören mevcut zihniyetin bu çözümleri sunabilmesi asla mümkün değildir. Şimdi dönelim AKP hükümetinin “dershanesiz Türkiye” formülüne…
“Sınavsız Türkiye” ile “Dershanesiz Türkiye” arasında dağlar kadar fark vardır.
Sayın Baş sınavsız Türkiye için güçlü bir alt yapı oluşturmaktadır; bunun finansmanını da oluşturmaktadır. Dershanesiz Türkiye formülünde ise mevcut çarpık sistem aynen korunmaktadır ve sadece dershaneler kaldırılmaktadır.
Bu formül beraberinde birçok sıkıntıları da getirecektir.
Örneğin, devlet okullarının birçoğu yeterli eğitim verememektedir. Sadece onların hazırladığı bir öğrenci üniversite sınavında hiçbir varlık ortaya koyamayacaktır.
Dershane sisteminde, hızlandırılmış bir eğitimle devlet okullarında ya da başka okullarda yeterli hazırlığı yapamayan öğrenciler aradaki farkı kapatmaya çalışmaktadır.
Eğer mevcut durumda dershaneler kapatılırsa, otomatikman bu devlet okullarına ilgiyi tamamen azaltacak, özel okullara müşteri sayısı artacaktır.
Dershanelerin kapatılması, birilerinin iddia ettiği gibi bazı grupların önünü kesmez, çünkü onların özel okul yatırımları dershane yatırımından çok daha fazladır.
Bu sistem özel okullara olan ilgiyi daha da artıracaktır ve bu sefer özel okullar ek derslerle dershane hizmetlerini ilave ücretlerle müşterilerine sunacaklardır.
Üniversiteye hazırlık için bir dershaneye yıllık ödenen ücret, ortalama 3000-4000 lira civarında… Maddi durumu yetersiz birçok aile tabiri caizse bir atımlık kurşununu bu dershane ücreti için ayırıyor.
Bu imkanı kaldırdığınız zaman, üniversiteyi kazanabilmek için iki alternatif kalıyor, ya özel okula gönderilecek, ya da özel öğretmen tutulacak. İkisi de paraya dayalı ve birçok aile için bunlar imkansız. Özel okullar için sadece liseyi hesaplarsak en az 40 milyar liralık bir rakam bu. Özel öğretmen ise çok daha fazla bir maliyet oluşturuyor.
Dolayısıyla Başbakanın formülü belli gelirin altında olan ailelere üniversite kapısını tamamen kapatıyor.
Halbuki Prof. Dr. Haydar Baş’ın çözümünde eğitimin baştan sona kaliteli olması ve üniversite kapılarının herkese açık olması vardır ve bunda fakir zengin ayrımı yoktur. Böyle bir durumda zaten dershanelere de gerek kalmayacaktır.
Sayın Baş’ın modelinde dershane eğitimcileri de mağdur kalmayacaklar, belirli bir eğitimden sonra bunlar yeni açılacak üniversitelerin kadrolarını oluşturacaklar.
Dilerseniz önce olması gerekeni anlatalım.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin eğitim modelinde “sınavsız üniversite” projesi vardır. Bu proje çok farklı okullarda, çok farklı koşullarda okuyan öğrencilerin eşit ve adaletsiz bir sınava tabi tutulmasını engel olmaktadır.
Sayın Baş’ın modelinde bir kişi okula başladığından liseden mezun olana kadar tamamen devletin finansıyla, imkanlarıyla eşit koşullarda dört dörtlük bir eğitim alacak ardından da üniversiteye devam etme niyeti ve kabiliyeti varsa hiçbir sınava tabi tutulmadan üniversiteye devam edecektir.
Daha önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, Sayın Baş’ın modelinde kişiler paralarına göre değil, kabiliyetlerine göre değerlendirilecektir. Burada Milli Ekonomi Modeli’nin sunduğu yeni kaynaklarla finansı temin edilen güçlü bir eğitimden bahsediyoruz.
Eğitimi yük, sırtta kambur olarak gören mevcut zihniyetin bu çözümleri sunabilmesi asla mümkün değildir. Şimdi dönelim AKP hükümetinin “dershanesiz Türkiye” formülüne…
“Sınavsız Türkiye” ile “Dershanesiz Türkiye” arasında dağlar kadar fark vardır.
Sayın Baş sınavsız Türkiye için güçlü bir alt yapı oluşturmaktadır; bunun finansmanını da oluşturmaktadır. Dershanesiz Türkiye formülünde ise mevcut çarpık sistem aynen korunmaktadır ve sadece dershaneler kaldırılmaktadır.
Bu formül beraberinde birçok sıkıntıları da getirecektir.
Örneğin, devlet okullarının birçoğu yeterli eğitim verememektedir. Sadece onların hazırladığı bir öğrenci üniversite sınavında hiçbir varlık ortaya koyamayacaktır.
Dershane sisteminde, hızlandırılmış bir eğitimle devlet okullarında ya da başka okullarda yeterli hazırlığı yapamayan öğrenciler aradaki farkı kapatmaya çalışmaktadır.
Eğer mevcut durumda dershaneler kapatılırsa, otomatikman bu devlet okullarına ilgiyi tamamen azaltacak, özel okullara müşteri sayısı artacaktır.
Dershanelerin kapatılması, birilerinin iddia ettiği gibi bazı grupların önünü kesmez, çünkü onların özel okul yatırımları dershane yatırımından çok daha fazladır.
Bu sistem özel okullara olan ilgiyi daha da artıracaktır ve bu sefer özel okullar ek derslerle dershane hizmetlerini ilave ücretlerle müşterilerine sunacaklardır.
Üniversiteye hazırlık için bir dershaneye yıllık ödenen ücret, ortalama 3000-4000 lira civarında… Maddi durumu yetersiz birçok aile tabiri caizse bir atımlık kurşununu bu dershane ücreti için ayırıyor.
Bu imkanı kaldırdığınız zaman, üniversiteyi kazanabilmek için iki alternatif kalıyor, ya özel okula gönderilecek, ya da özel öğretmen tutulacak. İkisi de paraya dayalı ve birçok aile için bunlar imkansız. Özel okullar için sadece liseyi hesaplarsak en az 40 milyar liralık bir rakam bu. Özel öğretmen ise çok daha fazla bir maliyet oluşturuyor.
Dolayısıyla Başbakanın formülü belli gelirin altında olan ailelere üniversite kapısını tamamen kapatıyor.
Halbuki Prof. Dr. Haydar Baş’ın çözümünde eğitimin baştan sona kaliteli olması ve üniversite kapılarının herkese açık olması vardır ve bunda fakir zengin ayrımı yoktur. Böyle bir durumda zaten dershanelere de gerek kalmayacaktır.
Sayın Baş’ın modelinde dershane eğitimcileri de mağdur kalmayacaklar, belirli bir eğitimden sonra bunlar yeni açılacak üniversitelerin kadrolarını oluşturacaklar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025