Ülkemizde AB ve ABD konusunda yapılan anketlerin yönlendirmeli ve yanlı yapıldığını daha önceki yazılarımızda ifade etmiştik.
Son yapılan bir anket bunu açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır.
"Pollmark Türkiye Gündemi Araştırması"nın Mart raporuna göre Aralık 2003'ten bu yana AB'ye "evet" diyenlerin sayısı yüzde 70'lerin altına düşerek yüzde 63 olmuş.
Peki, bu rakam sıhhatli mi? Elbette ki hayır.
Aynı anketin devamında bazı sorulara halkımızın verdiği cevaplar milletimizin AB'ye cevabını net olarak göstermektedir.
Bakın anketin bir sorusu da şu "Sözde Ermeni soykırımı Avrupa Birliği'ne girmek için şart olarak ileri sürülse, Türkiye üyelik için bunu kabul etmeli mi?"
Bu soruya halkımızın verdiği cevap: Yüzde 82,1 "hayır", yüzde 9,1 "evet", yüzde 8,8 "fikrim yok".
Yine "ilköğretimde din dersinin zorunlu olmaması" gibi AB taleplerine halkın yüzde 77'si karşı.
Eğer araştırma sorularına Kıbrıs, Kerkük, Ege, Patrikhane, azınlıklar meselesi, misyonerlik, nüfus cüzdanlarından din hanesinin kalkması, egemenliğin devri, serbest dolaşımın kısıtlanması, tarım ürünlerinin kısıtlanması, AB'den giren ürünlere gümrüklerin sıfırlanması, tarıma tahdit gibi AB'nin taleplerini de "AB bunları istiyor ne diyorsunuz" şeklinde ilave edilse ve halkımıza tekrar sorulsa eminim ki çıkacak sonuç yüzde 95'ler seviyesinde "AB'ye hayır" olacaktır.
Sözde Ermeni soykırımı konusunda AB'nin bizden istedikleri ortadadır ve ön şart olarak önümüze koymak için başta Fransa olmak üzere ellerinden geleni yapıyorlar.
O halde nasıl olur da bu meselenin ön şart olarak konulması halinde yüzde 82,1 "AB'ye hayır" diyen milletimiz AB'ye yüzde 63 oranında "evet" diyebilir? Bu mantıklı bir sonuç değil. Çelişki açık ve net bir şekilde görülmektedir.
Yine "ilköğretimde din dersi zorunlu olmasın" diyerek bize baskı yapan AB'ye "hayır" diyen milletimiz, nasıl olur da yüzde 63 "evet" der? Burada da çelişki görülmektedir.
Esasen, AKP yönetiminin de dikkate aldığı Pollmark'ın bu araştırması göstermektedir ki, AB'nin Türkiye'den istediği taleplerden yola çıkılarak anket yapılırsa, milletimiz net olarak AB konusundaki olumsuz kararını ifade etmektedir.
Buradan şu sonuçlara ulaşabiliriz:
*AB'nin talepleri konusunda halkımız maalesef bilinçli olarak tam aydınlatılmamaktadır.
*"Bakın halkımız anketlerde AB'ye "evet" diyor" diye bangır bangır bağıranların yaptıkları çalışmalar, yanlı ve maksatlıdır ve asla bu milletin yararına değildir.
*Milletimiz ülkemizin milli ve dini bütünlüğüyle ilgili mevzular önüne konulduğunda kesinlikle "AB'ye hayır" demektedir.
* Özellikle üniversite eğitimi alan gençlerimizin -Milliyet gazetesinin haberine göre- yüzde 90'lara varan oranlarda AB'ye olumsuz bakması, insanımız AB'nin gerçeklerini öğrendikçe ve araştırdıkça daha fazla karşı çıktığını göstermektedir.
* Konuya vakıf olmayan, cahil olan insanımız daha kolay kandırılmaktadır.
* Türkiye nüfusunun yüzde 34'ünü oluşturan tarım kesiminden "AB'ye hayır" seslerinin yükselmesi, AB'ye uyum adı altında ilk darbeyi bu kesimin almasından kaynaklanmaktadır. Yani AB'ye uyum programları devam ettikçe darbe yiyen işçi, memur, esnaf herkesten AB hakkında olumsuz ifadeler yükselecektir ve hatta son zamanlarda yapılan eylemler bunun başlangıcıdır.
Şunu açık ve net olarak ifade etmeliyiz ki, AB, ABD ve IMF olmazsa olmazımız değildir ve hatta ayağımıza bağlanan ağırlıklardır.
Gelişmiş ülkelerin hiçbiri başkalarının projeleriyle bu noktalara gelmemiştir. Hepsi kendine has modelleri devreye koymuştur.
Artık bizim özümüze ait olan, ithal olmayan, bizi bölgemizde ve dünyada süper güç haline getirebilecek yerli modelleri devreye koymalıyız.
Bu manada içimizdeki değerlerin, hazinelerin farkına varmalı ve onlara imkan tanımalıyız. Ülkemizi şaha kaldıracak böyle bir modele de sahip olan tek kişi Prof. Dr. Haydar Baş Bey'dir.
Haydar Bey ülkenin IMF ve AB politikalarıyla, ABD müttefikliğiyle bir noktaya gelemeyeceğini, milli modellerle kendi ayaklarımız üzerinde durmamız gerektiğini ifade etmektedir ve Milli Ekonomi Modeli ile de problemlerimize gerçek teşhisi ve çözümü sunmaktadır.
