Elazığ depreminin arama kurtarma çalışmaları bir umutla devam ediyor.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'ndan (AFAD) açıklanan son rakamlara göre, 39 vatandaşımız hayatını kaybetti, 1607 kişi de yaralandı.
Bölgeden sevindirici haberler de geliyor; 45 kişinin enkazdan kurtarıldığı, 1607 yaralı vatandaşımızdan 1516'sının iyileşerek taburcu edildiği belirtiliyor.
Sivrice merkezli 6,8 şiddetindeki depremin 948 artçı sarsıntısı oldu.
Bunların 21'inin şiddeti 4'ün üzerinde…
Elazığ ve Malatya'da incelenen 2 bin 945 binadan 87'sinin yıkıldığı, bunlardan 1287'sinin ağır hasar aldığı, 56'sının orta ve 876'sının az hasarlı olduğu, acil olarak yıkılacak 12 binanın tespit edildiği, 627 binanın ise hasar görmediği kaydedildi.
6,8 şiddetinde bir depremde bu kadar can kaybının olması, bu kadar binanın yıkılıp, yıkılmayanların da artık içinde oturulmaz hale gelmesi çok açık ve net bir şekilde gösteriyor ki depreme asla hazırlıklı değiliz.
Depremlerle yaşamayı öğrenmiş olan Japonya gibi ülkelerde 6,8 şiddetinde bir depremde insanlar sadece kahvesi ya da çayı dökülecek mi endişesi yaşarken, bizlerin Türk milleti olarak böyle büyük bir yıkımla karşılaşmamız, üzerinde gerçekten durulması gereken bir konudur.
Deprem uzmanlarından Prof. Dr. Ahmet Ercan, depremlerin gelir düzeyi düşük olan toplumlarda daha düşük şiddetlerde daha yıkıcı olduğunu ifade etmektedir.
Matematiksel ifadesiyle, depremlerin etkisi gelir düzeyiyle ters orantılıdır.
Bugün artık demode olduğu, bittiği kapitalizmin kalesi olan ülkelerin yetkilileri tarafından bile itiraf edilen bu kokuşmuş kapitalist sistem, maalesef hala ısrarla Türkiye gibi ülkelerde uygulanmaya devam etmektedir.
Kapitalist sistem doğası gereği, devletin ve vatandaşın elini zayıflatmakta, sermaye sahiplerinin de kazanma ihtiraslarını artırmaktadır.
Türkiye için ifade edersek, 2019 yılında resmi rakamlara göre 123,7 milyar TL bütçe açığı veren ve 2020 yılı için de 138,9 milyar TL'lik bir bütçe açığı hedefleyen bir ülkenin vatandaşlarına geçekten sağlıklı bir hizmet sunabilmesi, onlara güvenli konutlar sağlayabilmesi mümkün mü?
Anayasa'mızda "sosyal devlet" olduğumuz yazılıdır. Sosyal devlet, vatandaşlarının en temel ihtiyaçlarını karşılayan devlettir.
Bu temel ihtiyaçlardan en önemlilerinden birisi de "barınma"dır. Ama bunun için bütçe gereklidir; devlet, yaptığı masraflardan çok daha fazla gelir imkânlarına sahip olmalıdır.
Kapitalizmin devlete bıraktığı gelir kalemleri, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ülkemiz için sık sık ifade etiği gibi, vergiler, cezalar ve zamlardır.
Ve yine kapitalist anlayışın "borçlanma" anlayışı sebebiyle vatandaşın sırtından toplanan bu gelirler de, bütçe giderlerinin aslan payı olarak faiz ödemelerine gitmektedir.
2020 yılı için hedeflenen faiz ödemesi 138,9 milyar TL'dir.
Sadece bu parayla Türkiye'deki depreme hazır olmayan tüm konutlar yeniden inşa edilebilir.
Bu faiz ödemesi, ısrarla uygulanan kapitalist sistemin oluşturduğu bir giderdir.
Borca dayalı olmayan doğru bir finans politikasıyla bu faiz ve borç yükünden bir anda kurtulmak mümkündür.
Kapitalizm, devleti borç batağına iterken, talebi kısma, vergiyi tabana yayma, açlık ve yoksulluk sınırı altında maaşlara talim ettirme gibi uygulamalarıyla vatandaşları da borç ve faiz batağına saplamaktadır.
Vatandaşlarına güvenli konutlar temin edemeyen bir devlet ve geliri karnını bile doyuramayan bir millet tablosuyla depremlere hazırlıklı olmak asla mümkün olmayacağı gibi, deprem sonrası oluşan yıkımlarlarla da mücadele etmek mümkün olmayacaktır.
Bir diğer konu ise, Kapitalizm, "ne olursa olsun kazanmam lazım" mantığında ihtiras sahibi insanlar üretmektedir.
Çünkü Kapitalizmi kuranlar da bu düşüncelerine hizmet etsin diye bu sistemi kurmuşlardır.
Bugün binalarımızın 6,8 şiddetindeki bir depreme dahi dayanamamasının bir nedeni de binaları yapan müteahhitlerin 3 kuruş daha fazla kazanacağım diye malzemelerden çalmasıdır.
Bu banaları denetlemesi gerekenler de, ruhsat verenler de aynen onlar kadar mesuldur. Kapitalist ssitem çürük insanı doğurmuştur, çürük insan da çürük binaları…
Bu sebeple Prof. Dr. Baş'ın yurt genelinde başlattığı "Kaybolan Değerler" sempozyumları ve "önce insan" vurgusu çok önemlidir.
Bugün gerçekten depremlere hazırlıklı olmak istiyorsak, hem insan merkezli tek model olması sebebiyle, hem de devletin de, milletin de gelirini olması gerektiği noktaya taşıması sebebiyle Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'ni ve de Sosyal Devlet Milli Devlet tezini Türkiye olarak acilen uygulamak zorundayız.
Göreceğiz ki, hem insanların çürümüşlüğü hem de binaların çürümüşlüğü sona erecek.
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025