Bugün bilimsel verilerin geldiği nokta, evrende farklı boyutların varlığıdır. Boyutları bir nevi alemler veya alem içindeki alemler gibi düşünebiliriz. Biz insanlar üç boyutlu alemin canlılarıyız. Ancak bizlerin sadece içinde bulunduğumuz boyutu yani üç boyutlu cisimleri anlama ve algılama yetimiz vardır. Üç boyut aslında uzay anlamına gelir. Bu yüzden eni, boyu ve derinliği olan cisimleri algılayabilir ve ancak gözle görünebilen cisimlerin gerçekliğini kavrayabiliriz. Eğer cisimleri uzunluk, genişlik ve derinlik olarak algılayabiliyorsak ancak bu durumda üç boyuttan söz edinilebilir zaten.
Boyutu olmayan alem sadece bir noktadır. Bu boyutta hareket yoktur. Birinci boyutta sadece bir çizgi vardır. Bu boyutta sadece sağa ve sola, doğrusal bir çizgi üzerinde hareket başlar. İkinci boyut ise kağıt üzerindeki kare ve dikdörtgen gibi sadece eni ve boyu olan şeylerdir. Burası ileri geri ve sağa sola hareket alanıdır. İçerisinde bulunduğumuz üç boyutlu alem ise bize küre, silindir, küp gibi eni, yüksekliği ve derinliği olan cisimleri algılamamızı sağlar. Dediğimiz üzere bizler bu boyutun varlıklarıyız. Bu boyut derinliği kavrayabildiğimiz alandır. Ancak sınırımız idrak alanımız bununla sınırlıdır. Dördüncü boyut ise bize karmaşık gelebilir zira beynimiz bunu kavramakta dahi zorlanır. Bunu iç içe geçmiş küp gibi düşünebiliriz. Buna "hiperküp" ya da "tessaract" denir. Ve burada "zaman" doğrusal bir algı zemininden dışarı çıkar. Bu boyutta kavram ve algı alanı değişir.
Kısaca boyutları daha yakından tanımaya çalışırsak;
1. Boyut çizgi gibidir. Eni boyu yüksekliği yoktur
2. Boyut kare gibi düşünebiliriz. Eni ve boyu olan alandır yükseklik yoktur
3. Boyut küp gibi düşünebiliriz. En boy ve yükseklik yani derinlik alanı içerir.
4. Boyut iç içe geçmiş küp zaman. Zamanda hareket alanı. Hiperküp yani Tessaract.
5. Boyut her türlü olasılıklar alanıdır.
6. Boyut Solucan delikleri ve karadelikler.
7. Boyut Paralel evrenler başlangıç ve fizik farklı evrenler
8. Boyut Olası evrenler düzlemi
9. Boyut Alternatif tüm evrenler
10. Boyut Big Bang öncesi dönem.
Bazı astrofizikçiler bu alanları 12 boyuta kadar da çıkarır. İşte Efendimiz (s.a.a) bilip bilmediğimiz her ne kadar alem, boyut, varlık, mekan ve zaman var ise tüm hepsine rahmet olarak gönderilmiştir. Nitekim yüce kitabımız Kur'an'ı Kerim'de "Ey Resûlüm! (Biz) seni ancak tüm âlemlere bir rahmet olarak gönderdik" diye buyurur. (Enbiya s.107).
Yine bazı bilim adamları uzay zamanı dördüncü boyut olarak tanımlamışlar ve zaman olmasa mekanın var olamayacağı gerçeğine ulaşmışlardır. Zira zaman mahluktur. Mekan onun tezahürüdür. Yani görüngü alanıdır. Böylelikle zaman olmazsa mekanın da olmasının mümkün olmadığını söylerler. Ve zaman Yaratıcı tarafından var edilmiştir yani mahluktur. Ancak zaman; bizim algıladığımız şekilde sadece başı ve sonu belli olan doğrusal bir şekilde ilerleyen düz bir süreç değildir. Yaratıcı için hiç değildir. O zamanı da zamansızlığı da var edendir. Her şey O'nun emri üzeredir. Sonunu ve başını öncesini ve arkasını bilendir. Ancak zamanın içinde ileri ve geri hareket edebilmek yani zamanda yolculuk ancak bu boyutta yani 4. boyutta mümkün olabilir.
Mesela; Mevlana, eserlerinde içinden alev çıkan maddeden bahseder. Yani atomu tarif eder aslında. Atom çekirdeği bilinmeden 700 sene evvel hem de. Mevlana bunu nerden biliyordu? Ya da Piri Reis'in 1513'te çizdiği harita. Bu asırda uydudan çekilen fotoğraflarla birebir aynı olan tek harita. Hatta geoid şekle göre Arjantin adalarının dahi eğimlerinin hesaplandığı harita. Piri Reis bunu nasıl çizebilmişti? Başka boyutlarda başka gerçeklik mi yaşamışlardı?
Yahya Kemal şiirinde;
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.
Geçen asrın şairlerinden Yahya Kemal henüz daha uzaya bile gidilmemişken bu tarifi nasıl yapabiliyordu?
Gökyüzünü Tillo'nun sokaklarından iyi bildiğini söyleyen ve ilk defa güneş sistemini anlatan bir kitap olan "Marifetname"nin yazarı Erzurumlu İbrahim Hakkı, hocası İsmail Fakirullah vefat edince onun için bir türbe yaptırdı. Bu türbenin asıl önemi ise ışık sistemiydi. Türbenin üstünde taş duvar inşa edip ve ortasına da 40x50cm açık bir pencere bırakarak Türbe kulesi ile tepedeki duvar arasında ışık irtibatını sağladı. Böylece gece ve gündüzün eşit olduğu (ekinoks günleri) 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde, tepeden doğan güneşin ilk ışıkları türbenin kulesine, oradan da kırılarak türbenin penceresinden girerek hocasının sandukasını yaklaşık 5-10 dakika aydınlattı. 1700'lü yıllarda yaşamış olan İbrahim Hakkı acaba güneşin ışıklarının 8 dakikada ulaşma süresini mi hesaplamıştı? İbrahim Hakkı bunları nerden bilebiliyordu?
Paralel evrenler mi?, Tayy-i zaman mı?, Astral seyahat mi?, Zamanda yolculuk mu? Başka boyutlar mı?
Sözün Özü
Birkaç aydır zaman ve konuları üzerine yazdığımız seri yazsının sonuna geldik. Umarım faydalı olmuştur. Hepinize herkese selam ve dua…
Günün Sözü
Zaman seni sayan semazen
Senden önce senden sonra divane
Seninle mutlu oldu 63 sene
'HANNANE adlı şiirimizden'
- Elbise Kuramı-2 / İnsan elbisesinde saklıdır / 10.05.2024
- İCMA VE İCTİHAD / 26.10.2022
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022