Modern çağın en büyük Bizans oyunu, ABD Başkanı 2. Bush'un deyimiyle son Haçlı seferi olan Büyük Ortadoğu Projesi ve Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde güle oynaya kabul ettiğimiz ikiz yasalar yürürlüğe girince iç siyasetimiz kadar dış siyasetimiz de bundan nasibini aldı. Tıpkı iç siyasette akıllara durgunluk veren bir şekilde birbiriyle yan yana gelmesi mümkün olmayan bütün siyasi partilerin aynı merkezden emir almışçasına uyum içinde ikiz sözleşmeleri kanunlaştırması gibi, dış siyasette de aslında bu coğrafyada birbirine rakip olan ABD ve AB siyasetinin Türkiye'den beklentileri aynı doğrultuda birleşmiştir.
Yine tarihin tozlu sayfalarına dönelim. Hıristiyan dünyasının kendi aralarındaki ayrılıklara rağmen bir araya gelebildiği nadir olaylar olarak kayda geçmiştir Haçlı seferleri. Birbiri ile kanlı bıçaklı olan Katolik ve Ortodokslar, ABD ve AB gibi, konu Türkler ve Türkiye olunca, İslam dünyası olunca nasıl da bir araya geliyorlar, görüyorsunuz değil mi!?
1095 yılında bu seferler organize edilirken Avrupa'nın korkusu çok büyüktü. Eğer Türkler Anadolu'da durdurulamazsa, bu ilerleyiş Anadolu coğrafyasıyla sınırlı kalmaz, önce Balkanları, sonra tüm Avrupa'yı yutar, ortada ne Hıristiyan bırakırdı ne de Hıristiyanlık. Doğu Roma'nın (Bizans) korkusu da yine Türklerin ilerleyişi idi. Doğu ve Batı, her iki Roma da aynı kâbusu görmeye başlamıştı. Daha önce Türklerin Avrupa ve Roma tarihini nasıl değiştirdiklerini ikisi de gayet iyi biliyordu.
Roma İmparatorluğu'nun temelleri MÖ 27. yüzyılda antik Roma şehir devleti ile atılmıştı. Augustus (Julius Cesar adıyla meşhurdur), Cumhuriyeti tek başına yönetebilecek yetkileri senatodan almış ve daha önce kimseye verilmemiş haklara sahip olmuştu. Birtakım yasal düzenlemeler getiren Augustus, Cumhuriyeti kendisinden sonra da tek bir kişinin yönetebilmesini sağlayacak anayasal reformlar gerçekleştirdi ve Roma İmparatorluğu tam anlamıyla oluşmuş oldu. Zamanla çok geniş sınırlara ulaşan imparatorluk (5.9 milyon kilometrekareye kadar genişlemiştir) inanç olarak Hıristiyanlığın yayılması ile köklü bir değişim yaşarken, sosyal ve siyasal bağlamda da yeni sorunlarla boğuşuyordu. Kur'an-ı Kerim'de anlatılan, sığındıkları mağara bugünkü Tarsus ilçemizde bulunan "Yedi Uyurlar"ın çileli dönemi, Roma'nın bu devrine rastlar. İlerleyen zamanlarda, MS 3. yüzyılın sonu ve 4. yüzyılın başlarında imparatorluk, dört hükümdarın aynı anda hüküm sürdüğü, taht mücadeleleri ve siyasi karmaşalarla dolu bir dönem yaşar. Biri doğu kısma, diğeri batı kısma hükmeden, Augustus unvanını taşıyan iki büyük kral, bunların her birine bağlı, Cesar (Sezar) unvanını taşıyan birer kral daha. Bir ara hükümdar sayısı altıya kadar çıkar. Bu arada halk arasında yayılmaya başlayan Hıristiyanlık, uzun süren şiddetli baskılar ve ölümlerle dolu bir serüven geçirir. Nihayet 311 yılında Hıristiyanlar üzerindeki baskılara son verilir. 313 yılında ise Milano fermanı ile Hıristiyanlık yasal hale gelir. Roma İmparatorluğunun Hıristiyanlaşması döneminde 11 Mayıs 330 yılında, Kontantinius hanedanından (305-363) İmparator Konstantin tarafından yeni başkent ilan edilmiş olan şehre 'Nova Roma - Yeni Roma' ismi verilir. Şehir, onun ölümünden sonra Roma'yı referans almak yerine "Konstantin'in şehri" anlamına gelen "Constantinopolis" ismi ile anılır.
