İsterdik? Olmadı!
Ne var ki, geçen yılın sonunda 2017'nin değil, yüzyılın kitabı "Hoş Geldin Atatürk" ?İşte güzel olan buydu. 2017 yılının son kertesini değil, bugün ilk gününü yaşadığımız 2018'in ve daha nice yılların en güzel hediyesini insanlığa sunan Prof. Dr. Haydar Baş'a minnettarız.
Kitapların içinden geride kalan yıla baktığımızda nitelikli kitaplar yok değildi;
Sinema ve müzikle birlikte kültür endüstrisinin motor güçlerinden biri olan kitabın yeri ayrıdır. Lakin "Hoş Geldin Atatürk", Türkiye'nin enerjisi bitmeyen dinamosu olmuştur.
"Güzel" i gördükten sonra, nasıl dikenli taşlı yollardan geldiğimize bakalım;
Öyle görünüyor ki 2017 tarihi bir yıl olduğu gibi 2018 de öylesine önemli olayların yaşanacağı bir yıl olacak.
2017 tarihi bir yıldı. Kamu talanının kanıtladığı ikiyüzlülükler, çifte standartlar, hukuksuzluklar, kabile devletlerinde bile rastlanmayan düzeysizlikler, pişkinlikler, tutarsızlıklar, yüzsüzlükler, sınavların olduğu tüm kurumlarda ve kesimlerde çalınan sorular? Mümkün olsa lâ teşbih ve lâ temsil, "ahiret"te sorulacak soruları bile çalıp ticaretini yapacaklardı. Neyse birileri araya girdi de " yanmaz kefen" i piyasaya sürüp işi bu dünyada bitiriverdi.
Ne ki, bunca rezalete rağmen iktidarın seçmen kitlesinin hiç olmazsa bir kısmında bir eleştiri kırıntısı oluştuğunu mu sanırsınız? Ne gezer?
Hâlâ itiraf edemedikleri üç kuruşluk çıkarlarının peşindeler ama buna; "bağlılık", "siyaset", "düşünce" görüntüsü vermekle meşguller.
Seçimden seçime hatırlanan ağzı var, dili yok halkımız, çok şeyin ayırdında değil. Ülke yolsuzluk iddialarıyla çalkalanıyor; "Devletin malı deniz, yemeyen domuz" masalına tepki veremiyor. Sokaktaki vatandaş şaşkın da, asıl şaşkınlar TV'lerdeki çokbilmişler. 15 yıldır iktidarı birlikte, aynı ağızla öven, ülkenin karartılmasına birlikte çanak tutan "ağzı dualı" gazeteciler, birbirlerinin ağzını yırtma noktasına geldiler. Ağız değiştirenler olduysa da, dilleri hâlâ uzun; hâlâ pabuç kadar; yalakalıklarla, yalanlarla uzayan bir dil hangi pabuç kutusuna sığar?
Devletlerin de canlılar gibi hastalıklı, yorgun ve sıkıntılı süreçleri olabilir ama sonuçta kendi dinamikleriyle toparlanırlar. Ancak, hukuk ve adalet anlayışı kaybolduğu zaman, hukuk devleti değil de kanun devletine dönüştüğünde, siyaset kurumu yargının yerini aldığında devletin sağlığında da seyir değişir. Durum vahimdir.
Beterin beteri bir durum var;
Kanun devletine razıydık şu KHK'ler (Kanun Hükmünde Kararname) olmasaydı. Geçtiğimiz yılın da öncesinde, 2016 yılının Temmuz'undan buyana ülke KHK'larla yönetilmektedir. Hukuk Devleti yerine kararname devleti ikame edilmiştir.
Adalet, kararnameler kıskacında yitip gitmiştir.
Tuz koktu, demek istemiyoruz!
Demokrasi her aşamada ama özellikle de son aşamada halkın vicdanına bağlıdır. Kötülükleri oylarıyla halk engelleyecektir. En azından beklenti budur.
Halkı, çıkarından başka şey düşünmez hale getirmek isteyen becerikli ustalar(!) var ya, bunlara karşı kötülüklere dur diyecek bir kolektif vicdanın oluşması; dürüst, cesur toplum mühendislerinin varlığını gerektirir. Bu kertede sosyal barış projesinin müellifi gerçek bir usta ve gerçek bir lider Prof. Dr. Haydar Baş gerekli ve zorunlu bir önderdir. Kötülükleri önleyecek oyları Sayın Baş'ta biriktirirsek başımız ağrımaz hem de hiç!
İşte bu nedenledir ki, 2018 ve gelecek için duygularımız güzeldir;
"Hoş Geldin Atatürk", Hoş geldin yeni yıl!
