18 Mart Çanakkale Zaferi’ni andık. Kimimiz onur, saygı, şehitlerimize karşı mahcubiyet ve rahmetle andık. Kimileri siyaseten andı. Kimileri ise adetten andı.
Neydi Çanakkale’yi önemli kılan veya Çanakkale denince hep bir “ruhtan” bahsedilir? Nedir bu ruh, neyin ruhudur?
Çanakkale, 2. Bedir Savaşıdır, desek hiçte abartmış olmayız. Çünkü Bedir harbinde küffar, bütün güçlerini toplamış ve İslam’ı yok etmek için yola çıkmıştı. Çanakkale’de de aynı küffar mantığı ordularını bir araya getirmiş, zamanın en teknolojik silahları ile Bedir’in mantığını uygulamaya kalkmıştı.
İşte o bahsettiğimiz “ruh” bu küffarın karşısında dimdik ayaktaydı. Aynen Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te, Hayber’de olduğu gibi.
O “ruh” ilahi kelimetullahtır. O “ruh” la ilahe illallah Muhammed Resulullah’tır. İşte bu ruh, her zaman küfrün karşısında, küffarın karşısında olmuştur. Zafer de her zaman layıkıyla iman edenlerin olmuştur.
Türkler bu ruhu, Ehl-i Beyt eliyle bedenlerinin her zerresine nakşetmişler, ilahi emanete talip olmuşlar ve bu talipliklerini yüzyıllarca layıkıyla yerine getirme gayretinde olmuşlar, Allah’ın askeri unvanını almışlardır.
Haçlılar (küffarlar) aynen Mekkeli müşrikler gibi yüzyıllarca bu ruha (İslam’a) tabi olanları, sahip çıkanları yok etmek istemişler ve istemektedirler. Aynen 1071’de, 1096’da,Varna’da, Kosova’da vs. olduğu gibi Çanakkale’de de bu anlayışlarını ortaya koymuş ama her zamanki gibi zafer inananların, zelillik ve alçaklık küffarın ve onlara yardım edenlerin olmuştur.
Çanakkale’de, haçlılar Kürtlere, Lazlara, Çerkezlere, Gürcülere karşı savaşmamışlardır. Türklere karşı savaşmışlardır. Çünkü haçlılara göre Türk denince İslam, İslam denince Türk akla gelmektedir. Bin yıllık mücadeleleri de bu mantığı, duyguyu ve bu gerçeği ortadan kaldırmak içindir.
Çanakkale’deki haçlı komutanları, şimdilerde bizi yönetenler gibi Türklüğü bir ırk olarak değil İslam olmuş birçok ırkın bir “Millet” haline geldiğini ve bu milletin adının “Türk Milleti” olduğu gerçeğini görmüş ve savaşlarını Türk Milletine karşı yapmışlardır. Yani Türk Milleti bir ırkın adı değildir. Bir kültürün adıdır. Bir inancın (İslam’ın) adıdır.
İşte bu mantığa (haçlıya) karşı, bizzat Resulullah (sav) Çanakkale’ye teşrif etmiş. Bu milleti ve bu millet şahsında dinini savunmuştu. Bu savaşta Allah-u Teâlâ, meleklerini bu millete yardım için göndermiştir. Bu savaşta evliyauallah hazır bulunmuştur.
Bizlere (Türklere) inanmayanlar, İngiliz komutanların hayret ve dehşete düşerek yazdıkları anılarına bakabilirler.
İşte Çanakkale’deki bu ruhu gören haçlı zihniyeti şu itirafı yapmak zorunda kalmıştır; “Türkleri, İslam’dan ayırmadıktan sonra asla yenemeyiz.”
Günümüze gelirsek… Bu yılki 18 Mart şifrelerle geçti. Bir taraftan tarihe damga vuran Çanakkale zaferini kutlarken aynı gün bu milletin, bu devletin varlığına kasteden, hükümetin anayasa ve kanunlara rağmen muhatap aldığı “bebek katiline” bir heyet daha gönderildi.
