Çanakkale içinde bu kaçıncı vuruluş...
Siz kıymetli okuyucular, 1921 senesinde İstanbul Tıbbiyesi'nin hiç mezun vermediğini biliyor muydunuz? Vermedi... Veremezdi çünkü 1921'de mezun olması gereken sınıf 1915'yılının 19 Mayıs'ında Çanakkale'de külliyen şehit oldu.
Harp tarihi belgeleri, 19 Mayıs 1915 sabahı 03.30'da Anzaklara karşı başlayan taaruzun sabah 09.30'da son bulduğunu yazar.
Çanakkale savaşında, içinde yüz tıbbiyelinin de bulunduğu 9.000 şehit sadece o gece, orada verilmiştir. Bu muharebenin geçtiği yere de o andan itibaren Kanlısırt adı verilir.
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroşiroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cengiz Kuday o geceyi şöyle anlatıyor:
"Birinci Dünya Savaşı'nın ikinci yılı..Yani tarih yaprakları, tüm Avrupa'nın kana boyandığı 1915'i göstermektedir..Türk ulusu, canı pahasına, ülkesini kurtarmak için tüm cephelerde kurtuluş savaşı vermektedir. Enver Paşa İstanbul Üniversitesi'nin şimdi rektörlük olan tarihi binasına gelir... Kürsüye çıkar ve genç üniversitelilere, milliyetçilik duygularını şaha kaldıran müthiş bir konuşma yapar. Bu konuşmayla galeyana gelen tıbbiyeliler bir gecede askere yazılır. Bir de İstanbul Erkek Lisesi'nin henüz bıyıkları terlememiş, 55 delikanlısı.. Tam 10 bin tane gencecik delikanlı, çok kısa süren bir eğitimin ardından 11 Mayıs'ta, Çanakkale'ye sevkedilir. Kurmay Yarbay Hasan Askeri komutasında 16 Mayıs'ta Arıburnu Akhoş İskelesi'nde taarruz için hazırlanırlar. Taarruz, 18 Mayıs'ı 19 Mayıs'a bağlayan geceyarısı 03.30'da başlayacaktır. Bu taarruzun başarısı, düşmanın baskına uğratılmasına ve taze bir kuvvet olarak gelen, içinde tıbbiyelilerin de bulunduğu 2. tümenin hücuma geçerek düşmanı yenmesine bağlıdır. Gece karanlığında 2. tümenin iki alayı ilk siperlere yanaşır. İki alayın cephesi yalnızca 600 metre genişliğindedir. Yani 15 santime bir asker düşmektedir. Ve hücum başlar. Ne bir ateş açılır, ne bir hücum borusu çalınır. Önde subayları, arkada süngü takmış gencecik öğrenciler, sırtlardan düşmanın üzerine dalga dalga akar. Bir anda kızıl kıyamet kopar. Saldırıyı gören Yeni Zelandalı ve Avustralyalılar, öğrencileri top ateşine tutar. Yaşları yirmiyi bile doldurmamış olan 10 bin öğrenci-askerin 9 bini 3 saat içinde şehit düşer. 1915'in 18 Mayıs'ı 19 Mayıs'a bağlayan gecesi, Çanakkale Savaşları'nın en kanlı ve kayıplı günlerinden biri olarak tarihe geçer."
Her sene Anzak'ların binlerce torunun, başlarında Genel Valileri olduğu halde taa Yenizelanda'dan gelerek şafak vakti çıkartmanın yapıldığı sahilde tören yapmalarını kıskandığımı defalarca ifade etmiştim.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi üç yıldır alkışlanacak bir "Bellek Kaybını Önleme" projesini uygulamaya koymuş, bizim bu yıl haberimiz oldu. Bu yıl da Mayıs'ın 18'ini 19'una bağlayan gece 22.00'de üniversitenin organizasyonuyla Çanakkale'ye gelen binlerce üniversiteli öğrenci; 87 yıl önce okulu tatil ederek, yurt savunması için savaşa giden 2 tümen tıbbıyeli abisini anmak için, Gelibolu Yarımadası Kabatepe Müzesi çevresinde toplandı. Öğrenciler, hocalarıyla birlikte türküler, marşlar söyledi. Üniversiteli öğrencilerin ikinci töreni sabaha karşı 03.30'da Kanlısırt'taydı. Öğrenciler, buradaki törende şehit ağabeyleri için dua etti.