Ne var ki, geçen yılın sonunda 2017'nin değil, yüzyılın kitabı "Hoş Geldin Atatürk" ?İşte güzel olan buydu. 2017 yılının son kertesini değil, bugün ilk gününü yaşadığımız 2018'in ve daha nice yılların en güzel hediyesini insanlığa sunan Prof. Dr. Haydar Baş'a minnettarız.
Kitapların içinden geride kalan yıla baktığımızda nitelikli kitaplar yok değildi;
Sinema ve müzikle birlikte kültür endüstrisinin motor güçlerinden biri olan kitabın yeri ayrıdır. Lakin "Hoş Geldin Atatürk", Türkiye'nin enerjisi bitmeyen dinamosu olmuştur.
"Güzel" i gördükten sonra, nasıl dikenli taşlı yollardan geldiğimize bakalım;
Öyle görünüyor ki 2017 tarihi bir yıl olduğu gibi 2018 de öylesine önemli olayların yaşanacağı bir yıl olacak.
2017 tarihi bir yıldı. Kamu talanının kanıtladığı ikiyüzlülükler, çifte standartlar, hukuksuzluklar, kabile devletlerinde bile rastlanmayan düzeysizlikler, pişkinlikler, tutarsızlıklar, yüzsüzlükler, sınavların olduğu tüm kurumlarda ve kesimlerde çalınan sorular? Mümkün olsa lâ teşbih ve lâ temsil, "ahiret"te sorulacak soruları bile çalıp ticaretini yapacaklardı. Neyse birileri araya girdi de " yanmaz kefen" i piyasaya sürüp işi bu dünyada bitiriverdi.
Ne ki, bunca rezalete rağmen iktidarın seçmen kitlesinin hiç olmazsa bir kısmında bir eleştiri kırıntısı oluştuğunu mu sanırsınız? Ne gezer?
Hâlâ itiraf edemedikleri üç kuruşluk çıkarlarının peşindeler ama buna; "bağlılık", "siyaset", "düşünce" görüntüsü vermekle meşguller.
Seçimden seçime hatırlanan ağzı var, dili yok halkımız, çok şeyin ayırdında değil. Ülke yolsuzluk iddialarıyla çalkalanıyor; "Devletin malı deniz, yemeyen domuz" masalına tepki veremiyor. Sokaktaki vatandaş şaşkın da, asıl şaşkınlar TV'lerdeki çokbilmişler. 15 yıldır iktidarı birlikte, aynı ağızla öven, ülkenin karartılmasına birlikte çanak tutan "ağzı dualı" gazeteciler, birbirlerinin ağzını yırtma noktasına geldiler. Ağız değiştirenler olduysa da, dilleri hâlâ uzun; hâlâ pabuç kadar; yalakalıklarla, yalanlarla uzayan bir dil hangi pabuç kutusuna sığar?
Devletlerin de canlılar gibi hastalıklı, yorgun ve sıkıntılı süreçleri olabilir ama sonuçta kendi dinamikleriyle toparlanırlar. Ancak, hukuk ve adalet anlayışı kaybolduğu zaman, hukuk devleti değil de kanun devletine dönüştüğünde, siyaset kurumu yargının yerini aldığında devletin sağlığında da seyir değişir. Durum vahimdir.
Beterin beteri bir durum var;
Kanun devletine razıydık şu KHK'ler (Kanun Hükmünde Kararname) olmasaydı. Geçtiğimiz yılın da öncesinde, 2016 yılının Temmuz'undan buyana ülke KHK'larla yönetilmektedir. Hukuk Devleti yerine kararname devleti ikame edilmiştir.
Adalet, kararnameler kıskacında yitip gitmiştir.
Tuz koktu, demek istemiyoruz!
Demokrasi her aşamada ama özellikle de son aşamada halkın vicdanına bağlıdır. Kötülükleri oylarıyla halk engelleyecektir. En azından beklenti budur.
Halkı, çıkarından başka şey düşünmez hale getirmek isteyen becerikli ustalar(!) var ya, bunlara karşı kötülüklere dur diyecek bir kolektif vicdanın oluşması; dürüst, cesur toplum mühendislerinin varlığını gerektirir. Bu kertede sosyal barış projesinin müellifi gerçek bir usta ve gerçek bir lider Prof. Dr. Haydar Baş gerekli ve zorunlu bir önderdir. Kötülükleri önleyecek oyları Sayın Baş'ta biriktirirsek başımız ağrımaz hem de hiç!
İşte bu nedenledir ki, 2018 ve gelecek için duygularımız güzeldir;
"Hoş Geldin Atatürk", Hoş geldin yeni yıl!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023