Yine aynı gün beş yıldır bulunamayan derin devlet bulundu (!). Adı resmileşti ve sanıklara (birçoğu asker) müebbet, ağırlaştırılmış müebbet istendi. Böyle büyük ve kutlu bir güne, bu olayların denk getirilmesi, acaba tarihle bir hesaplaşma mı yapılıyor, sorusunu uyandırdı bende?
Başbakan’ın son birkaç ayda ortaya attığı “dinsel milliyetçiliğe karşıyım, Türk Milliyetçiliği ayaklarımın altındadır” gibi zannımca mahiyetini bilmeden yaptığı açıklamalara binaen bu yıl ki, Çanakkale anma programlarına katılacak mı tartışmaları gündeme gelmişti.
Öyle ya! Bizim dinimiz İslam ve İslam’ın diğer din ve inançlara bakışı belli. Allah katında tek din İslam’dır. Kim, İslam’dan başka bir din ararsa o din, ondan asla kabul edilmeyecektir. Sizin dininiz size, benim dinim banadır ve inanmayanların ebedi cehenneme gidecekleri, açık ilahi gerçeklerdir.
Şimdi bunun gibi ilahi gerçekleri irşat ve ikaz mantığı ve tekniği ile ortaya koyup, insanları Hakk’a çağırmak dinsel milliyetçilikse, ben dinsel milliyetçiyim. Bu milliyetçiliğe Türkler sahip çıkmış ve birçok ırkı bir araya getirip tek bir millet olarak, Türk Milleti olarak tarihe kaydettirmiş ise ben Türk Milliyetçisiyim. Artık gerisini karşı olanlar düşünsün. Ayaklarının altına baksın.
Başbakan geçen yıl katılamadığı kutlamalara bu yıl katıldı. Ama Diyarbakır’da, Hakkari’de, Siirt’te vs. konuştuğu gibi konuşamadı.
Erdoğan dört kırmızıçizgiden, dört temel çizgiden bahsetti. Tek Millet, tek dil, tek bayrak, tek din.
Tek Millet; bu milletin adı nedir? Tek dil; bu dil hangisidir? Tek bayrak; Bu bayrak ay yıldızlı bayrağımız mı? Tek din; İslam mı? Bu soruların cevapları ortaya konulursa, bizler de neyin ne olduğunu iyice anlayacağız…
Neydi Çanakkale’yi önemli kılan veya Çanakkale denince hep bir “ruhtan” bahsedilir? Nedir bu ruh, neyin ruhudur?
Çanakkale, 2. Bedir Savaşıdır, desek hiçte abartmış olmayız. Çünkü Bedir harbinde küffar, bütün güçlerini toplamış ve İslam’ı yok etmek için yola çıkmıştı. Çanakkale’de de aynı küffar mantığı ordularını bir araya getirmiş, zamanın en teknolojik silahları ile Bedir’in mantığını uygulamaya kalkmıştı.
İşte o bahsettiğimiz “ruh” bu küffarın karşısında dimdik ayaktaydı. Aynen Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te, Hayber’de olduğu gibi.
O “ruh” ilahi kelimetullahtır. O “ruh” la ilahe illallah Muhammed Resulullah’tır. İşte bu ruh, her zaman küfrün karşısında, küffarın karşısında olmuştur. Zafer de her zaman layıkıyla iman edenlerin olmuştur.
Türkler bu ruhu, Ehl-i Beyt eliyle bedenlerinin her zerresine nakşetmişler, ilahi emanete talip olmuşlar ve bu talipliklerini yüzyıllarca layıkıyla yerine getirme gayretinde olmuşlar, Allah’ın askeri unvanını almışlardır.
Haçlılar (küffarlar) aynen Mekkeli müşrikler gibi yüzyıllarca bu ruha (İslam’a) tabi olanları, sahip çıkanları yok etmek istemişler ve istemektedirler. Aynen 1071’de, 1096’da,Varna’da, Kosova’da vs. olduğu gibi Çanakkale’de de bu anlayışlarını ortaya koymuş ama her zamanki gibi zafer inananların, zelillik ve alçaklık küffarın ve onlara yardım edenlerin olmuştur.