Buraya kadar her şey çok iyi, çok güzel. O kadar iyi ki, Cerrahpaşa'nın yaptığı bu işin diğer üniversiteler tarafından da örnek alınması gerektiğini düşünüyorum.
Cerrahpaşalılar bir şey daha yapmak, o ânı bir "Tıbbiyeli Şehitler" anıtıyla ölümsüzleştirmek isterler. Kıyamet de orada kopar. Aynı fakülteden Prof.Dr. Nejat Çıplak'ı televizyonda izliyordum; "Anıt'ı yaptırdık, Çanakkale'ye getirdik. Muharebenin geçtiği yeri santim şaşmayacak şekilde tesbit ettik ve Kanlısırt'ta tam o noktaya dikmek istedik. Yetkililer olmaz dediler. Kanlısırt, British War Commision'a verilmiş, İngiliz toprağı sayılıyormuş, oraya anıt dikemezmişiz" dediğini duyunca kanımın donduğunu hissettim.
Bu "yasal engel" yüzünden anıtı Kanlısırt'a iki buçuk kilometre ötedeki "Türk toprağına" dikebilmişler. 1915'in Tıbbiyelileri ve İstanbul Erkek Liselileri o gece o sırtta o vatan toprağının "British" olması için mi şehit olmuşlardı?
Her yıl, Çanakkale içindeki Aynalı çarşıda her sefer yeniden mi vuracaklar bizi?
Mumyalanmış Türk kafatasını Çanakkale'den götürüp tam 87 yıl saklayan Anzaklar'a bu ne vefa!! Hiç mi utanmıyorsunuz, yüzünüz kızarmıyor?
Siz kıymetli okuyucular, 1921 senesinde İstanbul Tıbbiyesi'nin hiç mezun vermediğini biliyor muydunuz? Vermedi... Veremezdi çünkü 1921'de mezun olması gereken sınıf 1915'yılının 19 Mayıs'ında Çanakkale'de külliyen şehit oldu.
Harp tarihi belgeleri, 19 Mayıs 1915 sabahı 03.30'da Anzaklara karşı başlayan taaruzun sabah 09.30'da son bulduğunu yazar.
Çanakkale savaşında, içinde yüz tıbbiyelinin de bulunduğu 9.000 şehit sadece o gece, orada verilmiştir. Bu muharebenin geçtiği yere de o andan itibaren Kanlısırt adı verilir.
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroşiroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cengiz Kuday o geceyi şöyle anlatıyor:
"Birinci Dünya Savaşı'nın ikinci yılı..Yani tarih yaprakları, tüm Avrupa'nın kana boyandığı 1915'i göstermektedir..Türk ulusu, canı pahasına, ülkesini kurtarmak için tüm cephelerde kurtuluş savaşı vermektedir. Enver Paşa İstanbul Üniversitesi'nin şimdi rektörlük olan tarihi binasına gelir... Kürsüye çıkar ve genç üniversitelilere, milliyetçilik duygularını şaha kaldıran müthiş bir konuşma yapar. Bu konuşmayla galeyana gelen tıbbiyeliler bir gecede askere yazılır. Bir de İstanbul Erkek Lisesi'nin henüz bıyıkları terlememiş, 55 delikanlısı.. Tam 10 bin tane gencecik delikanlı, çok kısa süren bir eğitimin ardından 11 Mayıs'ta, Çanakkale'ye sevkedilir. Kurmay Yarbay Hasan Askeri komutasında 16 Mayıs'ta Arıburnu Akhoş İskelesi'nde taarruz için hazırlanırlar. Taarruz, 18 Mayıs'ı 19 Mayıs'a bağlayan geceyarısı 03.30'da başlayacaktır. Bu taarruzun başarısı, düşmanın baskına uğratılmasına ve taze bir kuvvet olarak gelen, içinde tıbbiyelilerin de bulunduğu 