Depremler, dünyanın oluşumundan bu yana olagelen, dün de olan, bugün de olan ve gelecekte de hep olacak olan, dünyanın doğal dengesi içinde gerekli olan bir doğa olayıdır.
Depremi bir afet ya da felakete dönüştüren, zamanında gerekli ve yeterli önlemleri almayan biz insanlarız.
Depremleri önleme olanağımız yok ama onun neden olduğu hasarları, yıkımları ve can kayıplarını önleyebilecek bilgi düzeyine, teknolojiye sahibiz. Ama ne fayda… Önce depremlerle mücadeledeki çağ dışı yara sarma politikasında ısrar etmekten vazgeçip çağdaş "zarar azaltma" politikasını benimsememiz, yani deprem sonrasına değil, deprem öncesine ağırlık vermeliyiz.
Deprem öncesi yapacağımız çalışmalar ve alacağımız önlemlerle olası bir depremin oluşturabileceği hasarları, yıkımları ve can kayıplarını önleyebilir ya da en aza indirgeyebilir, böylece deprem sonrası yapmamız gereken arama kurtarma ve yara sarma çalışmalarımızı daha kolay, daha etkili ve daha ekonomik hale getirebiliriz. Peki, doru olan bilimsel gerçeklik bu iken neden siyasilerimiz hâlâ deprem sonrasında ısrar ediyor? Çünkü, deprem öncesi yapılması gerekenler, hükümetin ve siyasilerin, anayasamıza göre zaten yapmakla yükümlü oldukları işler; o nedenle onlara siyasi açıdan fazla bir getiri, bir rant sağlamaz. Oysa deprem sonrası yapacakları arama kurtarma, depremzedelere çadır, battaniye, ekmek ve yemek göndermek, maddi yardımda bulunmak, evi yıkılanlara geçici ikamet olanağı sağlamak ve "yıkılan evlerinizi yeniden yapacağız", "yaralarınızı en kısa zamanda saracağız" gibi hiçbir zaman tam olarak yerine getirmedikleri ve getiremeyecekleri vaatlerde bulunarak deprem bölgesine birkaç bakan gönderip siyasi şov yaparak tüm bunlardan siyasi rant sağlayabileceklerini ve oy devşirebileceklerini düşünürler.
İşte salt bu yanlış ve çağ dışı "yara sarma" politikası yüzünden son Kahramanmaraş merkezli depremlerde binlerce binamız hasar görüyor ve yıkılıyor… Ya can kayıpları…
Artık bu gidişe bir "dur" demenin zamanı gelmiş ve geçmektedir. Hep söylediğimiz gibi depremlerin ne zaman olacağını bilemiyoruz. Bu nedenle depremlerle mücadelede hem hiç olmayacakmış gibi hem de hemen yarın olacakmış gibi hareket etmeli ve gereken önlemleri hiç zaman yitirmeden bir an önce almalıyız. Bunun için hemen tüm Türkiye'de bir "deprem seferberliği" ilan edilmelidir, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm ilgili bakanların, valilerin, belediye başkanlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve halkımızın elbirliği ve işbirliği ile tüm deprem bölgelerimizde, öncelikle çocuklarımızı gönderdiğimiz okullarımız, hastalarımızı yatırdığımız hastanelerimiz, aynı anda çok sayıda insanımızın bir arada bulunabildiği alışveriş merkezi, sinema, tiyatro, spor salonu ve cami gibi kritik yapılar olmak üzere tüm binalarımızın teker teker elden geçirilerek o bölgede beklenen olası büyük bir depreme dayanıklı olup olmadıkları belirlenmeli. Dayanaksız olanlar, olanak varsa güçlendirilmeli, yoksa yıkılıp yeniden yapılanmalı.
Gelelim asıl meseleye… Çürük ekonomiyle sağlam yapılaşma nasıl olacak?
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023