Çanakkale’de, haçlılar Kürtlere, Lazlara, Çerkezlere, Gürcülere karşı savaşmamışlardır. Türklere karşı savaşmışlardır. Çünkü haçlılara göre Türk denince İslam, İslam denince Türk akla gelmektedir. Bin yıllık mücadeleleri de bu mantığı, duyguyu ve bu gerçeği ortadan kaldırmak içindir.
Çanakkale’deki haçlı komutanları, şimdilerde bizi yönetenler gibi Türklüğü bir ırk olarak değil İslam olmuş birçok ırkın bir “Millet” haline geldiğini ve bu milletin adının “Türk Milleti” olduğu gerçeğini görmüş ve savaşlarını Türk Milletine karşı yapmışlardır. Yani Türk Milleti bir ırkın adı değildir. Bir kültürün adıdır. Bir inancın (İslam’ın) adıdır.
İşte bu mantığa (haçlıya) karşı, bizzat Resulullah (sav) Çanakkale’ye teşrif etmiş. Bu milleti ve bu millet şahsında dinini savunmuştu. Bu savaşta Allah-u Teâlâ, meleklerini bu millete yardım için göndermiştir. Bu savaşta evliyauallah hazır bulunmuştur.
Bizlere (Türklere) inanmayanlar, İngiliz komutanların hayret ve dehşete düşerek yazdıkları anılarına bakabilirler.
İşte Çanakkale’deki bu ruhu gören haçlı zihniyeti şu itirafı yapmak zorunda kalmıştır; “Türkleri, İslam’dan ayırmadıktan sonra asla yenemeyiz.”
Günümüze gelirsek… Bu yılki 18 Mart şifrelerle geçti. Bir taraftan tarihe damga vuran Çanakkale zaferini kutlarken aynı gün bu milletin, bu devletin varlığına kasteden, hükümetin anayasa ve kanunlara rağmen muhatap aldığı “bebek katiline” bir heyet daha gönderildi.
Yine aynı gün beş yıldır bulunamayan derin devlet bulundu (!). Adı resmileşti ve sanıklara (birçoğu asker) müebbet, ağırlaştırılmış müebbet istendi. Böyle büyük ve kutlu bir güne, bu olayların denk getirilmesi, acaba tarihle bir hesaplaşma mı yapılıyor, sorusunu uyandırdı bende?
Başbakan’ın son birkaç ayda ortaya attığı “dinsel milliyetçiliğe karşıyım, Türk Milliyetçiliği ayaklarımın altındadır” gibi zannımca mahiyetini bilmeden yaptığı açıklamalara binaen bu yıl ki, Çanakkale anma programlarına katılacak mı tartışmaları gündeme gelmişti.
Öyle ya! Bizim dinimiz İslam ve İslam’ın diğer din ve inançlara bakışı belli. Allah katında tek din İslam’dır. Kim, İslam’dan başka bir din ararsa o din, ondan asla kabul edilmeyecektir. Sizin dininiz size, benim dinim banadır ve inanmayanların ebedi cehenneme gidecekleri, açık ilahi gerçeklerdir.
Şimdi bunun gibi ilahi gerçekleri irşat ve ikaz mantığı ve tekniği ile ortaya koyup, insanları Hakk’a çağırmak dinsel milliyetçilikse, ben dinsel milliyetçiyim. Bu milliyetçiliğe Türkler sahip çıkmış ve birçok ırkı bir araya getirip tek bir millet olarak, Türk Milleti olarak tarihe kaydettirmiş ise ben Türk Milliyetçisiyim. Artık gerisini karşı olanlar düşünsün. Ayaklarının altına baksın.
Başbakan geçen yıl katılamadığı kutlamalara bu yıl katıldı. Ama Diyarbakır’da, Hakkari’de, Siirt’te vs. konuştuğu gibi konuşamadı.
Erdoğan dört kırmızıçizgiden, dört temel çizgiden bahsetti. Tek Millet, tek dil, tek bayrak, tek din.
Tek Millet; bu milletin adı nedir? Tek dil; bu dil hangisidir? Tek bayrak; Bu bayrak ay yıldızlı bayrağımız mı? Tek din; İslam mı? Bu soruların cevapları ortaya konulursa, bizler de neyin ne olduğunu iyice anlayacağız…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025