2. tümenin hücuma geçerek düşmanı yenmesine bağlıdır. Gece karanlığında 2. tümenin iki alayı ilk siperlere yanaşır. İki alayın cephesi yalnızca 600 metre genişliğindedir. Yani 15 santime bir asker düşmektedir. Ve hücum başlar. Ne bir ateş açılır, ne bir hücum borusu çalınır. Önde subayları, arkada süngü takmış gencecik öğrenciler, sırtlardan düşmanın üzerine dalga dalga akar. Bir anda kızıl kıyamet kopar. Saldırıyı gören Yeni Zelandalı ve Avustralyalılar, öğrencileri top ateşine tutar. Yaşları yirmiyi bile doldurmamış olan 10 bin öğrenci-askerin 9 bini 3 saat içinde şehit düşer. 1915'in 18 Mayıs'ı 19 Mayıs'a bağlayan gecesi, Çanakkale Savaşları'nın en kanlı ve kayıplı günlerinden biri olarak tarihe geçer."
Her sene Anzak'ların binlerce torunun, başlarında Genel Valileri olduğu halde taa Yenizelanda'dan gelerek şafak vakti çıkartmanın yapıldığı sahilde tören yapmalarını kıskandığımı defalarca ifade etmiştim.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi üç yıldır alkışlanacak bir "Bellek Kaybını Önleme" projesini uygulamaya koymuş, bizim bu yıl haberimiz oldu. Bu yıl da Mayıs'ın 18'ini 19'una bağlayan gece 22.00'de üniversitenin organizasyonuyla Çanakkale'ye gelen binlerce üniversiteli öğrenci; 87 yıl önce okulu tatil ederek, yurt savunması için savaşa giden 2 tümen tıbbıyeli abisini anmak için, Gelibolu Yarımadası Kabatepe Müzesi çevresinde toplandı. Öğrenciler, hocalarıyla birlikte türküler, marşlar söyledi. Üniversiteli öğrencilerin ikinci töreni sabaha karşı 03.30'da Kanlısırt'taydı. Öğrenciler, buradaki törende şehit ağabeyleri için dua etti.
Buraya kadar her şey çok iyi, çok güzel. O kadar iyi ki, Cerrahpaşa'nın yaptığı bu işin diğer üniversiteler tarafından da örnek alınması gerektiğini düşünüyorum.
Cerrahpaşalılar bir şey daha yapmak, o ânı bir "Tıbbiyeli Şehitler" anıtıyla ölümsüzleştirmek isterler. Kıyamet de orada kopar. Aynı fakülteden Prof.Dr. Nejat Çıplak'ı televizyonda izliyordum; "Anıt'ı yaptırdık, Çanakkale'ye getirdik. Muharebenin geçtiği yeri santim şaşmayacak şekilde tesbit ettik ve Kanlısırt'ta tam o noktaya dikmek istedik. Yetkililer olmaz dediler. Kanlısırt, British War Commision'a verilmiş, İngiliz toprağı sayılıyormuş, oraya anıt dikemezmişiz" dediğini duyunca kanımın donduğunu hissettim.
Bu "yasal engel" yüzünden anıtı Kanlısırt'a iki buçuk kilometre ötedeki "Türk toprağına" dikebilmişler. 1915'in Tıbbiyelileri ve İstanbul Erkek Liselileri o gece o sırtta o vatan toprağının "British" olması için mi şehit olmuşlardı?
Her yıl, Çanakkale içindeki Aynalı çarşıda her sefer yeniden mi vuracaklar bizi?
Mumyalanmış Türk kafatasını Çanakkale'den götürüp tam 87 yıl saklayan Anzaklar'a bu ne vefa!! Hiç mi utanmıyorsunuz, yüzünüz kızarmıyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002