Theodosius, doğu ve batı Roma'nın ikisini birden yöneten son hükümdardır. Onun hâkimiyet döneminde Hıristiyanlık resmi din, devlet dini haline getirilmiş ve diğer dinler yasaklanmıştır. Yaşanan taht kavgaları, inanç mücadeleleri, paralı askerlerin ayaklanmaları, valilerin ayaklanmaları, uzun süren iç savaşlar, ekonomik krizler derken, imparatorluk, Türklerin sebep olduğu Kavimler Göçü ile hayatî bir sorunla daha karşılaşır. 375 yılında Türklerin etkisi ile başlayan bu büyük tarihsel göç karşısında Roma İmparatorluğu, 20 yıl kadar ancak bütünlüğünü koruyabilmiş, 395 yılında Doğu Roma ve Batı Roma olarak resmen ikiye ayrılmak zorunda kalmıştır. Theodosius'un 395'te ölümünün ardından devlet, oğulları Arcadius ve Honorius arasında ikiye bölünmüştür. Arcadius, başkenti Konstantinopol olan doğu kesimini, Honorius da başkenti önce Milano, sonra da Ravenna olan batı kesimini yönetmeye başladı.
Roma devleti, 5. yüzyılda iki farklı iktidar merkezinden yönetilirken, gitgide Batı Roma Latin, Doğu Roma da Grek kültürünü benimser hale geldi. Bugün Yunanistan'ın kendini Bizans'ın varisi görmesinin altında da bu yatmaktadır. Yeri gelmişken belirtelim, Doğu Roma deyimi, tarihçiler tarafından sonraki dönemlerde kullanılmaya başlanmıştır. O dönemde devlet kendini Roma İmparatorluğu diye tanımlıyor, halk da kendini Roma halkı, Romalı görüyordu. Roma kelimesinin okunuşu pek çok batı dilinde "Rom" şeklinde, Türkçede ise "Rum" veya "Urum" şeklindedir. Türkler Anadolu'ya Selçuklu dönemindeki gelişlerinde karşılaştıkları bu insanlara, etnik kökeni veya inancına bakmaksızın tamamını ifade eden bir tabirle ve de doğru olarak, hepsine birden Rum veya Urum demiştir. Bu kelime Roma ülkesini tanımlamak için de coğrafi bir terim olarak kullanılmıştır. Yunus Emre
Gezdim Urum ile Şam'ı
Yukarı illeri kamu,
Çok aradım bulamadım,
Şöyle garip bencileyin
derken, 'Urum' kelimesini ülke anlamında kullanmıştır.
İç karışıklıklar ve dış etkiler sonucu işgal ve yağmalara uğrayan Batı Roma, 476 yılında yıkıldı. Siyasi varlığı devam eden Doğu Roma'da ise Herakleios zamanında (610-641) devletin askerî ve idarî yapısında düzenlemeler yapıldı. (Peygamber efendimizin (S.A.A.) İslam'a davet için mektup gönderdiği, Arapça metinlerde Heraklius olarak geçen hükümdar, işte bu kişidir.) Devletin resmi dili Latince olmaktan çıkarılıp Yunanca resmi dil haline getirildi. Devletin resmi dini de Ortodoks inancına göre şekillendi.
Sonraki yazımızda Bizans'ı ve Bizans oyunlarını kaldığımız yerden anlatmaya devam etmek dileğiyle…
- Kul, âşık, asker... / 18.04.2022
- ABD’nin ipiyle Çin kuyusuna inilmez - 2 / 03.11.2021
- ABD’nin ipiyle Çin kuyusuna inilmez - 1 / 02.11.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 5 / 08.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 4 / 07.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 3 / 06.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi (2) / 05.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - I / 04.08.2021
- Dini ve milli duygularla dolu bir haftanın ardından - II / 28.07.2021