Hem devletimizin hem de milletimizin geleceği ve bekası için böyle milli bir modele acilen geçmeliyiz, zaman kaybetmemeliyiz.
Son yapılan bir anket bunu açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır.
"Pollmark Türkiye Gündemi Araştırması"nın Mart raporuna göre Aralık 2003'ten bu yana AB'ye "evet" diyenlerin sayısı yüzde 70'lerin altına düşerek yüzde 63 olmuş.
Peki, bu rakam sıhhatli mi? Elbette ki hayır.
Aynı anketin devamında bazı sorulara halkımızın verdiği cevaplar milletimizin AB'ye cevabını net olarak göstermektedir.
Bakın anketin bir sorusu da şu "Sözde Ermeni soykırımı Avrupa Birliği'ne girmek için şart olarak ileri sürülse, Türkiye üyelik için bunu kabul etmeli mi?"
Bu soruya halkımızın verdiği cevap: Yüzde 82,1 "hayır", yüzde 9,1 "evet", yüzde 8,8 "fikrim yok".
Yine "ilköğretimde din dersinin zorunlu olmaması" gibi AB taleplerine halkın yüzde 77'si karşı.
Eğer araştırma sorularına Kıbrıs, Kerkük, Ege, Patrikhane, azınlıklar meselesi, misyonerlik, nüfus cüzdanlarından din hanesinin kalkması, egemenliğin devri, serbest dolaşımın kısıtlanması, tarım ürünlerinin kısıtlanması, AB'den giren ürünlere gümrüklerin sıfırlanması, tarıma tahdit gibi AB'nin taleplerini de "AB bunları istiyor ne diyorsunuz" şeklinde ilave edilse ve halkımıza tekrar sorulsa eminim ki çıkacak sonuç yüzde 95'ler seviyesinde "AB'ye hayır" olacaktır.
Sözde Ermeni soykırımı konusunda AB'nin bizden istedikleri ortadadır ve ön şart olarak önümüze koymak için başta Fransa olmak üzere ellerinden geleni yapıyorlar.
O halde nasıl olur da bu meselenin ön şart olarak konulması halinde yüzde 82,1 "AB'ye hayır" diyen milletimiz AB'ye yüzde 63 oranında "evet" diyebilir? Bu mantıklı bir sonuç değil. Çelişki açık ve net bir şekilde görülmektedir.
Yine "ilköğretimde din dersi zorunlu olmasın" diyerek bize baskı yapan AB'ye "hayır" diyen milletimiz, nasıl olur da yüzde 63 "evet" der? Burada da çelişki görülmektedir.
Esasen, AKP yönetiminin de dikkate aldığı Pollmark'ın bu araştırması göstermektedir ki, AB'nin Türkiye'den istediği taleplerden yola çıkılarak anket yapılırsa, milletimiz net olarak AB konusundaki olumsuz kararını ifade etmektedir.
Buradan şu sonuçlara ulaşabiliriz:
*AB'nin talepleri konusunda halkımız maalesef bilinçli olarak tam aydınlatılmamaktadır.
*"Bakın halkımız anketlerde AB'ye "evet" diyor" diye bangır bangır bağıranların yaptıkları çalışmalar, yanlı ve maksatlıdır ve asla bu milletin yararına değildir.
*Milletimiz ülkemizin milli ve dini bütünlüğüyle ilgili mevzular önüne konulduğunda kesinlikle "AB'ye hayır" demektedir.
* Özellikle üniversite eğitimi alan gençlerimizin -Milliyet gazetesinin haberine göre- yüzde 90'lara varan oranlarda AB'ye olumsuz bakması, insanımız AB'nin gerçeklerini öğrendikçe ve araştırdıkça daha fazla karşı çıktığını göstermektedir.
* Konuya vakıf olmayan, cahil olan insanımız daha kolay kandırılmaktadır.
* Türkiye nüfusunun yüzde 34'ünü oluşturan tarım kesiminden "AB'ye hayır" seslerinin yükselmesi, AB'ye uyum adı altında ilk darbeyi bu kesimin almasından kaynaklanmaktadır. Yani AB'ye uyum programları devam ettikçe darbe yiyen işçi, memur, esnaf herkesten AB hakkında olumsuz ifadeler yükselecektir ve hatta son zamanlarda yapılan eylemler bunun başlangıcıdır.
Şunu açık ve net olarak ifade etmeliyiz ki, AB, ABD ve IMF olmazsa olmazımız değildir ve hatta ayağımıza bağlanan ağırlıklardır.
Gelişmiş ülkelerin hiçbiri başkalarının projeleriyle bu noktalara gelmemiştir. Hepsi kendine has modelleri devreye koymuştur.
Artık bizim özümüze ait olan, ithal olmayan, bizi bölgemizde ve dünyada süper güç haline getirebilecek yerli modelleri devreye koymalıyız.
Bu manada içimizdeki değerlerin, hazinelerin farkına varmalı ve onlara imkan tanımalıyız. Ülkemizi şaha kaldıracak böyle bir modele de sahip olan tek kişi Prof. Dr. Haydar Baş Bey'dir.
Haydar Bey ülkenin IMF ve AB politikalarıyla, ABD müttefikliğiyle bir noktaya gelemeyeceğini, milli modellerle kendi ayaklarımız üzerinde durmamız gerektiğini ifade etmektedir ve Milli Ekonomi Modeli ile de problemlerimize gerçek teşhisi ve çözümü sunmaktadır.
Hem devletimizin hem de milletimizin geleceği ve bekası için böyle milli bir modele acilen geçmeliyiz, zaman kaybetmemeliyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025