BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, Türkiye'nin dış politikada geldiği noktayı tek cümlede özetledi; 'Sıfır sorun, diyerek yola çıktılar. Kala kala elde Kıbrıs kaldı'.
Peki, bu noktaya nasıl geldik? Oysa tabiri caizse başta Sayın Erdoğan olmak üzere hükümetin bir ayağı adeta dışarıda idi.
Örneğin başbakan olan Sayın Erdoğan, 2003 ile 2014 tarihleri arasında, 5 kıtada 93 farklı ülkeye toplam 305 resmi ziyaret gerçekleştirmiş.
Cumhurbaşkanı olan Erdoğan ise 2014 ile 2020'ye kadar ki süreçte 77 ülkeye tam 101 kez gitmiş.
Ülkemizde en çok ABD ziyareti yapan lider kim, sorusuna google şu cevabı veriyor;
İsmet İnönü 2 kez, Cevdet Sunay 1 kez, Bülent Ecevit 3 kez, Süleyman Demirel 4 kez ABD'ye gitmiş.
Kenan Evren 1, Turgut Özal 6, Tansu Çiller 3, Erbakan 1, Abdullah Gül'de resmi sıfatla 1 defa ABD'ye gitmiş.
Hiçbir resmi vasfı yokken ABD'ye giden ve Beyaz Saray'da ağırlanan tek kişi ise Sayın Erdoğan. Başbakanlık ve cumhurbaşkanı sıfatlarıyla yaptığı ziyaretler ise 20'den fazla.
Dünyanın süper güçleri başta olmak üzere İsrail'den, Vatikan'dan, Zambiya'dan, Tanzanya'dan, Mozambik'ten, Madagaskar'dan, Çad'a kadar bütün ülkelere gidilmiş.
Hangi ülkelere gitmedi sorusuna Kuzey Kore, Mymar ve Moğolistan'dan başka şık bulamıyorum. Ha! Birde Rum Kesimi var.
Sayın Erdoğan'ın, 'en kısa sürede ziyaret edeceğim, dediği halde 8 yıldır gerçekleştirmediği tek ziyaret ise Gazze'dir.
Hatta MHP lideri Devlet Bahçeli, 2015 yılında bu ziyaretleri şöyle değerlendiriyordu; "Erdoğan bir yanda dünya turu atarken, diğer yanda başkanlık sistemi için kulis ve siyasi çalışma yapmaktadır…
Elde edilen koca bir sıfırdır… Erdoğan, dünya üzerinde gitmediği yer sadece Antartika kalmıştır ki, yakında oraya gitmesi de an meselesidir."
Tabi bu ziyaretlerin iadesi de olmuştu. ABD'den Obama, İngiltere Kraliçesi, Papa başta olmak üzere bir çok devletin başkan ve başbakanları da ülkemize gelmişti.
Ermenistan ve İsrail cumhurbaşkanlarını ağırlamış, bin bir taltiflerde bulunmuştuk. Yunan başbakanını, TBMM'de konuk etmiştik.
Diğer taraftan Oslo'da PKK ile aynı masaya oturmuş, İmralı'da Öcalan'ı muhatap almış, Barzani'ye kırmızı halı serip, protokol koymuştuk. Salih Müslüm'de aynı muhabbetle kucaklanmıştı.
Bütün ülkelerin bağımsızlık günlerinde, dini ve milli bayramlarında anında mesajlar gönderilir, bir cenazeleri varsa hemen iştirak edilirdi.
Düşünsenize! Aynı yıl (2015) Papa ve Suud Kralı için milli yas ilan edildi. Hatta birkaç hafta önce İstanbul Havalimanında 'Suud Milli Günü' afişleri bile astık.
Neyse! Lafı fazla uzatmayalım ve altın soruyu soralım; Bugün Türkiye Cumhuriyetine dost diyebileceğiniz kaç ülke var?
Türk Cumhuriyetleri, Pakistan ve Kıbrıs. Başka var mı? Filistin bile Türkiye aleyhine alınan kararlara imza atıyor.
ABD, AB, Akdeniz'de kimi suçluyor? Türkiye.
Aynı ABD, PYD/PKK terör örgütünü kime karşı devletleştiyor? Türkiye.
Rusya, Azerbaycan-Ermenistan masasında neden Türkiye'yi istemiyor?
Libya'da, 'oyun kurucuyuz' dedik. Şimdi stada bile almıyorlar.
Suud-i Arabistan, ülkemize ekonomik ambargo koyuyor.
İstanbul'un bir ilçesi büyüklüğündeki Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri Türkiye Cumhuriyetini tehdit etmeye yelteniyor.
Haliyle soruyoruz; 18 yılda 150'den fazla ülkeye, 400'den fazla ziyaret turizm amaçlı mıydı?
Değilse ülkemizi neden kimse kale almıyor?
Nerede yanlış yaptık?
İktidarın çok gezdiği, her el uzatana, 'dostum' dediği günlerde Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, dış politikaya dikkat çekerek; "Ülkemizin iç ve dış tehdit algılamaları yeniden ele alınmalı, kırmızıçizgiler keskin bir şekilde belirlenmeli ve bunlar dış politikada belirleyici olmalıdır" diyor ve ekliyordu;
"Birilerine bağımlı olma, yani mandacılık zihniyetinden derhal kurtulmalı, tam bağımsız bir Türkiye olmalıdır.
Bu manada başta AB ve ABD olmak üzere bütün ülkelerle ilişkilerimiz yeniden gözden geçirilmeli, dış politikada milli menfaatler dikkate alınmalıdır".
Soru; Ülkemizi tehdit eden, bu topraklarda hedefleri olan devletler herkesin malumu. Bu devletlere, onların kurduğu birliklere hayır, diyen kaç lider ve parti var ülkemizde?
Tek. Bağımsız Türkiye Partisi ve Hüseyin Baş. Başka var mı?
- ‘Yeni Türkiye’ ezberi iflah olmaz bir hastalıktır / 02.02.2025
- Rahatlamak için Devlet Bahçeli’yi okuyorum / 01.02.2025
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025
- Altın vuruş futbol camiasında mı olacak? / 30.01.2025
- Faciaların hukuken, vicdanen ve dinen sorumlusu kim? / 29.01.2025
- Niccolo Machiavelli, Joseph Goebbels ve biz / 27.01.2025
- Peygamberimiz ile ilk namaz ve Miraç / 26.01.2025
- Kişisel haklar, adalet ve AKP / 25.01.2025
- ‘Kürt sorunu’ tabiri kime aittir? / 24.01.2025