Başbakan suçunu itiraf etti? Hangisini? Suçlar yığıldı da,"hangisi" lâfı peşinden geliyor. Öncesinde de bir itiraf vardı, vardı ama doğrudan değil, dolaylıydı. Ne sesini ve ne de olayları inkâr ediyor, sadece "montajlama" savunmasında bulunuyordu. Buna ceza hukukunda "tevilli ikrar" denir, yani suçlunun suçunu dolaylı olarak kabullenmesidir.Bu kez Adalet eski Bakanı ile yaptığı telefon konuşmalarını, "tapeler montaj" savunmasına sığınmadan, inkâr yoluna sapmayarak kabullendi. Neydi konuşmaların konusu; görülmekte olan bir dava için Başbakan'ın Adalet Bakanı'na verdiği talimat ya da emirler. Başbakan'ın bu yaptığı suçtur ve lâmı cimi yoktur. Davanın gidişatı iyi değildi, onun için müdahale ettim, şeklindeki Başbakan açıklaması ise, "merd-i kıptî şecaat arz ederken sirkatin söyler" lâfını bize hatırlatmakta? Mazeret beyan ederken aslında suçunu söylüyorsun.Başbakan yargıya müdahale edebilir mi? Ülkede kuvvetler ayrılığı sistemi varsa yani Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri ayrılmışsa bunun nedeni güçlerin tek elde olmasının, keyfiliğin önlenmesidir. Dikta rejimlerinde Yasama (yasa yapma), Yürütme (icrâ/hükûmet) ve Yargı yetkileri diktatörde toplanmıştır. Demokrasilerde siyasal iktidarın keyfiliğini önlemek için yetki ve güçler ayrı organlara verilmiştir. T.C. Devletinin bir hukuk devleti olduğu anayasasında yazılıdır (madde:2), anlamı; devletin hukuka bağlı olmasıdır. İktidarın hukuka uygunluğu yargı tarafından denetlenir ve de sağlanır. Kişiler hukuk dışına çıktığında nasıl ki, yargı önüne çıkarılıyor, mahkemelerde yargılanıyorsa, devlet de hukuku çiğnemişse yargı önünde hesaba çekilir. Yargı tarafsız olmalıdır ki, adaletli karar verilebilsin, yoksa güçlünün adaleti karşımıza dikilir. Bakınız, yürürlükteki Anayasanın 138. maddesi ne söylemekte:"Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz."Yine Anayasa'nın 11. maddesine göre, Anayasa hükümleri, Yasama, Yürütme ve Yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.Demek ki, bu kurallar Başbakanı da bağlar. Oysa Başbakan, Fransa Kralı 14. Lui'ye özenmiş olmalı ki, "devlet benim!" dercesine, görülmekte olan davaya müdahale etmiş, Anayasanın 138. maddesine aykırı davranarak, anayasayı ihlâl suçu işlemiştir.Ey Cumhuriyet Savcıları neredesiniz? Toplumun avukatı sayılan sizler, mağdur olan milletimizin hakkını korumak için, maznun Başbakan da olsa, yakasına yapışmayacak mısınız? Maznun (şüpheli/sanık) hakları; bakan, başbakan evlâdı olarak ve de ensesi kalınlar için gözetilip, serbest bırakılırlarken, mağdur (zarar gören) haklarını kim koruyacak?Bir tarafta mağdur hakları, diğer tarafta maznun hakları. Kim haklı, kim haksız? Pirincin taşını adalet ayıklayacak! Ara ki, bulasın!Gelelim Adalet eski bakanı Sadun efendiye; hadi Başbakan hukukçu değil, hukuk nosyonu da yok! Sen Başbakandan aldığın emrin Anayasaya aykırı olduğunu söyleyecekken, tam aksine, "emredersiniz efendim" diyorsun. Sâbık bakan sorumluluktan kurtulur mu? Bir başka sâkıt bakan Bayraktar, imar mevzuatına aykırı uygulamalar için,"Başbakan'ın emriyle yaptım, onun da istifa etmesi gerekir", demişti. Eski bakanlara bizden söylemesi; Anayasa'nın 137. maddesinin başlığı "Kanunsuz emir" dir. Ne diyor madde: "?Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz." Başbakan ne kadar suçluysa, onun bu konudaki kanunsuz emrini yerine getirenler bakan da olsa bürokrat da olsa suçludurlar; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda, görüyoruz ki, Anayasa'da yer alan "kanunsuz emir", burada da düzenlenmiş.Adalet Bakanı, Başbakan'ın dava vekili yani dava takipçisi değildir. Avukat bulunmayan ya da en az 5 avukat bulunan yerlerde (daha sonra 1136 sayılı Avukatlık Kanunu bu sınırlamayı kaldırmıştır ve dava vekilliği için yeni ruhsat verilmesini yasaklamıştır) avukat gibi görev yapan dava takipçilerine "dava vekili denir. Başbakan, Adalet Bakanı'na dava takipçiliği işini vermiş, öbür bakan ve ilgili ve de yetkililere ihale takipçiliğini tevdi etmiştir. AKP Hükûmeti olmuş, sanki rant dağıtım örgütü.Kanunsuz emirleri yerine getirenler sorumluluktan kurtulamıyor da, kanunsuz emri verenleri oylarıyla işin başına getirenler, seçmenler sorumluluktan kurtulabilecekler mi? Tek kurtuluş yolu var, o da bunları sandık yoluyla azletmek!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023